top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

"Gerçek, sadece görünenden ibaret değildir"

Tuba Ayşe Özgür’ün yeni romanı Kedi Uykusu’nun yaratım sürecine, sembollerine, hafıza ve kimlik arasındaki ince ilişkilere dair derinlikli bir yolculuğa çıkıyoruz.


ree

Bazı romanlar bir hikâye anlatmaz, bir bilinci uyandırır. Kedi Uykusu da böyle bir roman. Tuba Ayşe Özgür’ün kaleminden çıkan roman, rüya ile gerçek arasındaki o ince çizgide nefes alıyor; zamanın kırıldığı, hafızanın biçim değiştirdiği bir dünyada kimlik, hatırlama ve unutuşun iç içe geçtiği bir bilinçaltı yolculuğu sunuyor.


Tuba Ayşe Özgür, büyülü gerçekçiliği bir tür estetik deneyim olarak ele alıyor: gündelik olanın içinde saklı mucizeyi, sıradanın içinde titreşen bilinç kıvılcımlarını açığa çıkarıyor. Kedi Uykusu, sadece bir roman değil; hem yazara hem okura, “ben kimim?” sorusunu yeniden sorduran bir içsel ayna.


Aşağıda, yazarla gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide, Kedi Uykusu’nun yaratım sürecine, sembollerine, hafıza ve kimlik arasındaki ince ilişkilere dair derinlikli bir yolculuğa çıkıyoruz.


Kedi Uykusu romanının ana temasını bize anlatır mısınız?

Büyülü gerçekçilik, gerçeklik ile hayalin arasındaki o ince çizgiyi ve bu çizgiyi aşma çabasında olan karakterlerin hikayelerini anlatma yolu. Kedi Uykusu da tam olarak bu kavramı sorgulayan bir eser. Nejat, geri döndüğü evde sadece kaybettiklerini değil, kendini de arıyor. Zihninin derinliklerine, unutulmuş anıların içine bir yolculuk yaparken, rüyalarla gerçeğin birbirine karıştığı bir dünyaya adım atıyor. Bütün mesele, unutmak ve hatırlamak arasında sinmiş ruhların yaşadığı o “gri alan” da sıkışmakta. Aslında roman, bir bilinç altı yolculuğu; kaybolan kimliğin ve kaybolan zamanın peşinden gidilen bir keşif.



Kitabınızda büyülü gerçeklik unsurları önemli bir yer tutuyor. Büyülü gerçekçilik sizin için ne ifade ediyor?

Büyülü gerçekçilik, dünya ile rüya arasındaki çatışmadan doğan bir estetik. Bunu anlatabilmek için gerçek dünyayı olduğu gibi, hatta bazen biraz fazla gerçek bir şekilde yansıtmak da denebilir. Ardından, o gerçeği büyüsel bir öğe ile kesiştirmek. Okuyucu o geçişi fark ettiğinde, gerçekle düş arasında bir boşluk yaratılıyor. Kedi Uykusu’nda da bunu görmek mümkün. Nejat, zamanla olan ilişkisini kurarken, fiziksel olarak bir yerde olmasına rağmen, zihninde başka bir evrende geziyor. Gerçek, sadece görünenden ibaret değildir; gerçeklik, rüyalar, hatıralar ve bilinçaltı her zaman bir arada ve iç içe var olur. Bu yüzden Kedi Uykusu’nda gerçeklik bir masal gibi, zaman ise bir akor gibi kırılgan ve melodik.



Romanınızda karakterlerin geçmiş ve hafıza üzerine yoğunlaşılmış. Nejat’ın kaybolan kimliği ve anıları, hikâyenin merkezini oluşturuyor. Hafıza ve kimlik arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Hafıza, sadece anılardan ibaret değildir; kimlik de her an yeniden şekillenen bir yapıdır. Nejat’ın kaybolan kimliği, aslında onun hafızasında bir boşluk yaratıyor. Kaybolan hatıraların arasında bir denge kurmaya çalışırken, zamanın da onu nasıl dönüştürdüğünü fark ediyor. Büyülü gerçekçilik burada devreye giriyor; çünkü Nejat’ın hatırladığı ya da unutmaya çalıştığı şeyler, zamanla geri gelirken farklı biçimlerde şekilleniyor. Bu dönüşüm, zihnindeki tırtılların kelebeğe dönüşmesi. Kendi kimliğini hatırlamaya çalışırken, zamanla birlikte kendi yansımasında farklı yüzler bulması. “Hafıza, bir nehir gibi akar ve şekil değiştirir. Her anı, bir rüyanın içine hapsolur.”



Kitapta bir anlamda “unutmak” ile “hatırlamak” arasında sıkışmış ruhlar var. Bu temayı işlerken kültürel referanslar oldu mu?

Hem bireysel hafıza hem de kültürel hafızanın nasıl birbiriyle kesiştiğini düşündüm. İnsanlar, kaybettikleri şeylerle baş başa kaldıklarında, kaybolan bir kimliğin ve zamanın arayışına girerler. Düşüm, kaybolanları yeniden bulmaya dair derin bir arayıştı. Gerçekten hatırladığımız ne varsa, bilinçaltımızda hep bir iz bırakır; bazen biz buna gözümüzle bakamayız ama ruhumuz her zaman hatırlamaya çalışır. Bununla birlikte, bir halk efsanesinin ya da eski bir geleneksel hikâyenin içinde kaybolmuş olan hafızaları yeniden ortaya çıkarma isteği de vardır. Kedi Uykusu, bir anlamda bu kaybolan, unutulmuş ve yeniden şekillenen hafızaların izinden gidiyor.



Kedi Uykusu’nda simgeler ve metaforlar oldukça güçlü bir şekilde yer almakta. Kitapta hangi simgeleri özellikle kullanmayı tercih ettiniz ve bunların anlamları neler söyleyebilirsiniz?

Tırtıllar ve kelebekler, romanın başından sonuna kadar önemli bir metafor olarak yer alıyor. Tırtıllar, gelişim sürecindeki bir ruhu, dönüşüm ve değişim için bekleyen bir zihni simgeliyor. Kelebekler ise bu dönüşümün, zamanın ve hafızanın sonucu. Nejat’ın geçmişiyle yüzleşmesi, bir anlamda tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi. Ayrıca, zamanın geri akması ve zamanın kırılmaları da önemli bir simge. Zaman, rüyalarla kaybolur, geçmişle birleşir ve sürekli olarak değişir. Zamanın simgesel kayması, karakterin kimlik arayışına da paralel ilerliyor. Her simge, bir dönüşümü, bir bilinçaltı yolculuğunu yansıtıyor. Ayrıca kan, çok önemli bir sembol olarak yer alıyor. Kan hem bedeli ödenen bir günahın hem de bir başlangıcın izi. Kitapta kan, aslında bir yeniliğin, bir uyanışın simgesi de denebilir. Bu mitsel bir boyutta, günahın bedelinin ödenmesi ve bir şeyin yeniden doğması gerektiğini gösterir.



Romanınızda Nejat’ın, geçmişle yüzleşmesi ve zamanla olan ilişkisi derin bir şekilde işleniyor. Bu kurgusal zaman kırılmalarının karakterler üzerindeki etkisi nedir?

Zaman, bir nehir gibi akar; ama bazen o nehirdeki sular, her yönüyle değişebilir. Kedi Uykusu’nda zaman, ne sadece geçmişte sıkışıp kalan bir hatıra ne de geleceği kontrol etme gücüne sahip bir kavram. Zamanın kırılması, bir anlamda Nejat’ın kimliğini bulma yolculuğu ile örtüşüyor. Zamanı manipüle etmek, ona dokunmak, onun akışını değiştirmek, geçmişle hesaplaşmayı, unutulan kimlikleri yeniden hatırlamayı gerektiriyor. Nejat, zamanı kırarak, kendini tanımaya ve hatırlamaya çalışırken, zamanın içinde kaybolan bir kimlik keşfeder. Zamanla yüzleşmek, bir tür arınmadır; her kırılma, her yanlış hamle, karakterin kendi doğasına, kendi geçmişine dair bir uyanıştır. Bu kırılmalar, aynı zamanda kanın simgesel anlamına da gönderme yapar; bedelin ödenmesi gereken bir geçmişi, kanın ve günahın izini taşır.



Kedi Uykusu bir bilmece olarak tanımlanabilir mi? Kitap okurlara herhangi bir çözüm sunuyor mu, yoksa daha çok bir yolculuk, bir keşif mi?

Her bilmece çözülmek için değil, yaşanmak içindir. Kedi Uykusu da bir yolculuk, bir keşif. Okur, her sayfada daha fazla soruyla karşılaşacak, ancak çözüm arayışı, kişisel bir iç yolculuğa dönüşecek. Kitap, bir sorunun cevabını aramak yerine, cevapsız kalmanın ve o cevapsızlıkla barış yapmanın gücünü vurgulamak için. Nejat’ın yolculuğu da buna benzer bir keşif. Bazen hayatın, kimliğin, zamanın ya da hafızanın cevapsız kalması, asıl anlamı ortaya çıkarır. Kitap, bir çözüm değil, bir içsel yolculuk vaat ediyor.



Kitapta Ninochka, Nejat’ı her yolculuğuna hazırlayan ve karşılayan bir rehber olarak önemli bir rol üstleniyor. Finaldeki kediyi de bir rehber olarak görmek mümkün mü? Kedinin bu rolü, Ninochka ile olan ilişkisini nasıl tamamlar?

Ninochka, Nejat için bir yol gösterici, geçmişin ve geleceğin kapılarını aralayan bir figür. O, Nejat’ın bilinçaltı yolculuklarında ona rehberlik eder. Kitabın sonunda ise kedinin rehber rolü farklı bir biçimde devreye giriyor. Kedinin defterine yazdığı notlar, bir anlamda Nejat’ın yolculuğunun finaline ışık tutuyor. Kedinin bakışı, bir dış gözlemci perspektifi olarak Nejat’a bir farkındalık sağlıyor; ama aynı zamanda, Ninochka’nın işlediği rehberlik rolünün bir yansıması gibi de düşünülebilir. Kedinin rehberliği, tüm o kaybolan ve unutulan anıların yeniden anlamlandırılmasıdır. Bu rehber, Nejat’ı sadece bir fiziksel yolculuğa değil, aynı zamanda bir içsel keşfe yönlendiriyor. Sonuçta, her rehberin kendine özgü bir dili vardır; Ninochka’nın dili, daha açık ve doğrudan, kedinin dili ise daha simgesel ve soyut bir formda öne çıkıyor.


Son söz olarak yeni projeler var mı dersek?

Evet, şu an bitmiş bir dosyam var ve biraz nadasta. Farklı ve kendi içimden bir deneme diyebilirim. Öykü ile başlayan ama yolculuğu derinleşen bir yapı oldu. “Kırık Yansımalar” adıyla zamanını bekliyor.  Onun dışında her zaman devam. Yazarak var olmak müthiş bir keyif.

Yorumlar


bottom of page