top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

“Sanatla uğraşmanın en güzel yanı kendinizde bilmediğinizi keşfetmek”

Doğuş Sarpkaya, edebiyatımızın üretken isimlerinden Murat Gülsoy ile yirminci kitabı Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi odağında söyleşti: "Vasıf ve ailesi dışındaki bütün karakterler, resim tarihimize girmiş olan ressamlar ve onlarla ilgili olaylar gerçek."


Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi, yazarın yirminci kitabı. Resim tarihimiz üstüne düşünürken, Türkiye’deki toplumsal-kültürel dönüşümü de merkeze alan çok katmanlı bir eser yazan Gürsoy ile romanını, Türk resim tarihini, edebiyatı konuştuk.



İlk sorum kitabın ismi üzerinden olacak: Vasıf’ın gizli aşklar tarihi değil de gizli resim tarihi okuyoruz sanki. Türk resim sanatının tüm gelişimini takip edebiliyoruz roman boyunca. Derli toplu resim tarihi kitabı sayısının az olduğunu düşünürsek, eserinizin bir kaynak kitaba dönüşeceğini söyleyebiliriz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tabii öncelikle bu bir roman. Bunu özellikle vurgulamalıyım. Bir tarafıyla da gerçeklere dayanıyor. İnsan gerçek kavramını sakınımlı kullanma gereğini duyuyor ama burada sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Vasıf ve ailesi dışındaki bütün karakterler, resim tarihimize girmiş olan ressamlar ve onlarla ilgili olaylar gerçek. Mesela akademi yandı deniyor romanda, gerçekten akademi yandı ya da İvi Stangali deport edildi deniyor Yunanistan'a; evet edildi. Resimleri kayboldu. Feyhaman Duran’ın bir resmi çok beğenilip Habeşistan'dan teklif aldığı doğru. Vasıf kurmaca bir karakter ve bizi belirli bir tarih diliminde dolaştırıyor. Sonuçta amacım Türk resim tarihi yazmak değil tabi. Sanat tarihi yazımı önermek de değil. Böyle bir yazıcılığa girişsem başka türlü yazardım muhtemelen sanat tarihini. Ama benim oradaki derdim şuydu, karakterim nasıl bir hayat yolculuğu izliyor? Ben hep onun takipçisi oldum, Galatasaray’da okuyorsa, evet o zaman Feyhaman Duran'la da karşılaşacak, Viçen Arslanyan’dan ders alacak, asker kökenli amcasından da feyiz alacak. Bunların hepsi bir döneme denk gelecek. Dolayısıyla da tarihi gerçekliğe yaslanan, onları çarpıtmadan anlatmaya çalışan bir tarzım oldu ve çok büyük bir malzeme vardı aslında ve bunun içinden belli bir hat izledim. Elbette anlatının dışında kalmış birçok ressam vardır. Değinemediğim dediklerim Vasıf’la temas halinde olmayanlar. Teması olabileceğini düşündüğüm kişiler romanda yer aldılar. Bazıları da büyük figürler. İbrahim Çallı’nın olmadığı bir Türk resim tarihi ya da akademi tarihi yazılamaz herhalde. Ya da Nazmi Ziya’nın, Bedri Rahmi’nin olmadığı bir tarih söz konusu olamaz. Bütün bunları Vasıf’la ilişkisi bağlamında ele aldım. Türkiye’de sanat piyasası çok geç oluşuyor ve resim, hep devlet desteğiyle gelişmiş bir sanat dalı. Devletin ideolojik yönelimleri değiştiği zamanlarda da kırılmalar yaşanıyor. Bunların da izlerini romanda görebiliyoruz.



Türkiye tarihindeki değişimleri de takip ediyoruz bu esnada ama o konuya girmeden önce sanat piyasasının oluşamaması kısmı ilginç. Nazmi Ziya’nın ilk sergisi 1937’de ölümünden hemen önce açılıyordu değil mi?

1