Renkli şekerlerin altındaki yalnızlık
- Litera
- 2 dakika önce
- 2 dakikada okunur
Meryem Bolut, Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık adlı romanı üzerine yazdı: "İstanbul’un sokaklarında, apartmanlarında ve gecekondu semtlerinde dolaşırken, dışarıdan bakıldığında çok renkli ve canlı görünen şehrin, içten içe insanları birbirinden uzaklaştırdığını hissederiz. Pamuk, karakterleri aracılığıyla bireysel yalnızlığın toplumsal boyutlarını da incelikle ortaya koyar."

Şehir hayatı, tıpkı bir çocuğa uzatılan renkli şekerler gibi cazip gelir; seni kandırır. Uzaktan bakıldığında parlak ışıklarıyla göz kırpar, içine girince her şeyin yoluna gireceğini, huzur bulacağını sanırsın. Oysa gerçeği yaşadığında, koca bir kalabalığın ortasında yapayalnız kalırsın. Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık adlı romanı tam da bu yanılgıyı ve şehir hayatının sunduğu yanıltıcı cazibeyi gözler önüne seriyor.
Romanın kahramanı Mevlut, taşradan İstanbul’a göç etmiş, hayatını boza satarak kazanan ama aslında şehrin kalabalığında giderek yalnızlaşan biridir. İstanbul’un sokaklarında, apartmanlarında ve gecekondu semtlerinde dolaşırken, dışarıdan bakıldığında çok renkli ve canlı görünen şehrin, içten içe insanları birbirinden uzaklaştırdığını hissederiz.
Pamuk, karakterleri aracılığıyla bireysel yalnızlığın toplumsal boyutlarını da incelikle ortaya koyar. Mevlut’un gözünden İstanbul’u izlerken, sadece şehrin fiziksel kalabalığı değil, insanların birbirinden kopuk yaşam tarzları da görünür hâle gelir. Mahalledeki küçük diyaloglar, boza tezgahındaki gözlemler ve günlük rutinler, karakterlerin ruh hâllerini ve içsel çatışmalarını anlamamıza yardımcı olur. Bu yönüyle roman, yalnızlığın sadece bireysel bir sorun olmadığını, modern şehir yaşamının yapısal bir sonucu olduğunu gösterir.
Bugün insanlar birbirlerine selam vermeye, “Günaydın” demeye bile çekinir oldu. Yüksek binaların içinde yalnız yaşayan hayatlar çoğaldı. İnsanlar birbirlerinin yüzüne bakmak yerine telefon ekranına dalıyor. Pamuk’un romanındaki karakterler de aynı yabancılaşmayı yaşar: kalabalıklar içinde sürüklenirken dostlukların, samimi ilişkilerin giderek yok oluşuna tanıklık ederiz.
Eskiden uzun uzun edilen sohbetler, bir fincan kahve eşliğinde başlayan muhabbetler, bir selamla kurulan dostluklar vardı. Bugün ise apartmanlarda yan yana yaşayanlar bile birbirini tanımıyor. Kafamda Bir Tuhaflık’ın belki de en güçlü yanı, bireysel yalnızlığın aslında toplumsal bir mesele olduğunu göstermesidir.
Roman, Mevlut’un gözünden İstanbul’un kalabalığını ve insanların birbirine mesafeli yaşam tarzlarını gözler önüne serer. Boza tezgahındaki gözlemler ve mahalledeki küçük diyaloglar, karakterlerin içsel dünyasını anlamamıza yardımcı olur.
Pamuk’un üslubu ve betimlemeleri, okuyucuyu hem şehrin karmaşasına hem de karakterlerin iç dünyasına çeker. Günlük rutinler, küçük mutluluklar ve sıradan olaylar, modern yaşamın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini açıkça gösterir. Roman, sosyal eleştiriyi karakter odaklı bir anlatımla sunarak derin bir empati kurmamızı sağlar.
Mevlut’un sıradan yaşamındaki küçük ayrıntılar aracılığıyla, modern şehir hayatının hem büyüleyici hem de yalnızlaştırıcı yönleri vurgulanır. Karakterlerin gözlemleri ve deneyimleri, bireysel yalnızlığın duygusal ağırlığını hissettirir ve okuyucuyu kendi yaşamındaki yabancılaşmayı sorgulamaya davet eder. Kafamda Bir Tuhaflık, böylece hem düşündürücü hem de duygusal bir deneyim sunar.
Pamuk, Mevlut’un günlük yaşamındaki sıradan ama anlamlı detayları göstererek, modern şehir hayatının insan psikolojisi üzerindeki etkilerini ortaya koyar. Boza tezgahındaki etkileşimler, mahalledeki küçük gözlemler ve karakterlerin gündelik rutinleri, şehirdeki kalabalığın insan ruhunu nasıl yalnızlaştırdığını hissettirir. Böylece okuyucu, sadece Mevlut’un değil, kendi yaşamındaki yabancılaşmayı ve yalnızlık deneyimlerini de sorgular.
Şehir bir yandan özgürlük ve kolaylık sunar; istediğimiz bir şeye birkaç adımda ulaşabiliriz. Ama bu kolaylığın bedeli, içtenlikten uzak bir yaşamdır. Pamuk, İstanbul’u bir okyanusa benzetircesine işler: uzaktan bakınca büyüleyici, içine girince ise insanı yavaş yavaş içine çeken, sonunda yutan bir dünya.
Belki de sorun şehrin büyüklüğünde değil, bizim birbirimizden uzaklaşmamızda gizlidir. Çünkü hiçbir kalabalık, içten bir tebessümün, güven veren bir selamın ve gönülden bir sohbetin yerini tutamaz.
Pamuk'un romanı bize şu soruyu sordurur: Gerçekten şehir mi bizi yalnızlaştırıyor, yoksa biz mi birbirimizden uzaklaşıyoruz?
KAFAMDA BİR TUHAFLIK
Orhan Pamuk
Yapı Kredi Yayınları, 2019
480 s.
Yorumlar