top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Hangi yabancılar, içimizdeki ötekiler

Çiğdem Özelsancak Ataş, Demet Eker'in ikinci öykü kitabı Yabancılar ve Ötekiler üzerine yazdı: “Yabancılar ve Ötekiler'de öykülerin genelinde duygular, hareketler, görüntüler ile bir nesne arasında bağlantı kuruluyor. Örneğin; kokular, sesler kutulara konuyor. Yaşanılan yalnızlığın kulağından tutulup çöplerin yanına yerleştiriliyor."


Çiğdem Özelsancak Ataş



Demet Eker, çeşitli dergilerde ve seçkilerde öyküleriyle yer alan bir kalem. Yazarın, ilk öykü kitabı Kırkyama'nın ardından, 2024 yılının başında ikinci öykü kitabı Yabancılar ve Ötekiler Epona’dan çıkarak okurlarıyla buluştu. Her iki kitabında da mistik öğeler, gündelik sorunlarla birlikte harmanlanarak başarıyla verilmiş. Bazı öykülerse tamamen gündelik hayattan alınan sıradan örneklerin içtenlikle çözümlenmesinden oluşuyor.


Yabancılar ve Ötekiler halk arasında ya da masallarda söylenebilecek türden bir tekerlemeyle başlıyor: “Aldığım ele, döktüğüm dile, Toprak’a, Su’ya ve anneme.” Eker, çocuklarına ve annesine yönelik, öykülerin ruhuna uygun bir ithafta bulunmuş kitabının başında.


Kitapta toplanan öykülerde Orta Asya, Anadolu, Mezopotamya hatta İran ve Hint inanç kültürlerinden esintiler, ritüeller göze çarpıyor. Kökeninin Sümerlere dayandığına inanılan, oradan mistik öğeleri ve falcılarıyla ünlü renkli Hint coğrafyasına geçtiği varsayılan “bakla falı” öykülerde yer bulmuş kendine. Her dinde (semavi dinler öncesinde de) kutsal sayıldığı için tüm coğrafyalarda kabul gören “hayır için ekmek dağıtmak” da yine kitapta karşımıza çıkıyor. “Albasması” ya da “Alkarısı” denilen, Türk, Anadolu, Altay halklarında yer bulan, Bulgarcada ve Çeçencede de karşılığı olan inanış, kitabı okurken tüylerimizi diken diken ediyor. Batıl inançlar, büyüler pek çok öyküye serpiştirilmiş durumda. Bütün bu fantastik öğeler insanlara özgü duyguları anlatmak için bir araç olarak kullanılmış aslında.

 

“Nefes Nefese” öyküsünde ilginç karakterler yer alıyor: Dokuz Buçuk Emmi ve Zembiye. Bakla falı bakan Zembiye üzerinden, susmak zorunda kalan bir kadın anlatılmış. Susmanın Eskişehir’le özdeş hale gelen Midas’ın topraklarında yaşayan yazar tarafından anlatımı, mitolojik gönderme açısından çok anlamlı.


Kitaba adını veren “Yabancılar ve Ötekiler”de her sabah balkon duvarına atılan yumurtalar çıkıyor karşımıza. Mahalleli önce yumurtaların kaynağını doğa dışı varlıklara bağlar. Ardından kendi adalet terazisinde verdiği ceza ile vicdanlarını rahatlatır. Çağımızdaki yabancılık, ötekilik ve günah keçisi arama davranışları öyküde çeşitli izlekler kullanılarak aktarılmış. İlkel topluluklarda görülen kötülüklerin başka bir nesne ya da kişilere aktarımı ve bu vesileyle günahlardan kurtulma isteği, deyim yerindeyse bir günah keçisi arama durumundan başka bir şey değildir. Kültür, tanımlayamadığı ve ona yabancı gelen davranışları, genellikle muhtemel bir kaosun kaynağı olarak görerek bastırmak ve kontrol altına almak ister. Çünkü kötülük, toplumun kendi içinde değildir ve “yabancı”, “öteki” ya da ‘dışarısı’ daima bir tehdit unsurudur. Yabancılar ve Ötekiler’de de tehdit olarak gördükleri karşısında sıradan insanların gelebileceği nokta, ölüm ritüelinde yer alan sayılar başlığıyla verilmiş. Böylece öykü kişileri, kurtulmak istedikleri kötülük ve günahları, bir kişiye, hayvana yahut nesneye aktarıp onu ortadan kaldırarak kurtulduklarını ve temizlendiklerini düşünürler. Bu durum psikolojik bir rahatlama ihtiyacıdır ve toplum kendini güvende hissetmek için günahların kefareti olan bir kurbana ihtiyaç duyar. Oysa yumurtaların kaynağı son derece dünyevî bir nedene dayanmaktadır. Dozunda verilen örtülü bir ifadeyle kıskançlık temasının çok başarılı işlendiği okuyanlar tarafından da hissedilecektir.


“Bana Alışsan İyi Olur”da albasması gerilim öğeleri üzerinden verilirken, lohusa bir kadının yalnızlığını fark etmesi anlatılmak istenmiş yazar tarafından. Bu öyküde de diğerlerinde olduğu gibi yabancılık ve ötekilik kavramları fantastik öğelerle buluşturulmuş. Bu sefer ötekilerle mücadele etmesi gereken, en yakınımızdaki yabancılar karşımıza çıkıyor.


“Bir poşet, İki Gergedan ve My Way”, Konak Belediyesi Kadın Öyküleri Yarışması’nda 720 öykü arasında seçkiye girmiş. Öykü, ölü anlatıcının ağzından veriliyor. Geçmiş ile şimdinin aynı anda anlatıldığı ustaca bir örgü. Eker bu kurguda, erkeğin kadına yeterli gördüklerini araba ve şoförlük temalarını kullanarak vermiş. Öyküde kullanılan gergedan motifi, anlatılmak istenen konuyla örtüştürülerek aktarılmış. Modernleşen toplumda canavara dönüşmenin yahut “gergedanlaşma”nın çok büyük meseleler olmadan da gerçekleşebileceğini, pek çok kartopunun bir araya gelmesiyle çığın oluşabileceği fikrini hissediyoruz.


Ölü anlatıcının ağzından geçmişle bugünün anlatıldığı bir başka öykü, “İsmetlerden Biri”. İsmetler arasındaki iç hesaplaşma kişilik bölünmesi üzerinden verilmiş. Çuvalın içindeki İsmet’in uzuvlarındaki çürüme tasviri, bir vicdan muhasebesi. Evrensel/insani bir duygu olan vicdan kavramının edebiyata aksini, daha ilkel anlatılardan da izlemek mümkündür. Rousseau “Vicdan, ruhun sedasıdır; ihtiraslar ise vücudun sedasıdır.” diyor. Bu öyküde ruhunun sesini içinde taşıyan karakterin hesaplaşması karşımıza çıkıyor. 

İlginç öykülerden biri de “Sürüklen-me”. Köy, koca ağızlı erkeklerden oluşmaktadır. Köydeki son kadınların olduğu evin çevresi yeşillikler içindedir. Bu öyküde birbirine bakarak değişenlerin, bir bakıma dönüşenlerin hikâyesi göze çarpıyor. Kitabın bir diğer öyküsü Allı Pullu Balık Masalı’nda da bu başkalaşımın görülmesi kitaptaki öykülerin bütünlüğü açısından dikkate değer. TDK sözlüğünde “bir kütlenin fiziki ve kimyasal özelliklerinin değişmesi, istihale, metamorfizm” (TDK, 2011: 274) gibi anlamlara gelen başkalaşım, edebiyatta kimlik çatışması, bunalım, yabancılaşma, ikizleşme, yaşadığı mekanları terk etme gibi farklı şekillerde yansımasını buluyor. Öykü kişilerinin bir halden başka hale geçişleri de böylelikle anlamsal değerine ulaşmış oluyor. 


“Yabancılar ve Ötekiler”de öykülerin genelinde duygular, hareketler, görüntüler ile bir nesne arasında bağlantı kuruluyor. Örneğin; kokular, sesler kutulara konuyor. Yaşanılan yalnızlığın kulağından tutulup çöplerin yanına yerleştiriliyor. Eker’in öykülerinde kadınların birbirlerine karşı tutumları da verilmiş, kadınların erkekler tarafından nasıl ezildiği de. Aynı zamanda sırlarla dolu bir kadının eşine karşı sadakatsizliği de yer bulmuş kitapta. Bence yazar genel olarak insanların duyguları ve tutumları ile ilgili saptamalarda bulunmuş öykülerinde. 

Kitapta yer alan, fantastik ya da gerçeğe dayalı, tüm kurgularda genel olarak karakterlerin sustuğu, yalnızlaştı(rıldı)ğı gözlemleniyor. Belki de kitabın adının “Yabancılar ve Ötekiler” olarak seçilmesinin ardında yatan temel neden budur. Demet Eker’in içine konuştuklarını özgün anlatımıyla duymaya ihtiyacı olan okurlar olduğunu düşünüyorum. Bu okurlardan biri olarak yeni öykülerini merakla bekliyorum.


YABANCILAR VE ÖTEKİLER

Demet Eker

Epona Kitap, 2024

Tür: Öykü

bottom of page