“Aslolan hikayedir düsturuyla ben İshak Hoca’yı anlattım.”
Aynur Kulak, Bülent Ayyıldız ile yeni romanı Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü üzerine söyleşti: “İshak Hoca da başka bir sorunun peşinden giderken çıkıverdi. Edebiyat ne işe yarar?”
Bülent Ayyıldız’ın yeni romanı Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü odağında yapmış olduğum söyleşi çağımızın evhamlı, tutunamamış, kafasında soru işaretleri ile bitmez tükenmez belirsizlikler içerisinde yol alan insanı çerçevesinde gerçekleşti. İshak Hoca’nın yürüyüşüne –yol alışlarına- roman boyunca edebi metinlerin eşlik etmesi kurgunun gerçekliğe, gerçekliğin kurguya yakınlığını algılamamız ve edebiyatın hayat için elzem olduğunu görmemiz açısından önemli.
Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın -edebi metinler eşliğinde- yapmış olduğu Karda Gece Yürüyüşü’ne eşlik etmek isterseniz Bülent Ayyıldız ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi için buyurun lütfen.

Hacettepe Üniversitesi, Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştığınız 9 yıl süren bir dönem var. Akademik ortam/ortamlar edebiyat ile nasıl bir bağ kurmanızı sağladı veya edebiyat ile olan bağınızı ne yönde değiştirdi, dönüştürdü sorusu üzerinden konuşarak başlamak isterim söyleşimize.
Bence akademik ortamların hem faydası hem zararı var. Beni olumlu etkileyen yönlerinden biri sistematik okumaya alıştırması. Rastgele dengesiz bir obur gibi her kitaba saldırırken, doğru bir şey yapmadığınızı fark ediyorsunuz. Bu arada en baştan söyleyeyim, burada söylediklerimin hiçbiri ahkam kesmek değil. Yazmanın, gerekliliklerinin, yazar olmanın kendi yaptığım yorumlamasından ibaret. “Bir yazar her sabah güneş doğmadan kalkıp masanın başına oturmalı” diyorsam, bu sadece kendime tembihlediğim bir şey. Akademi diyorduk, evet okuma sistematiğimi geliştiren bir alan. Akademik bir makale yazmayla kurmaca yazma arasında benzer noktalar var. İkisi de belli bir tema seçmeyi, daha önce düşünülmemiş şeyler bulmayı, en azından düşünülmüş şeylerin farklı yönlerini göstermeyi gerektiriyor. Güreşçiler hakkında bir kurmaca yazacaksam, önce güreşçilikle ilgili arşiv araştırması yapıyorum. Makale yazacaksam da aynısını yapıyorum. Yazar, herhangi bir konu hakkında fikir yazıları yazabilmeli. “Kalem” diyorsam mesela, kalemin farklı yönlerine ya da sembolik anlamlarına, tarihçesine dair bir şeyler söyleyebilmeliyim. Kurmacanın içinde bunlara yer vermeme gerek yok, ama yazar olarak fikir yürütmeme gerek var. Akademinin ikinci faydası da kanonları ve teknikleri daha kestirmeden tespit etmiş olmam. Edebiyatın, akımların, edebi türlerin, janrların kronolojik gelişimini görebiliyor, günceli ve geleceği bu minvalde daha olasılıklı tahmin edebiliyorum.
Öte yandan akademisyenlik, kurmacayı baltalayabilen bir meslek. Her şeye teknik bakmayı huy edinebiliyor insan. Ya da istemediğin okumaların içinde mesai yapmaktan kurmaca yazmaya vakit kalmıyor. Akademide mesai ofiste bitmiyor. Sürekli eve iş taşıyorsunuz. Özellikle tez ve makale yazma aşamalarında vaktiniz, enerjiniz ve bilinciniz izole oluyor, önünüzden geçen bir hikâyeyi göremiyorsunuz.
“İshak Hoca da başka bir sorunun peşinden giderken çıkıverdi. Edebiyat ne işe yarar?”
Kitaplarınızın yayınlarına baktığımda her biri farklı türlerde ilgi çeken, okunan kitaplara imza atıyor, kolektif öykü ve fikir yazıları seçkilerinde yer alıyorsunuz. İshak Hoca’nın hikayesine doğru kat ettiğiniz yolculuğu siz nasıl tarif edersiniz?