Canavarlarımla yüzleşme
Emine Ünlü, Iria G. Parente ve Selene M. Pascual tarafından kaleme alınan Alma ve Yedi Canavar kitabı üzerine yazdı: "Kitap, iç dünyasının “canavarlaşmış” duygularıyla karşılaşan Alma’nın deneyimlerini, zorluklarını ve onlarla ne yapacağını keşfetme sürecini anlatıyor."
Klinik Psk. Emine Ünlü
Kaygı, öfke, üzüntü, korku gibi duygular insan yaşamının kaçınılmaz parçası olsa da insanın yaşantısında bu duygulara yer açması her zaman çok kolay olmaz. Kolay başa çıkılamayacağı düşünüldüğü için bu duygular çoğunlukla iç dünyanın derinliklerine, daha karanlık taraflarına atılmaya da mahkumdur. Fakat karanlıkta kalmış, bir yere hapsedilmiş duygular artık günlük yaşantımız, ruhsal dengemiz için bir tehdit oluşturmaya başlayabilir. Özellikle duygusal süreçler bakımından daha savunmasız olan çocuk ve gençler, bu duyguların karanlık atmosferinde yapayalnız hissettiklerinde, olumsuz duygular tam bir baş belası canavarlara dönüşebilir.

Iria G. Parente ve Selene M. Pascual tarafından kaleme alınmış Esma Fethiye Güçlü’nün çevirisi ile Genç Timaş etiketiyle basılan Alma ve Yedi Canavar kitabı, iç dünyasının “canavarlaşmış” duygularıyla karşılaşan Alma’nın deneyimlerini, zorluklarını ve onlarla ne yapacağını keşfetme sürecini anlatıyor.
Parıl parıl parlayan, çevresine ışık saçan bir gençken bir gün kendini ışığını tamamen kaybetmiş bir şekilde karanlığın içinde buluverir Alma. Ardından bu karanlıktan beslenen “canavarlarıyla” bir bir karşılaşmaya başlar. Her şeyden önce ona ne yapsa yanlış, eksik ve yetersiz hissettiren, devamlı yapmak zorunda olduklarını hatırlatan bir canavar ile karşılaşır. Üstelik bu canavar işini bilen bir canavardır; Alma’nın zorlandığı durumlar karşısında sezgisel ve öğrenilmiş tüm baş etme mekanizmalarını elinden alıverir. Canavarlardan kimselere bahsetmemesini, yardım istememesini, bunu yapmanın kendisini küçük düşmüş hissettirebileceğini öğütleyerek aslında kendisinin gelişmesi ve büyümesi için ideal koşulları hazırlamış olur. Sonrası çorap söküğü gibi gelişir ve ardı ardına “karanlık yatağının altına sıkışmış” diğer canavarlar bir bir Alma’nın hem odasında hem de hayatının merkezinde kendine yer bulmaya başlar. Onu uyuşturup depresifleştiren, uyutmayan, sahici olmayan bir canlılık sanrısına sokup dikkatini dağıtan, durmaksızın ağlama hissi veren ve zihnini kemirip duran canavarlar yavaş yavaş Alma’nın hayatını adeta ele geçirmeye başlar.
Her birinin talebine, dayattığı hisse ayak uydurmakta giderek zorlanırken, farkında olmadan yaşamı giderek bu canavarların kontrolüne geçer Alma’nın. Ancak bu onu, yalnızlaşmış, hayata ve kendisine etki etme gücü azalmış, ışığını tamamen kaybetmiş hissettirir şüphesiz. Fakat bir gün canavarların sonunu getirebilecek bir kırılma anı yaşanır. Alma, ondaki değişimi fark eden ve olan bitene bir anlam vermeye çalışan annesine çaresizce canavarlardan bahseder ve böylece canavarların ihtiyaçlarını, zayıf noktalarını, onlarla neler yapabileceğini keşfetmesine yardımcı olacak “canavar avcısı” ile tanışır.