top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Eriyen buzullar arasında umutlar yeşerir mi?

Aynur Kulak, Ele Fountain’ın kaleme aldığı Erime / Eriyen Buzullar Arasında İki Dünya adlı roman üzerine yazdı: "Buzullardaki erimenin hızını, bu türde bir erimenin çevre felaketlerini ne boyuta getirdiğini ve hem kutuplar bölgesindeki insanların hem de diğer bölgelerde yaşayanların hayatını ne hale getirdiğini okumamız adına dikkate değer bir kitap."


Eriyen buzullar son yirmi yılda deniz seviyesinin yüksekliğini yüzde yirmi arttırdı. Buzullardaki bu erime yeryüzünde oluşacak çevre felaketlerinin birincil göstergesi ve böylesine bir erime ile başlayan felaketler zinciri elbette artık edebiyatın başat konusu. Çevre felaketlerinin yeni hikâyelerini en iyi edebiyat yolu ile kavrayacağız çünkü. Son yirmi yılda edebiyat içerisinde iklim krizi kaynaklı kitapların artması bu sebeplerden dolayı tesadüf değil. Erime tahminimizden daha büyük boyutlarda ve yine tüm tahminlerden daha hızlı şekilde gerçekleşmekte. Ele Fountain’ın İlk Genç Timaş etiketiyle yayımlanan romanı Erime / Eriyen Buzullar Arasında İki Dünya, buzullardaki erimenin hızını, bu türde bir erimenin çevre felaketlerini ne boyuta getirdiğini ve hem kutuplar bölgesindeki insanların hem de diğer bölgelerde yaşayanların hayatını ne hale getirdiğini okumamız adına dikkate değer bir kitap.

Ele Fountain sadece yazar olarak değil editör kimliğiyle de birçok çok satan kitabın altına imzasını atmış, ödüller almış ve aynı zamanda çocuk kitapları konusunda da uzman bir isim. Erime romanında çocuk karakterlerin önemine bu noktada dikkat çekmek isterim çünkü geleceği onlar şekillendirecekler ve felaketlerin daha büyük boyutlara ulaşmasının engellenmesi adına –tüm erimelere rağmen- umudumuzu yeşertebilecekler. Bu yüzden işte Ele Fountain kitaba şu alıntı ile başlayarak karşılıyor bizleri:

“Dünyayı çocuklardan ödünç aldık.” /Şef Sı-Ahl.

Eriyen Buzullarda Fırtına

Roman dehşet verici bir buz fırtınası ile başlıyor. Fırtınanın içinde dört karanlık figür belli belirsiz seçiliyor. Bir kulübeye doğru yol alan bu dört figürün kulübeye varıp varamayacakları bir bilinmez fakat dehşet verici bu fırtına kutuplarda çevre felaketlerinin ne noktaya geldiğini, buz dağlarındaki erimenin boyutlarını kavramamız açısından önemli.


“Karanlık çöküyordu. Burada kalamazlardı. Donarak ölürlerdi. İlerlemek zorundaydılar. Bu bölge onların bir parçasıydı. Bölgenin ritimleriyle nefes alırlardı ancak bu ritimler tahmin edilemez bir hâle gelmişti. Şu anda bir fırtına bile olmaması, rüzgârın bu şekilde, bu kuvvetle esmemesi gerekirdi. Hava değişiyordu ve yüzyıllık bilgileri bu hıza yetişemiyordu. İnsanları ve doğayı birbirine bağlayan bağlar incelmeye başlamıştı. Hayal edebileceklerinden daha da değerli bir şey parçalanıyordu.”


Çocuk karakterlerimizden ilk olarak Yutu ile tanışıyoruz. Yutu 14 yaşında ve erken denilebilecek bir zaman diliminde anne-babasını kaybettiği için babaannesiyle yaşıyor. Kutup bölgesinin artık iyice zorlaşan zorlu şartlarında büyümeye çalışarak hayallerini -babaannesini çok fazla tedirgin etmek istemeyerek- gerçekleştirmek isteyen Yutu arkadaşları tarafından inek olarak tabir edilen başarılı bir öğrenci. Her tarafı kar ve buzla kaplı böyle bir bölgede tek hayali tek başına ava çıkabilmek. Böylece büyüdüğünü de ispatlamış olacak. Fakat babaannesi tüm iklim değişiklerini yaşamış ve sevdiklerini kaybetmiş biri olarak torununun felaketler bölgesine dönüşmüş böyle bir coğrafyada çok dikkatli olmasını ve artık iyice incelmiş buz katmanları üzerinde kızakla ava çıkmaması gerektiğini her fırsatta söylüyor. Fakat Yutu’nun damarlarında atalarından gelen kan, göz gözü görmeyen kar fırtınaları gibi akmakta.