"Üveylik bir bataklık gibidir. Kurtulmaya çalıştıkça sizi daha da içine çeker."
Hatice Günday Şahman, Okan Çil ile son kitabı Üvey odağında söyleşti: "Geçmişi sağlam kurunca karakter de ete kemiğe bürünüyor, gelecek hikâyesi daha bir oturuyor."
Hatice Günday Şahman
Çeşitli mecralarda öyküleri, inceleme ve araştırma yazıları yayınlanan, 2017’de Onu da Sonra Anlatırım öykü kitabı ve Tezer Özlü: Bir Arayışın Peşinde romanının yanı sıra 2019’da Ölüler ve Seyyahlar isimli sesli romanı okurla buluşan, yazar-senarist Okan Çil ile Oğlak Yayıncılık etiketiyle raflarda yerini alan yeni kitabı Üvey üzerine söyleştik.

Öncelikle kitabın ismi üzerinde durmak isterim. Üvey’in sözlük anlamına baktığımızda; yasaca akraba sayılan ancak aralarında kan bağı bulunmayan, öz olmayanı ifade etmesinin yanı sıra kendisine kötü davranılan şeklinde de bir tanımla karşılaşıyoruz. Siz hangi bağlamda Üvey’i isim olarak seçtiniz?
Hayatta herkesin kendini üvey hissettiği bir an vardır. Bunu bazen aile içinde, bazen arkadaşlar arasında, bazen de sevgilinizle baş başayken hissedersiniz. Bir anda tuhaf bir yabancılaşma içine girersiniz; oturduğunuz koltuk, tokalaştığınız el, baktığınız göz bile rahatsız eder sizi.
Kitapta üveylik hem gerçek hem mecazi anlamda mevcut. Üstelik sadece ana karakterler için değil, neredeyse her karakter için. Hatta bir karakter halini alan dönem ve mekân için de geçerli bu. Karakterler adım adım üveyleştiklerini fark ettiklerinde önce kendilerini, sonra birbirleriyle olan ilişkilerini sorgular hale geliyorlar. Doğalı da budur; binbir türlü soru sarar insanın etrafını. Birinden kurtulunca bir başkası yakanıza yapışır. Üveylik bir bataklık gibidir. Kurtulmaya çalıştıkça sizi daha da içine çeker; hepten kimsesiz bırakır.
Bunun ilk akla gelen örneği, Cezmi’nin fırıncı Karatekeli ile eşi Raziye Ana’nın üvey evladı olma meselesidir. Raziye Ana iki çocuk düşürmüş, mahallede adı uğursuza çıkmış bir kadın. Bir çocuk gördüğünde, aman lanetim bulaşmasın diye perdeyi çekip içeri kaçıyor. O derece. Karatekeli Cezmi’ye, “Sen bize değil, biz sana muhtacız a oğlum,” diyor. Acaba kim kimin üveyi?
Minyatür Türkiye olduğunu söyleyebileceğimiz Karab