top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Kızım Hakkında (Bildiğimi Sandığım) Her Şey

Nagihan Kahraman, Kore edebiyatının genç isimlerinden Kim Hye-Jin'in romanı, Kızım Hakkında Her Şey üzerine yazdı: "Anne-kız ilişkisini işleyen bir roman gibi başlayan eserin geri planda bir toplumsal eleştirinin dinamiklerini irdelediği anlaşılıyor."


Son zamanlarda Kore eserleri çok meşhur, özellikle de Z Kuşağı arasında. Diziler, filmler ve kitaplar... Büyük çoğunluğun hayranlıkla takip ettiği eserler aracılığıyla böylece bu toplumun özelliklerini de öğreniyoruz. Eğitimin çok disiplinli, çocuk yetiştirme koşullarının oldukça çetin olduğu Kore'de bir kadınsanız pek çok zorlu eğitimden geçmiş fakat yine de zor şartlar altında çalışıyor hatta iş bulamamış bile olabilirsiniz. Ekonomik ve akademik yönlerle birlikte cinsel kimlik de toplum tarafından kısıtlanan başka bir nokta. Heteroseksüel olmayan birçok insanın çoğu ülkede karşılaştığı ön yargılar ve hatta yargılamalar Kore'de de mevcut maalesef. İşte tam da bu meselelere değinen yeni çevrilmiş bir roman var edebiyatımızda: Kızım Hakkında Her Şey. Kore edebiyatının genç isimlerinden Kim Hye-Jin'in bu romanı konusunun ilgi çekiciliği ve yazarının üslûbu bakımından iz bırakacak gibi duruyor.



Roman altmışlı yaşlarda olan bir annenin ağzından anlatılıyor. Şimdi otuzlu yaşlarının ortasında olan kızını neredeyse babasız, tek başına büyütmüş. Kocası öldükten sonra tüm sorumluluk ona kaldığı için hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışmak durumunda kalmış. Bu maddi zorluklarla açılan roman okurun karşısına anneyle kızın yeniden aynı evde kalmasını çıkarıyor bir anda. Romanın ana çatışma noktasını doğuran olay bu çünkü kızı yalnız değil. Annesinin evine partneriyle dönmek zorunda ve bu partnerin cinsiyeti anne için büyük sorun teşkil ediyor. Anne-kız ilişkisini işleyen bir roman gibi başlayan eserin geri planda bir toplumsal eleştirinin dinamiklerini irdelediği hemen anlaşılıyor. Kızı ve onun gibi olanlar, toplum tarafından el birliğiyle yok sayıldığından eşcinsellik ön yargısı ile toplumda ötekileştirilmenin, çeperin dışında kalmanın verdiği rahatsızlık bir anda romanın merkezine oturuyor. Yalnızlıkla yaşlılık bir araya geldiğinde, buna bir de ekonomik sıkıntılar eklenince ölüm korkusunun insanda daha da çabuk belirdiği görülüyor. Romanda kızının çalıştığı üniversitede sebepsiz işten çıkarmalar meydana gelmekte ve insanların bunu yoğun bir şekilde protesto etmesini okuyoruz. Bunlardan biri de kadının kızı... Fakat anne kızını bir türlü anlamaz, onun penceresinden bakamaz. Aksine "O" ve kızının birlikte kendi evinde aynı yatağı paylaşıyor olmalarına bile katlanamamaktadır. Maddi olarak mecbur olduğu için toplu olarak kira almıştır bir de kızı ve partnerinden. Bu sebeple de kendini aciz hisseder; devamlı taş koyar önlerine, aralarındaki bu iletişimi kesmeye çalışır. Gösterdiği bir tür savunma mekanizmasıdır. Kocası öldüğü için aktif bir hayatı olmadığını okuduğumuz kadının kızının bu mutluluğunu kıskandığı bile hissediliyor yer yer. Çok kısıtlı olan iletişimleri genelde günlük hayat pratiklerinden ileriye gitmezken büyük bir cüretle bu ikili ilişkiden nasıl bir zevk alabildiklerini sorar küçümser şekilde. Bir kadının bir erkekle yaşadığı ilişkideki zevki duyamayacaklarını söyler. Burada romanın içinde mutsuzluğu her an vurgulanan bu anne karakterinin kendi hayatındaki eksikliği aynaladığı çıkarımını yapmak mümkün. Anne bu bağlamda toplumun genelini, kızı ise cinsel yönden azınlığı temsil ediyor.


Romanın diğer bir meselesi de toplumun ekonomik seviyesinin ne kadar kötü olduğu, insanların hayatları boyunca çalışmak zorunda kaldığı. Kore'nin ekonomik açıdan insanlara güven vermeyen çalışma koşulları kadınlar aracılığıyla anlatılıyor. Kadınlar yaşam şartlarını iyileştirmek, eşlerine bütçe konusunda destek olmak adına hep çalışmak zorunda. Anne okumamış bir kadın ve ne iş olsa yapmış hayatı boyunca kızını okutabilmek için. Kızı da uzun ve aslında başarılı eğitim hayatı sonunda öğretim görevlisi olmuş fakat onun da işi güvenceli değil. Anne ne kadar uğraşıp kızını "okutmuş" olsa da kendinden ileriye pek de götüremediğini fark eder. Çünkü ikisinin de ortak korkularından biri işlerini kaybetmek. Tıpkı ülkedeki diğer pek çok kadın gibi... Böyle bir sosyoekonomik çevre içinde bir de heteroseksüel değilse bir kadın, emeği iyice yok sayılmakta ve sadece dersinde izlettiği bir film yüzünden, bir sebep belirtilmeden işten kolayca çıkarılabilir. Bu sebeple romanın önemli bir yerinde kız annesine şunları söyler:

"Cinsel azınlık, homoseksüel, lezbiyen. Bahsedilen şey tamı tamına benim, ben. İnsanlar beni bu şekilde tanımlıyor ve bir aileye, kariyere ya da herhangi bir şeye sahip olmamı engelliyorlar."

Bunları sadece bir karşı çıkış olarak görüyoruz. Romanın genelini annenin pasif agresif tavırları üzerinden okuduğumuz için çatışmanın karşı tarafını oluşturan homoseksüel kadınların ne düşündüğünü kısıtlı şekilde görebiliyoruz. Romanın kızın ve partnerinin gözünden aktarılan bir versiyonunu okumak da oldukça heyecanlı olurdu.


Son olarak bahsedeceğim şey, annenin yaptığı onca işten sonra hasta bakıcı olarak çalıştığı yer olan bakımevinde sorumlu olduğu seksenlerinde bir kadının romanın iki çatışma noktasının ortasında duruyor olması. Jen ismindeki bu çok yaşlı kadın, zamanında Kore'de doğduktan sonra okumak için Amerika'ya gitmiş ve Avrupa'da çalıştıktan sonra bumerang misali Kore'ye dönmüş ancak artık demans hastası. Hayatı boyunca hiç tanımadığı insanlara yardım peşinde koşmuş ünlü biri olmasına rağmen şu an onların hiçbirini hatırlamadığı için annenin gözünde çaresiz durumda. Yaşlı kadına göre, bu kendinden de yaşlı olan hasta kadının en büyük çaresizliği ise hayatı boyunca hiç evlenmemiş olması ve bir çocuğunun olmaması. Çünkü kendisi dahil birçok kadın toplumda çocuğunu yaşlılığında kendine garanti olarak görüyor. Kızına devamlı karşı çıkmasının sebebinin bundan olduğunu dile getirirken aslında Jen'de kendi yaşlılığını görmesi onu öfkelendiriyor. Ebeveynlerde çocukları kendi uzantıları dışında ayrı bir birey olarak göremedikleri zaman böyle saplantılı durumlar ortaya çıkıyor. Kızım Hakkında Her Şey tipik bir anne-kız ilişkisini anlatan bir roman gibi görünmekle birlikte aslında çok daha büyük evrensel meseleye odaklanan queer bir anlatı. Son zamanlarda bu duyarlılığın yükselmesiyle birlikte bu türde romanların da arttığı görülüyor. Çevirisini Sevda Kul'un yaptığı eser, İthaki Yayınları etiketiyle artık raflarda yerini aldı. Birbirine zıt iki görüşün çarpışmasını ve çocukların ailelerinden bağımsız bir birey olarak hayatlarına yön verme haklarını teslim etmenin gerekliliğinin ve yaşlılıktan ölüme doğru ilerleyen hayat yolculuğunun anlatıldığı bu romanı mutlaka tavsiye ediyorum.


KIZIM HAKKINDA HER ŞEY

Kim Hye-Jin

İthaki Yayınları, 2023

Çeviri: Sevda Kul

160 s.

bottom of page