top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Yollarımızın kesiştiği bataklıktan çıkmak

  • Yazarın fotoğrafı: Litera
    Litera
  • 22 Tem 2024
  • 3 dakikada okunur

Ayla Duru Karadağ, Didem Ergin’in ilk romanı Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer üzerine yazdı: "Anlatıcı Deniz’in kendini keşfetme ve yıkıp yeniden inşa etme çabasını okurken karşılaştıklarıyla, engellerle bizden çok da uzağa düşmediğini, hatta zarafetle yürüdüğü hikâyenin içinden nasıl ilham verdiğini görüyoruz."



İnsan hikâyelerden meydana gelir. Bize öğretildiği gibi organlar, uzuvlar, besin zinciri, hücreler değildir sadece bizi var eden. Biyoloji kolay kısmıdır; okulda öğretilir. Sistemimiz nasıl çalışıyor, bedenimizin sınırları neler, faydalı ve zararlı durumlar… Sonra sonra, kendi kendimize öğreniriz hikâyelerden meydana gelindiğini. Dahası bizden geriye kalan da hikâyelerimizdir. Amerikalı yazar Kenneth Burke’ın “Hikâyeler yaşamın teçhizatıdır” sözünden birkaç adım ileri giderek hikâyeler yaşamın kanıtıdır diyebiliriz aslında. Anlattığımız, aktardığımız, yaşadığımız, reddettiğimiz, yok saydığımız, gizlediğimiz, ertelediğimiz ve belki de hiç yaşamadığımız hikâyelerimizdir bizi biz yapan; hem başkalarının gözü hem de kendi gözümüzde. 


Bir paradoksa boyun eğerken buluruz kendimizi, ki paradokslar karşısında boyun eğmekten başka çaremiz yoktur; biz mi hikâye(leri)mizi seçeriz, yoksa hikaye(leri)miz mi bizi seçer? İki farklı cevap da savunulabilir ve tartışması tahmin ettiğimizden çok daha uzun sürer. Üstelik hayata bakışımıza dair çok temel bir bakış açısı sunar farklı cevaplar. 


Bütün bunların yanında bir de peşimizi bırakmayan, mahkûm olduğumuz hikâyeler vardır. Kaçamadığımız, döngünün tamamlanması gereken, içten içe kaçamayacağımızı hissettiğimiz, yok saymaya çalışsak da bir yerlerden çıkıp gözlerimizin önüne serilen hikâyelerdir bunlar. Bana kalırsa Didem Ergin’in Fatma Aktaş editörlüğüyle Nemesis Kitap’tan çıkan ilk romanı Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer de böyle bir kitap. Kendisine mahkûm etmiş hikâyeden ilham olan ve ilham veren titiz bir çalışma. 


Anlatıcı Deniz’in kendini keşfetme ve yıkıp yeniden inşa etme çabasını okurken karşılaştıklarıyla, engellerle bizden çok da uzağa düşmediğini, hatta zarafetle yürüdüğü hikâyenin içinden nasıl ilham verdiğini görüyoruz. Deneyim alanından beslenerek yazmanın böyle doğal bir etkisi var; ortak hikâyeleri fark etmek ve okurun kendi kilitli kapısı için bir anahtar bulması. İstemsizce öğrenmeye, empatiye yönelimi olan bilinçaltımız özdeşlikler kurarak ders çıkarmaya, kendisi için de faydalı olabilecek bir yol bulmaya çalışıyor Didem Ergin’in romanından. Bir hikâyeye dalmanın afyon etkisiyle değil de bir rehbere, mentora rast gelmenin bir yanıyla tedirgin edici ama çokça rahatlatıcı bir merak ve ayıklıkla elimizden bırakamıyoruz Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer’i. Çünkü hikâyenin dramatik ögeleri aynı olmasa da her insanın kendini arayışı, yürüdüğü yollar yüzyıllardır aynı. Deniz bize bir başarı hikâyesi anlatmıyor; aksine çabalamaktan asla vazgeçmeyen birinin suyun dibinden yüzeyine çıkmasından, nefes alma mücadelesinden bahsediyor. 


Gül bahçelerinde geçen, şansı yaver giden, hep iyi insanlarla karşılaşan, desteklenen biri değil anlatıcı. Çoğu zaman duyulmayan, anlaşılmayan, başkalarının ona dair kurduğu planlara maruz kalarak kendi hikâyesini yaratmaya, yaşamaya çalışan biri. Bazen kurtarıcı rolü üstleniyor, bazen mağdur… Ama bunlar üstüne giydiği roller değil asla. Hiç uzağımıza düşen bir hayat değil onunki. Kadınlık, annelik, evlilik, kariyer edinme, anne-kız ilişkisi, annenin babayla olan ilişkisinin gölgesinde şekillenen baba-kız ilişkisi, ezilen bir annenin kurtarıcısı olma sorumluluğu gibi kültür içre kadınlık deneyimlerinde hem özdeşlik kurup hem de büyük bir merakla ilerliyoruz metinde. 


Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer toplumsal rollerin temsillerini sadelik ve doğallıkla ortaya koyma bakımından da son derece tatmin edici bir roman. Geniş aile kavramı içinde gerçek kimlik ve sorumluluklarını benimseyemeyen ebeveynler, geleneksel ilişkilerle marjinalleştirilip yalnızlaştırılan kadınlar, erkeklik rollerinin altında ezilen babalar-oğullar, asla konuşulamayan ve de konuşulamadığı için iyileşmeyen-kapanmayan yaralar, ailenin dar çeperini parçalamak zorunda kalan ve bunun travmasını sırtlanan evlatlar, “böyle gelmiş böyle gider” kabulüyle yorulan teslim olmuş insanlar, bütün bunların arasında kendi farkına varan, kurban olmayı reddeden bir çift; Deniz ve Toprak. Bir kahraman edasıyla değil, “İyi değilim, iyi olmak istiyorum, neyi değiştirmeliyim?” deyip yolculuğunu bataklıkta açan bir nilüferin macerasına dönüştürüyor karakterlerimiz. Deniz’in “bulanıklaşması” aslında dinginlik getirecek günlerin habercisi. Fırtınadan sonra sükûta erer her yer nasıl olsa. Toprak ise alışık olduğumuz toksik erkek tekrarından uzak, destekleyici ve olgun bir erkek karakter. Pek alışık olmadığımız bir yapıyı temsil ediyor. Temsil alanında görmek bile sevindiriyor aslında okuru. Deniz’in zor bir ailede büyümüş, göçmen bir kadın olarak eşi Toprak’tan gördüğü destek bizi de umutlandırıyor. 


Didem Ergin’i “Dönüşen Zihin” podcast dizisinden takip edenler onun metninin de mentorluktan uzak düşmeyeceğini zaten biliyorlardır. Ergin deneyimlediklerini ve yolculuğunu paylaşarak kendimizi çok yalnız hissedeceğimiz konularda, yalnız olmadığımızı anlatarak gönüllü rehberlik ediyor. Özellikle beden-zihin, gerçek ihtiyaçlarımız-beklentiler ilişkisine dair yapıcı ve iyileştirici bir bakış açısı kazandırıyor. Didem Ergin’i kurmaca yazarı olarak okumak yerine bir mentor olarak görmek daha doğru olur. Bundan sonraki metinleri merakla beklerken kurmacanın matematiksel dünyasının dışına çıkacağını umut ediyorum. 


Elbet Açacak İçimdeki Nilüfer kolay okunan, mesajını açıklıkla iletebilen ve yol gösteren bir metin. Okuru sadece sonu merak edilen bir hikâyenin içine atmıyor; o hikâyede kendimizle, geçmişimizle, aile ilişkilerimizle, çocukluk kırılganlıklarımızla, desteğe duyduğumuz ihtiyaçla da farkındalıklar kazandırıyor. Tetiklendiğiniz, çözüm aradığınız meselelerin yüzeye çıkmasını sağlıyor. Yazarı dahil herkesi adeta esir alan hikâye Didem Ergin’i yazarak özgürleştirirken bize de başka görevler yüklüyor; artık biliyorsun, korkma, bunun üstüne git! İçimizde birbirine dolanan yumakları çözmek için ipin ucunu gösteriyor. Gerisi bize kalmış. Yolculuğu devam edenin hikâyesi de devam eder ne de olsa. Didem Ergin’in ilham vererek bizimle kesişen yollunda hikayelerimiz devam ediyor. 


ELBET AÇACAK İÇİMDEKİ NİLÜFER Didem Ergin

Nemesis Kitap, 2024

Tür: Roman

240 s.

Comments


bottom of page