"İsyan etmeye ihtiyacımız var, başkaları için ve kendimiz için"
Aynur Kulak, İngiliz psikolog ve psikanalist Ian Parker ve Meksikalı psikolog ve felsefeci David Pavon-Cuellar’ın birlikte yazdığı kitap, Psikanaliz ve Devrim üzerine yazdı: "Psikanalizin devrimlerin güçlü bir müttefiki olduğu savı kitabın savunduğu maddeler arasında birinci sırada yer alıyor."
İngiliz psikolog ve psikanalist Ian Parker ve Meksikalı psikolog ve felsefeci David Pavon-Cuellar’ın birlikte yazdığı bir manifesto ile karşı karşıyayız: Psikanaliz ve Devrim; Özgürleşme Hareketleri İçin Eleştirel Psikoloji. Psikanaliz deyince aklımıza ilk gelen bireyin ruhsal sağlığı, toplumun da elbet. Devrim ise direkt toplumu ve toplumsal hareketi tetiklediği için biri bilimi ve tıbbı, diğeri toplumu niteleyen iki kavramın nasıl, -daha da önemlisi neden- bir araya getirildiği merak uyandırıcı. Merakımız uyanmışken Parker ve Pavon’un odağa aldıkları, savundukları asıl meseleye biz de dikkat kesiliyoruz: Bu manifestonun toplumsal hareketler için hazırlandığı ve psikanalizin bu hareketlere güçlü bir müttefik olduğu. Yani psikanalizin devrimlerin güçlü bir müttefiki olduğu savı kitabın savunduğu maddeler arasında birinci sırada yer alıyor. Özgürlükler için, daha iyi bir dünya için yazılan kitabı okumaya başlıyoruz.
“Bu manifesto özgürlük hareketleri için, daha iyi bir dünya için hazırlandı. Günümüzün baskıcı, sömürücü, yabancılaştırıcı gerçeğiyle mücadele eden birey ve gruplara hitaben ve onlar için yazıldı. Bu manifesto bugünkü yaşamın sefil dış gerçekliği ve adına 'psikolojimiz' denebilecek, derinlerde 'içimizde' olduğunu hissettiğimiz, sıklıkla gerçekliğe teslim olan ya da umuyoruz ki ona isyan eden 'içsel' yaşamlarımızın karşılıklı ilişkisi üzerinedir. İsyan etmeye ihtiyacımız var, başkaları için ve kendimiz için.”
Hem psikanaliz ve psikoloji bilimi adına hem de toplum, devrim ve manifestolara başka bir açıdan bakmamız adına farkını kendi yaratan bir kitap Psikanaliz ve Devrim. Farklı düşünceler belirtmek, farklı cümleler kurup tespitler yapmak, farklı açılımlar ve savunmalar için, tıp bilimi ve toplum bilimi adına farklı disiplinlerde yan yana gelmesi, yeni açılımlar inşa etme, savunmalar yapma adına yola çıkıldığı aşikar. Bu çağın psikanalisti Ian Parker ve bu çağın psikolog ve felsefecisi David Pavon içlerinde biriken isyanların içeriden dışarı çıkmak üzere kendilerine bir yol bulamadığını ve bir harekete dönüşemediğini hissetmiş olmalılar. Çünkü ikilinin bu kitap odağında söyledikleri ilk en önemli tespit; kişisel “iç” ve sosyal “dış” dünya arasındaki ilişki, özgürleşme hareketleri için can alıcı niteliktedir.
Parker ve Pavon ikilisi ilk olarak psikoloji nedir, psikanaliz ne işe yarar konusuyla giriş paragraflarını oluştururken devrimi de açıklıyorlar elbet. Freud, psikanaliz divanı, semptomlar, bilinçdışı, doktor danışan ilişkisine karşılık devrimin öne sürdüğü ataerki, kapitalizm, ırkçılık, sömürü gibi kavramlar karşılaştırılıyor. Görülüyor ki, yirminci yüzyılın başında ilk psikanalistlerin dinledikleri semptomların arkasında sadece kişisel çatışmalar ve buhranlar değil, ideolojik, politik ve tarihsel çatışmaların yarattığı zeminin korkutuculuğu da var. Belki de psikanalist ve devrimler arasındaki bağ daha erken bir ön görüyle saptanabilecekken İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle oluşan kaos ve belirsizlik Avrupa’dan Amerika’ya göçleri zorunlu kıldığı için psikoloji bilimi ve toplum bilimi adına bağdaşlık kurma Parker ve Pavon ikilisinin konuyu ele almalarına sebebiyet veriyor.
“Pek çok sorun toplum, kitle kültürü ve tam da bunu yapmak üzere eğitilmiş profesyoneller; psikologlar, psikiyatristler ve diğer 'psi' uzmanları tarafından bireysel psikoloji düzeyine indirgenebilir. Bu sorunlar 'psişik' sorunlar olarak hissedilse de öyle değildir. Onları nasıl politikleştirmeliyiz. 'İçimizde' hissettiklerimizin köklerine karşı 'dışarıda' nasıl savaşabiliriz?”
Psikanalizin dört temel kavramı, bilinçdışı, yineleme, dürtü ve aktarım- dan yola çıkılıyor ilkin. İnsana dair bu ruhsal alt yapı devrimlerdeki toplumsal hareketlere rehberlik edecek güçlü bir potansiyel. Parker ve Pavon ikilisinin merkeze koymak istedikleri bu dört psikolojik kavramın güçlü potansiyelleri bir başka güçlü potansiyel olan kapitalizmin baskıcı/ayrımcı uygulaması tarafından nasıl tetiklendiğinin rolüne dikkat çekmekte. Ayrıca bu durum sanayi devriminden beri insanın üzerindeki baskıyı iyice gösterecek tartışmaları da açık ediyor. Bu aşamada Parker ve Pavon kendilerini ilgilendiren kavramlar adına görüşlerini tek tek dile getiriyorlar ve gerçekleştirmek istedikleri özgürleşme dürtüsünü çok iyi açıklıyorlar.
Kitabın girişinde Eser Sandıkçı’nın Türkçe Basım İçin Önsöz başlıklı yazısı bahsedilmeden geçilmeyecek bir yazı olarak kitabın özünü ve çerçevesini, aynı zamanda Türkiye’deki psikanaliz ve devrim bilincinin nasıl işlediğine, nereden nereye geldiğine anlamamız adına önemli.
Psikanaliz ve Devrim manifestosunu daha iyi bir dünya için yapılandırmaya çalışıyor. Savaşların, huzursuzluğun, belirsizliğin kol gezdiği bir dünyada tarihsel süreçlerden yola çıkarak bu iki konu başlığını bir araya getirip yeni bir düşünce platformu yaratmak Psikanaliz ve Devrim kitabını kaynak kitabı değerinde kılıyor.
Kitabı yayıma hazırlayan Evşen Akçay’a çeviri için İpek Demirok – Büşra Yalçınöz Uçan’a teşekkür ederim.
Comentários