Eriyen buzullar arasında umutlar yeşerir mi?
Aynur Kulak, Ele Fountain’ın kaleme aldığı Erime / Eriyen Buzullar Arasında İki Dünya adlı roman üzerine yazdı: "Buzullardaki erimenin hızını, bu türde bir erimenin çevre felaketlerini ne boyuta getirdiğini ve hem kutuplar bölgesindeki insanların hem de diğer bölgelerde yaşayanların hayatını ne hale getirdiğini okumamız adına dikkate değer bir kitap."
Eriyen buzullar son yirmi yılda deniz seviyesinin yüksekliğini yüzde yirmi arttırdı. Buzullardaki bu erime yeryüzünde oluşacak çevre felaketlerinin birincil göstergesi ve böylesine bir erime ile başlayan felaketler zinciri elbette artık edebiyatın başat konusu. Çevre felaketlerinin yeni hikâyelerini en iyi edebiyat yolu ile kavrayacağız çünkü. Son yirmi yılda edebiyat içerisinde iklim krizi kaynaklı kitapların artması bu sebeplerden dolayı tesadüf değil. Erime tahminimizden daha büyük boyutlarda ve yine tüm tahminlerden daha hızlı şekilde gerçekleşmekte. Ele Fountain’ın İlk Genç Timaş etiketiyle yayımlanan romanı Erime / Eriyen Buzullar Arasında İki Dünya, buzullardaki erimenin hızını, bu türde bir erimenin çevre felaketlerini ne boyuta getirdiğini ve hem kutuplar bölgesindeki insanların hem de diğer bölgelerde yaşayanların hayatını ne hale getirdiğini okumamız adına dikkate değer bir kitap.
Ele Fountain sadece yazar olarak değil editör kimliğiyle de birçok çok satan kitabın altına imzasını atmış, ödüller almış ve aynı zamanda çocuk kitapları konusunda da uzman bir isim. Erime romanında çocuk karakterlerin önemine bu noktada dikkat çekmek isterim çünkü geleceği onlar şekillendirecekler ve felaketlerin daha büyük boyutlara ulaşmasının engellenmesi adına –tüm erimelere rağmen- umudumuzu yeşertebilecekler. Bu yüzden işte Ele Fountain kitaba şu alıntı ile başlayarak karşılıyor bizleri:
“Dünyayı çocuklardan ödünç aldık.” /Şef Sı-Ahl.
Eriyen Buzullarda Fırtına
Roman dehşet verici bir buz fırtınası ile başlıyor. Fırtınanın içinde dört karanlık figür belli belirsiz seçiliyor. Bir kulübeye doğru yol alan bu dört figürün kulübeye varıp varamayacakları bir bilinmez fakat dehşet verici bu fırtına kutuplarda çevre felaketlerinin ne noktaya geldiğini, buz dağlarındaki erimenin boyutlarını kavramamız açısından önemli.
“Karanlık çöküyordu. Burada kalamazlardı. Donarak ölürlerdi. İlerlemek zorundaydılar. Bu bölge onların bir parçasıydı. Bölgenin ritimleriyle nefes alırlardı ancak bu ritimler tahmin edilemez bir hâle gelmişti. Şu anda bir fırtına bile olmaması, rüzgârın bu şekilde, bu kuvvetle esmemesi gerekirdi. Hava değişiyordu ve yüzyıllık bilgileri bu hıza yetişemiyordu. İnsanları ve doğayı birbirine bağlayan bağlar incelmeye başlamıştı. Hayal edebileceklerinden daha da değerli bir şey parçalanıyordu.”
Çocuk karakterlerimizden ilk olarak Yutu ile tanışıyoruz. Yutu 14 yaşında ve erken denilebilecek bir zaman diliminde anne-babasını kaybettiği için babaannesiyle yaşıyor. Kutup bölgesinin artık iyice zorlaşan zorlu şartlarında büyümeye çalışarak hayallerini -babaannesini çok fazla tedirgin etmek istemeyerek- gerçekleştirmek isteyen Yutu arkadaşları tarafından inek olarak tabir edilen başarılı bir öğrenci. Her tarafı kar ve buzla kaplı böyle bir bölgede tek hayali tek başına ava çıkabilmek. Böylece büyüdüğünü de ispatlamış olacak. Fakat babaannesi tüm iklim değişiklerini yaşamış ve sevdiklerini kaybetmiş biri olarak torununun felaketler bölgesine dönüşmüş böyle bir coğrafyada çok dikkatli olmasını ve artık iyice incelmiş buz katmanları üzerinde kızakla ava çıkmaması gerektiğini her fırsatta söylüyor. Fakat Yutu’nun damarlarında atalarından gelen kan, göz gözü görmeyen kar fırtınaları gibi akmakta.
İkinci olarak Bea ile tanışıyoruz. Bea’nin Latincede anlamının “mutluluk” olduğunu öğreniyoruz hemen. Bea ile ilgili ayrıntıları okudukça son derece akıllı bir kızla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz fakat Bea çok da mutlu değil. Babasının devlet görevi nedeniyle yine taşınmak zorunda kalan, anne babasıyla birlikte yeni bir bölgede, yeni okuluna başlayan Bea yeni yaşamına adapte olma sorunları yaşıyor. Babasının kutup bölgesinde gerçekleştirilen maden çalışmalarını rapor etme görevi nedeniyle o bölgede aslında iklim krizi dışında nasıl bir yağma yaşandığını da anladığımız hikâye boyunca Bea bir noktada babasının en önemli yardımcısı oluyor. Büyük erime içerisinde yerel halkın temsilcileri olarak karşımıza çıkan Yutu ve babaannesine karşılık, Bea ve babası yerel bölgede yaşanan sorunlar adına çevre felaketleri adına başka hangi sorunlarla karşı karşıya olunduğunu tüm çıplaklığı ile gösteriyorlar.
Yutu’nun bir av macerasına atılıp başaramaması ve Bea’nın bölgeyi denetlemek adına babasıyla çıktığı bir uçak yolculuğu sonrası babasının başına gelenlerden sonra kaçarak bir kulübeye sığınması ile bu iki çocuğun buluşması gerçekleşiyor. Yutu’nun neredeyse bir hipotermi krizindeyken (Vücudun uzun bir süre boyunca üretebileceğinden daha fazla miktarda ısı kaybetmesi sonucunda oluşan kriz) Bea tarafından bulunmasıyla başlayan dostlukları hikâyenin –aslında erimenin de diyebiliriz burada- boyutunun bizim bildiğimiz çevre felaketlerinden daha fazlasına gebe olduğunu gösteriyor.
Eriyen Buzullarda Hipotermi
Ölümcül hipotermi krizinin eşiğinden dönen Yutu’nun yaşadıkları aslında dünyanın iklim krizi ve çevre felaketleri kapsamında nasıl da hipotermik bir kriz eşiğinde olduğunu bize gösteriyor. Mevsim normalleri sıcaklıklarının -artık geri dönülemez bir biçimde- kat ve kat artmasıyla yaşadığımız iklim krizlerine sırtımızı dönemeyiz. Tundra iklim koşullarının artık tamamen bozulduğu böyle bir döngüde Ele Fountain iki çocuk karakteri romanın odağına yerleştirerek onlara iyi bir çevre, iyi bir toplum ve iyi bir gelecek bırakmadığımızı gösteriyor. Bu noktada anlatılan hikâye adına babaanne Miki’nin varlığı da önemli. Kendi içinde fırtınaları olsa da kendi halinde akan, kendi yapısı içerisinde ulaşılamaz olan tundra ikliminin 20-30 yılda nasıl bozulduğunu Miki karakteri anlatıyor bize. Gerçekten de iklim krizinin başlangıcından bugünlere çevre adına hayal edilebilecek olandan daha değerli olan her ne varsa her şey önü alınamaz şekilde parçalanıyor artık.
Umudumuzu korumalı mıyız? Eriyen buzullar arasından -her şeye rağmen- bir şeyler yeşerebilir mi? Romanın kahramanları Yutu ve Bea çocuklar varsa umut var dedirtiyor hâlâ.
Çevirisi Şafak Arat tarafından yapılan Erime /Eriyen Buzullar Arasında İki Dünya edebiyat içerisinde çevre felaketleri ve iklim krizlerini konu edinen hikâyeler arasında yerini şimdiden aldı. Okumanız dileğiyle...
ERİME
Aynur Kulak
Ele Fountain
Genç Timaş, 2022
Çeviri: Şafak Arat
240 s.
Comments