Yıldız tozundan panellere: Dünyaya Düşen Adam’ın yeniden doğuşu
- Nilay Kaya
- 6 Tem
- 4 dakikada okunur
“Dünyaya Düşen Adam, yalnızca bir bilimkurgu klasiğini yeniden canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda David Bowie’nin kültürel ve sanatsal mirasını görsel anlatımla bütünleştirerek onurlandırıyor.” Nilay Kaya yazdı.

Thomas Jerome Newton, David Bowie'nin mürekkeplenmiş versiyonunda geri döndü. Walter Tevis'in 1963 tarihli bilimkurgu romanı The Man Who Fell to Earth (Dünyaya Düşen Adam), önce Nicolas Roeg'in 1976'da David Bowie'yi başrolde ağırladığı unutulmaz film uyarlamasıyla kült statüsüne ulaşmıştı. 2022 yılında Titan Comics, Dan Watters'in hikâyesi ve Dev Pramanik'in çizgileriyle bu eseri çizgi roman formatında yeniden hayata döndürdü. Türkçe çeviri ise 2023'te Eksik Parça tarafından yayımlandı.
Öncelikle Newton'ın yolculuğunu hatırlayalım: Hikâye, uzaylı Thomas Jerome Newton'ın ölmekte olan gezegenini kurtarmak için su arayışıyla Dünya'ya inişiyle başlıyordu. Gelişmiş bilimsel bilgisini kullanarak inanılmaz derecede zengin olan Thomas, bu servetini gezegenine su taşıyacak bir yol bulmak için kullanır. Ancak zamanla dünyanın aşırılıklarına yenik düşer. Başına kötü şeyler gelir, özellikle de ABD Hükümeti ve şeytani bir şirket onu ele geçirip sömürmeye başladığında. Newton'ın bilimsel dehasıyla elde ettiği zenginliğin onu nasıl yalnızlaştırdığını, ABD hükümeti ve şirketler tarafından nasıl sömürüldüğünü, su peşinde koşarken nasıl cin tonik bağımlısı bir alkolik haline geldiğini görürüz. Bakınız, dünya tarihindeki bütün sömürgeci devletlerin gittikleri yerlerdeki yerli halkları uyuşturup 'daha iyi sömürebilmek' için onları sistemli bir şekilde alkolik haline getirmesi. İnsanlığın Dünya'nın doğal kaynaklarıyla ilişkisi üzerine dair melankolik bir tefekkür olan bu metin, Roeg'in filme başladığı günlerde belki de öngörü sayılabilecek iklim uyarıları ve sermaye açgözlülüğü eleştirileriyle bugün artık gerçeğin ta kendisi. Newton'ın o 'yabancı', heterokromik (David Bowie'nin gerçekte de gözlerinin renkleri birbirinden farklı olduğu için lens takmasına gerek yoktu) gözlerinden dünyaya bir kez daha bakabiliriz, bakmalıyız.

Lucifer, Limbo ve Homesick Pilots gibi eserleriyle tanınan Dan Watters ve Firefly, Paradiso, Dune: House Atreides'e yaptığı çizimleriyle adından söz ettiren Dev Pramanik'in Dünyaya Düşen Adam'ı resmî olarak onaylı/tam yetkili bir çizgi roman uyarlaması, yani David Bowie'nin mirasçılarından ve filmin hak sahiplerinden alınan resmi izinlerle hayata geçirilmiş bir iş. Tevis'in 1963 tarihli romanını değil, efsane yönetmen Nicholas Roeg'in 1976 tarihli klasik filmini uyarlamanın kaynağı olarak kullanıyor. Bir romanın adaptasyonun adaptasyonu demek yerine, bu çizgi roman eserinin "ortamlararasılık" ya da "medyalararasılık" (intermediality) kavramını temsil eden bir örnek olduğunu söyleyebiliriz. Romanın film uyarlamasından çizgi romana uzanan bu yolculukta, her medya kendi anlatım olanaklarını sonuna kadar kullanmış oluyor. Özellikle, çizgi romanın sonundaki ek materyaller; film setinden daha önce gün yüzüne çıkmamış fotoğraflar, yani plato fotoğrafları, Stephen Dalton'in filmin yapım sürecini anlatan özel makalesi, bu çizgi romanın oluşum sürecindeki karakter tasarımları, karakalem eskizlerin çinilemeden balonlamaya giden süreçleriyle, kitap hem bir arşiv hem de ortamlararası bir şölen niteliğine sahip.
“Bowie'nin müzikal persona'sı dışında sinemadaki belki en tekinsiz karakteri olan Thomas Jerome Newton'ı doğrudan Bowie'yi yeniden resimleyerek hayata döndürüyorlar.”
Dünyaya Düşen Adam'ın çizgi romanı, aynı zamanda Bowie'nin mirasını yaşatıyor, bizatihi ona bir saygı duruşu olarak öne çıkıyor. David Bowie'nin sinema versiyonundaki performansı o kadar ikonik hale gelmişti ki, hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, yazar ve çizerler metinde bu performansı ön plana çıkarmayı tercih ediyorlar. Bowie'nin müzikal persona'sı dışında sinemadaki belki en tekinsiz karakteri olan Thomas Jerome Newton'ı doğrudan Bowie'yi yeniden resimleyerek hayata döndürüyorlar. Filmin ve Bowie'nin görsel çarpıcılığını avantaja çeviriyorlar: Hiçbir estetik müdahaleye ihtiyaç duymadan yabancılığını buram buram yayan, capcanlı ateş rengi saçları, bir o kadar cansız, ateşten yelesiyle zorlukla insanı andıran tığ gibi bu yaratık, Pramanik ve Jordi Escuin Llorach'ın duyarlı ve zekice renklendirmeleri sayesinde, en az filmdeki kadar etkileyici. Diğer karakterlerin daha ziyade günümüzde geçen sahnelerde öne çıkışı, Newton'ın "gökyüzünden düşüp cehenneme inen melek" imajını ve nihayetinde kendisine yapılanları trajik bir şekilde kabullenişini güçlendiren, duyarlı bir görsel anlatımla yansıtan bir tercih.

Newton'ın uyumsuz gözleri ve çelimsiz bedeni, Dünya'ya yabancılığını vurgulayan mavi-turkuaz ağırlıklı renk paletleriyle işliyor. Şirket sahnelerindeki kirli sarılar, ahlaki çürümeye işaret ederken, final sekansındaki kan kırmızıları bu dünyaya hâkim olan şiddet ve ihanetin vücut bulmuş hali oluyor. Diğer karakterlerin gölgeli ve bulanık çizimleriyle oluşturulan atmosferik ortam, zaman atlamalarını belirsiz bırakan hızlı panel geçişlerle birlikte yabancılaşma, tecrit ve tekinsizlik hissini pekiştiriyor. Çizgilerin kasıtlı olarak bozulması, Newton'ın bedensel bütünlüğünün parçalanışını simgelerken, zaman zaman arka plan detaylarının silikleşmesi Newton'ın bilincinin giderek bulanmasını güçlü bir şekilde aktarıyor.
Dünyaya Düşen Adam'da kullanılan su motiflerine ayrıca dikkat çekmek gerekiyor. Newton'ın su kaynaklarını tüketmiş bir gezegenden Dünya'ya mülteci olarak gelişinin trajedisi daha ziyade bizim gezegenimizin mevcut ve yakın gelecekteki ahvaline dair bir tersten gösterme ve ironi olduğuna göre, suyun romanda incelikli hamlelerle kullanılışı oldukça yerinde. Örneğin, damla motifleri hem gezegenin ihtiyacını hem de karakterin gözyaşlarını imliyor. New Mexico çölleri üzerindeki boş yüzme havuzları aynı derecede boş zenginliğin kasvetli ve sakil boyutunu derinleştiriyor.
“Çizgi romanın distopik bilimkurgu, sinema ve David Bowie ile buluşması yeterince heyecan verici ve sonuç asla bir hayal kırıklığı yaratmıyor.”
Çizgi romanın distopik bilimkurgu, sinema ve David Bowie ile buluşması yeterince heyecan verici ve sonuç asla bir hayal kırıklığı yaratmıyor. Görsellerde ve metinde David Bowie'nin sanatsal mirasının izlerini sürmek dahi mümkün ancak bu başlı başına bir inceleme konusu olmayı hak ediyor. Newton'ın hastane yatağı ve göz bandı görüntüleri, Bowie'nin 2016 tarihli "Lazarus" klibindeki ikonik sahnelerle birebir örtüştüğü gibi, "geri dönüş" ânı, şarkıdaki "Look up here, I'm in heaven" (Buraya, yukarıya bak, ben cennetteyim) sözlerini görselleştiriyor. "Lazarus"un temel teması olan "yeniden doğuş", çizgi romanda Newton'ın Dünya'ya düşüşü ve dönüşümüyle paralel ilerliyor. Newton'ın uzay gemisiyle Dünya'ya inişi, "Ground Control to Major Tom" sözlerini ve ezgisini kulağa dolayacak şekilde "Space Oddity" atmosferini çağrıştırıyor. Newton'ın yıldıza dönüşme metaforu doğrudan Blackstar albümüne gönderme gibi duruyor. Newton'ın Dünya'yı satın alma girişimleri ise "The Man Who Sold the World" şarkısıyla tematik bağ kuruyor. Kısacası, Dev Pramanik'in bir röportajında, "Bowie'nin müziği olmasaydı, bu çizgi roman da var olamazdı" demesi boşuna değil.
Sonuç olarak, Dan Watters ve Dev Pramanik’in çizgi roman uyarlaması, yalnızca bir bilimkurgu klasiğini yeniden canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda David Bowie’nin kültürel ve sanatsal mirasını görsel anlatımla bütünleştirerek onurlandırıyor. Dünyaya Düşen Adam, ortamlararası bir geçişin başarılı örneği olarak hem sinema hem müzik hem de çizgi roman tarihine dokunan, çok katmanlı ve duyarlı bir yeniden anlatım sunuyor. Bowie’nin yıldız tozunu panellere serpen bu çalışma, geçmişin görsel belleğini bugünün ekolojik ve varoluşsal sorularıyla buluşturuyor.
コメント