top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Ağ'ın yuttuğu balık

Kim Ki Duk’un filmi "Ağ" ile İranlı yazar Amir Ahmedi Arian'ın romanı "Ve Balık Onu Yuttu" hemzemin geçitlerde buluşuyor. Her iki eser de baskıcı ideolojiler karşısında insanın çaresizliğini anlatıyor.

Yeni yılda okuduğum ilk kitabı bitirdiğimde zihnimde bir filmden görüntüler canlanmaya başladı. Filmi izlememin üzerinden çok zaman geçmemişti. Kısa bir süre önce koronadan genç denebilecek yaşta kaybettiğimiz yönetmen Kim Ki Duk (59)' un filmi "Ağ" ile İranlı yazar Amir Ahmedi Arian' ın romanı Ve Balık Onu Yuttu hemzemin geçitlerde buluşuyor. Her iki eser de baskıcı ideolojiler karşısında insanın çaresizliğini anlatıyor.


Özgürlük Yanılsaması

Ağ'da, Kuzey Kore'de kızı ve karısıyla yoksul bir hayat süren balıkçı Namchulwoo ile Ve Balık Onu Yuttu romanında 25 yıldır otobüs şoförü olan, yalnız yaşayan, apolitik Yunus arasında başına gelenler açısından büyük benzerlikler olduğunu görüyoruz.

Balıkçı, kayığı bozulunca sınır ihlali ile karşı kıyıdaki Güney Kore sularına sürükleniyor, casus olduğuna, bile isteye o tarafa geçtiğine, türlü işkencelerle inandırılmaya çalışılıyor. Güney Kore görece daha özgür, dışa açık, kapitalizm fitilinin ateşlendiği taraf. Göz boyama yöntemiyle balıkçıyı orada kalmaya ikna etmek için türlü yöntemlere de başvuruluyor. Onu ikna etmeye çalışan ve balıkçının dürüst olduğuna inanan bir korumanın ağzından şu cümleler dökülüyor:


"Işık parlakken gölgen büyür ve özgürlük mutluluğu garanti etmez."


Aslında bu özgürlük meselesinin safsatadan ve yanılsamadan ibaret olduğu gerçeği de ortaya konmuş oluyor böylece.


Otobüs şoförü Yunus ise şoförlerin grevine bilinçsizce de olsa katılıyor ama bir bakanın oğlunu tokatladığı için içeri alınıyor. İran'ın siyasi tutuklularının kapatıldığı ünlü Evin Cezaevi'nde tutukluluğu sırasında beyin yıkama yöntemleri ve sistemli olarak gördüğü kötü muamele sonucunda bir yığın suçu işlediğine inandırılarak uyuşturucu kullanan, yorgun ve yılgın bir adam olarak dışarı çıkıyor. Her iki karakter de gerçeklik duygularını yitirme sınırında gidip gelirken, akıl sağlıklarını kaybetmeseler de eskisiyle kıyaslanamayacak bir hale gelmişlerdir artık.


Keskin Sınırlar

İdeolojik baskılar özgürlükçü vaatlerle yola çıkıyor gibi görünse de bireyi zedeleyen keskin sınırlarla çevrilidir. Her iki metinde de casuslukla itham edilen, yapmadıkları bir şeyi itirafa zorlanan iki insanın fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalma sahneleri çarpıcıdır. Eğer filmin ve romanın sizde bıraktığı imge nedir, deseler "kâğıt" derdim sanırım. Yunus'a "Kurtuluş Dürüstlüktedir" başlıklı, onları tatmin edecek cümlelerle doldurmasını istedikleri kâğıtlar, filmde balıkçıya casus olduğunu kabullendiğini yazması için defalarca doldurtulan belgeler... Kâğıtlar, sözde itirafnamelere ve bir baskı aracına dönüşerek bütün güvenirliğini yitirir.

Totaliter rejimlerde suçun işlenip işlenmediği önemli değildir. Bir günah keçisi bulunup suç giydirilir. Aslında masum olduklarını herkesin bildiği Namchulwoo ve Yunus'u ajan, düşman, vatan haini göstermek için devletin ideolojik aygıtlarının da zaman zaman devreye sokulduğu görülür. Egemen sistemler için yok olup giden hayatların hiçbir önemi yoktur.

İran ya da Kore coğrafya fark etmeksizin insanın değerli olduğu önkoşulunu önümüze koyup düşünmediğimiz sürece ağlar balıkları yutmaya devam edecektir.





AĞ - THE NET (2016)

Yönetmen: Kim Ki Duk

https://www.imdb.com/title/tt5996202/


VE BALIK ONU YUTTU

Amir Ahmedi Arian

Çeviren: Cengiz Yücel

Bilgi Yayınevi, 252 s.

Ankara, 2020


bottom of page