“Dünyayı anlamaya yönelik bir çabadır.”
Aynur Kulak, Harvard Üniversitesi’nde Yerküre ve Gezegenbilim Bölümü’nde Doğa tarihi alanında profesör olan jeolog Andrew H. Knoll'un kaleme aldığı Dünyanın Kısa Tarihi üzerine yazdı.
Yerkürenin ilk oluşumundan günümüze kadarki süreçte dünyamıza dair milyonlarca kitap yazıldı, binlerce belgesel ve film çekildi, milyonlarca akademik dokümantasyon arşivlendi, milyonlarca teleskop gökyüzüne, milyonlarca sismik ölçüm aletleri toprağa yerleştirildi.
Üzerine en çok araştırma yapılan ve biyografisi tüm detaylarıyla en çok yazılan dünya hâlâ gizemli. Biyografiyi çözdük, tamamladık denildikçe yeni gizemlerin –ve dolayısıyla hiç bilinmeyen bir bulgunun- yeniden keşfedildiği dünya bu derece gizemli olmasaydı bu kadar muazzam bir gezegen olur muydu? Tabii ki hayır. Çünkü dünya yaşamın olduğu tek gezegen. Ve yaşamın olduğu, müthiş bir döngüyle yaşamın devam ettiği bu muazzam küre tabii ki gizemini devam ettirecek. Bizler de onunla ilgili yeni gizemlerin peşinde, keşif yolculuğumuza hiç ara vermeksizin yaşamaya devam edeceğiz.

Dünyanın Kısa Tarihi. Aslına bakarsanız dünya üzerine yazılmış bir kitap için belirlenmiş klasik bir kitap ismi fakat, Andrew H. Knoll’un Düşbaz Yayınları tarafından yayımlanan bu kitabı sekiz bölümde dört milyar yılı anlatmakta. Dünyamızın bu muazzam yaşı onunla ilgili verilen adların, isimlerin önünde. Ki bu dört milyar yıldaki patlamaları, oluşumları, topografyayı, uzayı, coğrafi yapılanmadaki geçiş ve değişim süreçlerini, insanın yeryüzüne gelişi ile beraber anatomik anlamda bedenen, nörolojik ve psikolojik doğum/büyüme/gelişimini ve bunun dünyaya etkilerini bir düşünürsek daha yeni başlıyor bile olabiliriz. Yani dünyaya dair daha bulunmayı ve keşfedilmesi bekleyen birçok bulgu ve yazılmayı bekleyen yeni bir çok hikâye var diyebilir miyiz? Evet, elbette; dünya var oldukça her zaman.
“Yerküreye bağlılığımız yerçekiminin bir hayli ötesine geçer. Tükettiğiniz gıdalar, topraktan veya denizden gelen besleyici maddeler ve suyun yanı sıra atmosfer ya da okyanuslardaki karbondioksitten meydana gelir. Her nefesinizle akşam yemeğinizden enerji elde etmenizi sağlayan bol oksijenli havayı ciğerlerinize çekersiniz. Bu sıradaki atmosferdeki karbondioksit donmanızı önler. Dahası buzdolabınızın kapsındaki çelik, konserve kutularınızdaki alüminyum, bozuk paralarınızdaki bakır ve akıllı telefonlarınızdaki nadir toprak metallerinin hepsi Yerküre’den gelir. Tüm bunları göz önüünde bulundurduğumuzda yaşamımızı sağlayan ve zaman zaman depremler veya kasırgalar arasında bizi tehlikeye atan bu kocaman küreye karşı çoğumuzun ne kadar kayıtsız kaldığını görmek şaşırtıcıdır.”
“Kayıtsız kalmak.”. Bu kadar merak edip, üzerine bunca araştırma yapıp, her gün yeni bir şeyler keşfettiğimiz dünyaya dair “kayıtsız kalmak” ne kadar acımasızca bir yorum ve ne kadar doğru. Bunca araştırmaya rağmen kaç kişi gerçekten dünya hakkında ne biliyor, kaç kişi bunun merakı içerisinde ve dünya için gerçekten kaç kişi olumlu etki yaratabilecek bir şeyler yapıyor? Harvard Üniversitesi’nde Yerküre ve Gezegenbilim Bölümü’nde Doğa tarihi alanında profesör olan jeolog Andrew H. Knoll yaklaşık iki yıl boyunca NASA tarafından Mars’a gönderilen araçlarında görev yapmış ve Mars’ın yüzeyini ve jeolojisini tanımayı amaçlayan Mars Exploratio