top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Bir rastlantının getirdikleri

Şule Tüzül, Metin Ağaçgözgü'nün ilk romanı Rastlantının Böylesi üzerine yazdı: "Metin Ağaçgözgü'nün bu romanla bize söylediği çok önemli bir şey var: suçu suçla yok edemeyiz. Şiddeti şiddetle yok edemeyiz. Suçu yok etmek için o suçun nedenlerini ortadan kaldırmalıyız."



Rastlantının Böylesi rastlantı eseri karşıma çıktı. Bana öneren arkadaşım olmasa okumayabilirdim, çünkü benim tercih ettiğim kitaplardan değildi. Ama beni pek çok nedenle düşündürdü, kitapta geçen hikâyeye kayıtsız kalamadım, bu hikâyeyi belki başkaları da farklı pencerelerden okur, farklı bir okuma deneyimi yaşayabilirler diyerek düşüncelerimi paylaşmaya karar verdim. 


Metin Ağaçgözgü'nün ilk romanı Rastlantının Böylesi Ocak ayında Gri Yayınevi tarafından yayınlandı. Ağaçgözgü'nün 1994 yılından beri bir kitabevi var: Berlin Kreuzberg'in merkezi Kottbusser Tor'da. Adalet Savaşçısı Nebi Barlas Kitabı, Gurbet - Hasret Fedakârlık Aşk ve Öteki Öyküler isminde üç kitabı yayına hazırlamış. 


Rastlantının Böylesi gerçek bir hikâyeye mi dayanıyor, bilmiyoruz. Bu konuda kitapta bir bilgi bulunmuyor. Hikâyenin gidişatından gerçek olaylara dayandığını düşünebiliriz ama bunun bir önemi yok. Kurgu ya da gerçek, Ağaçgözgü insanı anlatıyor romanında, her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği bir hikâyeyi anlatıyor. 


Romanın anlatıcısı ben anlatıcı yazarımız. İsmini roman boyunca görmüyoruz. Yazarımız bir gün otobüsle Hamburg'a gidiyor. Otobüste yanına kırk yaşlarında bir kadın oturuyor. Serpil. Yazarımızın elinde bir kitap var: Emile Noel'in Rastlantı isimli kitabı. Kitaptan yola çıkarak yol boyunca iki yolcu arasında birkaç kısa diyalog geçiyor. Hamburg'da birbirlerine iyi günler dileyerek ayrılıyorlar. 


Birkaç gün sonra yazarımız gazetede bir habere rastlıyor. Bir kadının Hamburg'da işlediği bir suç nedeniyle tutuklandığına dair. Haberin fotoğrafında otobüste yanına oturan kadın var. Yazarımızın ve eşinin tutuklanan Serpil'i ziyaretleri ile başlayan ve kitaplar üzerinden ilerleyen bir hikâyeye konuk oluyoruz. Hikâyenin kitaplarla ilişkili süreci güzel ama diğer bölümleri maalesef üzücü ve zorlu bir mücadeleyi anlatıyor. 


Serpil cezaevinde bulunduğu yıllar boyunca yazarımızın kitapçısından hem kendine hem bulunduğu koğuştaki diğer kadınlara kitaplar alıyor. Bir yandan da yazarımıza göndermediği mektuplara hayat hikâyesini ve cezaevinde yaşadıklarını yazıyor. Bir gün bu mektuplar toplu olarak yazarımıza ulaşıyor. Mektupların arasına yazarımızın kısa yorumlarının eklendiği bir romana dönüşüyorlar. 


Serpil dokuz on yaşlarında, maalesef bir çocuğun asla yaşamaması gereken bir travma yaşıyor. Romana kayıtsız kalamamamın en önemli nedenlerinden biri, Serpil'in hikâyesinin milyonlarca çocuğun ortak hikâyesi olması. Eğer Serpil'in ailesi, çevresi, toplum ve devlet olması gerektiği gibi ona ihtiyacı olan koşulları sağlayabilseydi Serpil bu travmayı kolayca atlatabilecekken ömür boyu ağır bir yük olarak taşıyor, taşımak zorunda kalıyor ve kendini Hamburg'da bir cezaevinde buluyor. Aslında Serpil'in yaşadıklarına onun hikâyesi diyemeyiz, bir çocuğu sağlıklı ve mutlu yaşatacak koşulları sağlayamayan yetişkinlerin dünyasının onu ve onun gibi milyonlarca Serpil'i maruz bıraktığı bir hikâye bu. 

Serpil'in hikâyesi hem büyüme hem de aynı zamanda bir kadınlık hikâyesi. Erkek egemen bir dünyada kadın olmanın tüm dezavantajlarını da sırtlayarak yaşamak zorunda kalıyor. Yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen başarılı bir eğitim sürecinden sonra başarılı bir iş insanı oluyor Serpil. Ama sonuçta çocukken yaşadığı travmanın üzerine hem insan olarak hem kadın olarak o kadar çok yük ekleniyor ki cezaevine düşecek suçlu bir insan olmak zorunda kalıyor. 


Rastlantının Böylesi edebi kriterler açısından eleştirilebilir, eksikleri olabilir. Rastlantının Böylesi gibi romanlarda ben bunlara takılan bir okur değilim. Çünkü burada anlatılan hikâye çok önemli ve Metin Ağaçgözgü bu hikâyeyi bence başarıyla bir romana dönüştürmüş. Hikâye çok önemli çünkü Serpil'in hikâyesi, kadın, erkek, çocuk hepimizin hikâyesi. Roman asıl gücünü ise hem Serpil'in mektuplarındaki hem de mektuplar arasında kısa sürelerle kendini gösteren yazarımızın metinlerindeki katıksız içtenlikten alıyor. Metin Ağaçgözgü, mektuplar arasındaki yorumlarında öğüt vermiyor, üstten bakmıyor, suçlamıyor, yargılamıyor, Serpil'in yaşadıklarına örnek alınacak bir empati ile yaklaşarak insanın, yaşamın, dünyanın nasıl olması gerektiğine dair abartıdan uzak, kendini sahnenin arkasında tutmaya özen gösteren, son derece sade bir anlatım kullanıyor. 


Metin Ağaçgözgü'nün bu romanla bize söylediği çok önemli bir şey var: suçu suçla yok edemeyiz. Şiddeti şiddetle yok edemeyiz. Suçu yok etmek için o suçun nedenlerini ortadan kaldırmalıyız. Ancak bu şekilde daha güzel bir dünyada yaşayabileceğiz. Ancak ve ancak biz iyi olursak dünya iyi bir yer olacak, başka türlü nasıl iyi olabilir ki? Ve bu romanın en güzel yanı şu ki; tüm bunları yaparken en büyük yardımcımız kitaplar. Kitaplar yaşamadığımız yaşamları, yaşamadığımız deneyimleri bize göstererek, kendimize çizeceğimiz bize en uygun en doğru yolu bulmamızı sağlarlar. Kitaplar bize yaşam deneyimi sunar. Roman boyunca kitaplar eşlik ediyor ana hikâyeye. Romanın anlatıcı kahramanı yazarımızın kitapevinin yer aldığı bölümleri, birçok insan gibi kitabevi hayaline sahip bir okur olarak, imrenerek okuduğumu da söylemeliyim.


Rastlantının Böylesi gerçek bir hikâyemi bilmiyorum. Serpil her neredeyse takdirle sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Pek çok insanın baş edemeyeceği bir hayatla verdiği mücadele için. Mücadelesi ile başkalarına verdiği destek için. Emile Noel'in Rastlantı'sı yazarımızla Serpil'i, sonra bir sürü insanı birbiriyle ve kitaplarla buluşturmuş. Rastlantının Böylesi onları benim gibi okurlarla buluşturdu. Dilerim bu yazım Serpil'in hikâyesinin daha çok insana ulaşmasına ve daha çok buluşmaya vesile olur. Serpil'in de Rastlantının Böylesi'nin de yolu açık olsun.


RASTLANTININ BÖYLESİ

Metin Ağaçgözgü

Gri Yayınevi, 2024

Tür: Roman

199 s.

Comments


bottom of page