top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Genç Sanatçı Kahraman Stephen-Joyce İzinde James’i Ararken~III~

Hasan Sezer, James Joyce özelinde başlattığı yazı serisinin üçüncü yazısıyla Literaedebiyat'ta. "Joyce’un ölümünden sonra yayımlanan Kahraman Stephen, yazarın edebi yansımasının, elleriyle zanaatı işleyen Deadalus’un izinden, düşünüyle Ulysses’e değin uzun bir yolculuk boyunca soracak, arayacak ve yaratma arzusuyla, arzularıyla biz tarihin tanıklıklarına, okuyuculara seslenecek Stephen’ın tarih sahnesine adım atışını sahneleyerek yazarlık yürüyüşünün bir simgesiydi."


Hasan Sezer



Anlatı Denizinde

Yaşamı kargaşanın hakimiyetinde geçmiş, anlatmaktan, anlatı yollarının izinden hiçbir zaman ayrılmamış Joyce, oldukça genç yaşlardan itibaren yazmaktan kendini alamamıştı. Söz konusu yazma tutkusunun ilk çıktısı şiirlerin (birçoğu Chamber Music/Oda Müziği isimli eserde yer aldı) ardından, A Portrait Of The Artist isimli bir çalışmaya imza attı. Ancak metin, Irısh Literary Magazine tarafından reddedildi. Joyce, durmaya ve özellikle tutunduğu bir fikrin kıvılcımından vazgeçmeye niyetli değildi. Felsefi yoğunluğu ağır metni edebi kaygılarla yeniden kurgulama işine girişerek on yıl sürecek bir maceranın içinde kendini buldu, bu maceranın sonradan değişecek erken ismi Kahraman Stephen’dı.


Joyce’un ölümünden sonra yayımlanan Kahraman Stephen, yazarın edebi yansımasının, elleriyle zanaatı işleyen Deadalus’un izinden, düşünüyle Ulysses’e değin uzun bir yolculuk boyunca soracak, arayacak ve yaratma arzusuyla, arzularıyla biz tarihin tanıklıklarına, okuyuculara seslenecek Stephen’ın tarih sahnesine adım atışını sahneleyerek yazarlık yürüyüşünün bir simgesiydi.


Elbette, söz konusu eser Porte’nin(1) bir ön yazımı, taslağı olarak değerlendirilmemelidir. Zira aynı konu ekseninde, benzer karakterlerin işlendiği Kahraman Stephen metninin dikkatli bir incelemeye gerek duyulmaksızın farklı bir anlayışla ortaya çıkarıldığı ve bu farklı anlayış neticesinde hareket ederek kendi benliğini bulduğu açıktır. Bu benlik bilinen Joyce’a uygun düşmese dahi.


Joyce karmakarışık yaşamını idame etmeye çalıştığı dönemde iki yıl boyunca kaleme aldığı Kahraman Stephen’dan, hem Dublinliler’in yoğun çalışması hem de metnin yazım tarzına gittikçe mesafe hissetmesi nedeniyle uzaklaştı ve yeni baştan kurgulama işine girişti. Nihai amacı 19. yüzyılın basmakalıp anlatı tiplemesinden uzaklaşarak daha açık uçlu bir perspektifle edebi olanı yaratmaktı. Böylelikle, Kahraman Stephen metni henüz tamamlanmadan, yepyeni bir anlayış ve bakışla, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portre’sine gidilen yolda bir mesafe taşı olarak tarihte yerini aldı.

***

Joyce maddi zorluklar içinde çırpınır, hikâye kitabı Dublinliler’i yayımlatmaya çalışır ve küçük bir odanın içinde çocukları ve Nora’yla kalırken Portre’yi oluşturmaya başladı. Hızlı bir şekilde ilk üç bölümü tamamlayan Joyce yine anlam veremediği bir tıkanıklığın içine sürüklendi ve Porte’yi de tıpkı Kahraman Stephen gibi bir kenara bıraktı.


Maddi problemlerini bir nebze hafifletmek için İngilizce dersleri veren ve makaleler yazan Joyce, son öyküsü Ölüler’in yazımını bitirdiğinde taze anlatısını öğrencilerine seslendirdi. Bu öğrencilerin arasında Ettore Schmitz de vardı. Kendisinin de romanlar yazdığından bahseden ancak söz konusu romanların yayımlanmadığını ve hiçbir zaman da yayımlanmayacağını düşündüğünü belirten Schmitz, kaleme aldığı metinleri yakınlık hissettiği Joyce’a verdi. Italo Svevo adıyla milyonların tanıdığı Schmitz ve Joyce’un dostluğu işte böyle gelişmişti.


Metinleri beğenen Joyce, ilk üç bölümünü yazdığı ve devamını getiremediği Portre’yi hemen dostuna verdi. Metni dikkatle okuyan ve çeşitli önerilerde de bulunarak eleştiren Svevo, Portre’nin bu erken döneminde Joyce’un yeniden yazıma başlamasına vesile oldu ve bugün, ellerimizde tuttuğumuz metnin yaratımı başladı.


Dublin 1904 Trieste 1914

Temelleri 1904 yılında atılan ve birçok inişin, çıkışın ardından tarihe 1914 yılında farklı bir coğrafyanın göğsünde katılan Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, Joyce’un bizzat kendi yaşamının derinliklerine inerek, çocukluğunda duyduğu anlatılardan ve anılarından geliştirdiği bir künstlerroman(2) niteliği taşımaktadır. Söz konusu olan tekniğin başarılı bir örneği olarak değerlendirilmesi gereken Portre, sanatçının gelişiminin ilmek ilmek işlendiği otobiyografik özellikler barındırmaktadır. Bir uzak bakışta görülebileceği üzere, Joyce’un oluşumu aynı zamanda Stephen’ın oluşumu olmakta ve karaktere verilen soy isim ise kuvvetli bir noktayı işaret etmektedir.


Dedalus, Yunan aslıyla Daidalos, latince dönüşümüyle Daedalos, Joyce’un küçük harf oyunuyla ortaya çıkmıştır. Yunan mitosunda tanınır bir figür olan İkarus’un babası Daedalos o meşhur balmumundan kanatların mimarıdır. Eli her işe yatkın bu sanatçının namına sırtını yaslayan Stephen Dedalus’un ise durumu aksi yönde değildir.


Bu ülkede bir adamın ruhu doğunca uçmasını önlemek için ağlar atıyorlar üstüne.

Serbest dolaylı söylemi(3) (free indirect speech) etkin ve oldukça başarılı bir şekilde kullanan Joyce, anlatımını istediği doğrultuda, karakteri, kahramanı Stephen’ı, kendini, kendi düşüncelerini oldukça rahat ve akıcı bir biçimde yansıtmayı başarmaktadır. Bu noktada, kullanılan teknikte ustalaşma ve düşüncenin kavrayışında felsefi bir derinlik varlığı bilinç akışına giden yolun önünü de açmaktadır.


Hoş geldin, ey hayat! Milyonuncu keredir yola çıkıyorum yaşantının gerçekliğiyle karşılaşmak ve ruhumun nalbantında ırkımın yaratılmamış vicdanını dövmek için.

Stephen onca hengamenin ve mücadelenin arasında, kendi içsel çekişmelerine yenik düşmeden yeniden kendini arayarak tıpkı Daedalus gibi kurtuluşun kanatlarını örmekte, İkarus’un düştüğü yanılgıya düşmeden yine tıpkı Joyce gibi kanatlanıp kendi labirentinden, kalıplarından uzak, sanatçı yaşamına ulaşmak adına yola çıkmaktadır. Zira sanatçı izole olmalı, sürgün içerisinde izole bir yaşamda sanatın içinde kendini bulma arzusu taşımaktadır ancak Joyce’un yıllardır deneyimlediği sürgünlüğün gerçekliği bu noktada kendini göstermektedir. Sanatçı, her daim o kopmak istediği toplumun bir parçasıdır. Joyce, işte bu noktada, belki de ilk defa bir itirafta bulunmaktadır.


Koca ata, koca düzenci, şimdi ve her zaman yardımcı ol bana

Joyce, Stephen’ın zihninde, çocukluğun basit kavrayışından sanatçının entelektüel tutumuna değin uzanan geniş bir haritada, Daedalus’un ellerinden aldığı güçle yürüdüğü yolun anlatısını, süregelen yaşantısı boyunca karşılaştığı aynı fikri, aynı yaratım düşüncesini, yeri geldiğinde yeniden yarattığı Kahraman Stephen’ı, bu büyük arzu atılımını tarifsiz bir yetkinlikle aktararak gelecek nesillerin edebi yoluna el uzatmaktadır. Milyonların dostu ve bizzat kardeşim Stephen, işte böyle, bir aydınlanma savaşımında aydınlanışın temsili olarak yerini almaktadır.



Genç Sanatçı Kahraman Stephen

Bir masal sahnesiyle giriş yapan, genç adamın dini okulda aldığı eğitimden cinsel deneyimine, felsefi arayış ekseninde günahla tanışan ve cehennem korkusuyla sırtını çevirdiği dine geri dönen, birçok içsel çekişmenin, somut dünya üzerinde gerçekleşen ekonomik, politik zorluk hissiyatlarının arasında ise, sürüklenen anın görüngüsünde, bir sahil kenarında, arzunun günahtan arınışını Dublinliler’in de temelinde bulunan epifani(4) ile dinin, ailenin, ulusun sınırlarını kavrayarak tabuların ötesine geçen, geçmeye çalışan Stephen’ın, Joyce’un katıksız, olağan gibi gözüken coşkun anlatımıyla şekillenen ve tarihe damga vuran roman, anlamın ötesine geçecek Ulysses ve Finnegans Wake’in habercisi niteliğindedir, ancak onlardan aşağı bir pozisyonda değildir.


Dublinliler’in buhranlı macerası boyunca Kahraman Stephen ve sonrasında Portre’yle ilgilenen, bir dönem Dublinliler yayımlanana kadar Portre’yi bitiremeyeceğini söyleyen Joyce, şanslı yıl olarak tanımlanabilecek 1914’ün başında, Ezra Pound’un dostluğu ve Dublinliler’in de yayımlanmasıyla Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ne odaklanabildi. Bu esnada bir tiyatro metni de kaleme aldı, Sürgünler’i.


Pound’un tefrika teklifine kayıtsız kalmayan Joyce 1914 ve 1915 arasında The Egoist’te yer aldı. Bu durum kitabın çok daha önce tamamlanmasına, yavaş ve ağır aksak çalışmasını hızlandırmasına vesile oldu. Ancak, Portre’yi tamamlayan ve sonrasında yazacağı metinlerin hazırlığına girişen Joyce, şiddet gücü yüksek, bir dünya savaşının ortasında kendini buldu. İkinci vatanı Trieste’den ayrılarak hiç vakit kaybetmeden Zürih’e, yeni sürgünlüğe yola çıktı.

Joyce için şanslı olan yıl, dünya için oldukça kanlı, şansız bir yıldı. Uzun uğraşlar sonucu yayımlanan Dublinliler tam da savaş dönemine denk gelmiş, neredeyse kimse tarafından okunmamıştı. Pound’un yardımlarıyla tefrika edilen Portre’nin yer aldığı birçok Egoist sayısına bile ulaşamayan Joyce, ağır ve altından kalkılması zor maddi koşullar altında yayım inadından vazgeçmedi. Dünya savaşta olabilirdi, onun mücadelesi farklıydı.

Açık bir şekilde görülen nokta, Kahraman Stephen’ın içine sıkıştığı dar anlatı kalıplarını aşan Joyce’un Portre’yi yaratırken olağanlığı yakalamasıdır. Özellikle diyalog kullanımının şaşırtıcı derecede günlük yaşantıya uygun oluşu ve hatta diyalogların gerçekliğin kendisinden daha çok gerçekliğe yakınsadığı söylemi söz konusu metnin etki alanı üzerine oldukça doğru bir örnektir. Sahiden de diyaloglar olağanın ve günlüğün içinden değil, olağanı ve günlüğü yaratır bir pozisyonda gözükür. H.G. Wells’in de içinde bulunduğu kalabalık bir güruh tarafından gelen birçok olumsuz yoruma karşın, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, bir anıt niteliğinde, tunçtan da sağlam bir yapıdır(5).


Romanı tefrika edilirken Sürgünler eserini de kaleme almış olan Joyce, iki kollu bir saldırıyla hem Sürgünler’i hem de Portre’yi yayımlatmaya çalıştı. Dublinliler’in yayımcısı Richards hiç kimsenin kitap okumadığını söyleyerek Joyce’un teklifini reddetti, keza birçok yayıncı da öyle. Sebep ortadaydı, Avrupa’yı kıran, imparatorlukları dağıtan kanlı savaş.


1916 yılına gelindiğinde Portre, satış anlamında büyük bir tıkanıklıkla karşılaşan Dublinliler ile birlikte Amerika’da yayımlandı ve böylece, Joyce, on yıl olarak nitelediği, asırlar gibi geçen dönem boyunca düşündüğü, tasarladığı ve yazdığı ve yeniden yazdığı metnini tefrika ettirdikten sonra ilk romanını eline aldı.


Pound’un dostluğu ve destekleriyle çalışmalarına devam eden ve maddi zorluklarını rahatlatmak adına çeşitli yerlerden yardım isteyen, kısmi de olsa bu yardımlara ulaşan Joyce ölümsüzlüğün yolunda emin adımlarla yürüyordu. Ulysses’in dayanak noktası ellerde geziyordu ve Sürgünler yola çıkmaya hazırdı.

Adsum.


(1) Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi. Kimi noktalarda benzer bir şekilde kısaltma yoluna gidildi.

(2)Sanatçının oluşum romanı. Bknz: https://www.britannica.com/art/Kunstlerroman

(3)Yakın üçüncü kişi niteliğinde anlatım.

(4)Bir insanın, eşyanın bile aniden ruhuna kavuşması, kısaca aydınlanması anlamını taşımaktaydı. (Sezer, Hasan (2023) Bataklığa Saplanan Soğuk Cilalı Taşlar, Litera Edebiyat

(5)Horatius, Odes, III. Bknz: https://www.thelatinlibrary.com/horace/carm3.shtml Tunçtan dağa sağlam bir yapı diktim. (Exegi monumentum aere perennius)


Kaynakça:

Ellmann, Richard (2012) James Joyce, Hayatı ve Eserleri, (Çev: Zafer Avşar) İstanbul, Kabalcı Yayınevi.

Joyce, James (2014) Bırak Seni Seveyim/Mektuplar, (Çev: Pelin Arda) İstanbul, Dedalus Yayınevi.

Joyce, James (2018) Nora’ya Mektuplar, (Çev: Nilüfer Akkaya) İstanbul, Alakarga Yayınları.

Joyce, James (2015) Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, (Çev: Murat Belge,) İstanbul, İletişim Yayınları

Joyce, James (2017) Kahraman Stephen, (Çev: Merve Tokmakçıoğlu) İstanbul, Aylak Adam Yayınları


İleri Okumalar:

Fargnoli A. Nicholas, Gillesie M. Patrick, (2006) Critical Companion to James Joyce:

A Literary Reference to His Life and Work, New York, Facts On File.

Kenner, Hugh. (1987) Dublin’s Joyce. New York, Columbia University Press.


bottom of page