top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

"Tek yapmamız gereken farklı bir pencereden bakıp sıradanlığın kibrine baş kaldırmak"

Elif Ünal, Ebuzer Kalender ile Düş Berberi kitabı üzerine söyleşti: "Okurların zor ve sıkıcı olan bu hayattan kısa süreliğine de olsa farklı bir evrene kaçma hakları var. Ve ben bunu sağlamak istiyorum."



İlhamını masallardan, doğunun büyülü anlatı geleneğinden, tarihten alan, yalnızca üretmek, keşfetmek ve paylaşmak için yazan alçak gönüllü bir öykücü Ebuzer Kalender. Aynı zamanda üç çocuk babası Kahramanmaraşlı bir nükleer tıp doktoru. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olan yazarın özgün kalemiyle ilk öykü kitabı sayesinde tanıştım. Kalender’le yazı macerası ve hikâye içinde hikâyeler anlattığı matruşka öykülerinden müteşekkil Düş Berberi üzerine sohbet ettik. 



Çocukken masallarla aranız nasıldı? 

Büyüdüğüm coğrafyanın kültüründe doğu mistizminin, masalların ve menkıbevi anlatımların yeri büyüktür. Özellikle sözlü gelenek yaygındır. İyilerin kazanıp kötülerin kaybettiği, yapılan iyiliklerin karşılık bulduğu, kötülüklerin cezalandırıldığı menkıbeler, yiğitliği ya da cömertliğiyle nam salmış yöre büyüklerinin hikâyeleri, uslu olmamız için anlatılan masalsı korku hikâyeleri çocukluğumun önemli renklerindendir. Annemden, teyzemden ve karşı komşumuzdan türlü hikâyeler ve masallar dinlemişimdir. Bu anlatıların en zevk verdiği zamanlar ise elektriklerin gidip mumların yakıldığı ya da yayla yazlarının akşamlarında kıl çadırın duvarlarında gaz lambasının ışıklarının oynaştığı anlardı. 



Ne zaman beri yazıyorsunuz? Yaratıcılığınızı ortaya koyduğunuz başka alanlar var mı?

Yazmaya biraz geç başladığımı söyleyebilirim. Otuzlu yaşların başlarında. Öncesinde amatör biçimde müzikle uğraştım. Sinemaya da ilgim büyüktü. İçinde sanat ve yaratım olan işler hep ilgimi çekmiştir. Mutfak da bunlardan birisi. Ancak birçok kulvarda ilerleyip hepsinde başarılı olmak zor. Ben de son on yılda kendime yazmayı seçtim çünkü yazarak kendimi daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum. 



Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Neden yazıyorsunuz?

Yazmak benim için bir tutku. Kendini ifade etmenin karmaşık bir yolu. Temelde anlatmak ve karşılığında anlaşılmak var. Ve tabii ki insanlarla iletişim kurmak. Roman ve öykü türlerinden eser çıkarmış biri olarak öykünün benim için daha öncelikli olduğunu söylemek isterim. Öykünün benim için daha bağımsız, asi ve şımarık bir tavrı var. Ayrıca az lafla çok şey anlatıyor. Bu yüzden öyküyü seviyorum. 



Öyküleriniz nasıl ortaya çıkıyor? Onlar mı sizi buluyor, siz mi onları? 

İlham denen olguya inanıyorum ben. Aklıma iyi bir fikir geldiğinde o ilham kaçmadan oturup yazmaya gayret ederim. Aksi takdirde aynı frekansı daha sonra yakalayamayabilirim. Odaklandığım takdirde o anki haz tarif edilemez. Ardından öykü kendini yazmaya devam eder. Kilitli ve saklı kapılar bir bir açılmaya başlar. O kapıların arkasında ne olduğunu ben de bilemem. Girmem gerekir. Bazen öykülerimi okuduğumda “Bunları ben mi yazmışım?” duygusu çok hoşuma gider. Öykülerde en zorlandığım kısım ise genellikle başlıklardır. 



İç içe geçmiş, çoklu, matruşka benzeri öyküler yazıyorsunuz. Neden? 

Açıkçası zihnim de biraz matruşka gibi çalışır. Bu da eserlerime yansır. Daha önce de bahsettiğim gibi ilk ilhamım ana öyküyü oluşturur. Sonra bu öykü başkasını, o da başkasını doğurur. Böylelikle öykü çoğalır. Bu öyküye zenginlik ve keyif katar. Okur tek çerçevede birden fazla hikâye ile karşılaşır. 



Öykülerinizde Binbir Gece Masalları’nın tadı ve şeylerin kişileştirilmesi gibi daha çok Doğu anlatı geleneğine ait biçimlerin tınısı mevcut. Ne dersiniz?

Gözleminiz oldukça isabetli. Binbir Gece Masalları'ndaki o çok katmanlı doku, anlatı geleneği, çerçeve metin tekniği, okuru çeken mistik anlatım benim öykülerimde de kendini gösterir. Şeylerin kişileştirilmesinin ise çok keyifli olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bir duvar neden konuşmasın, bir kelime niye uçmasın, ya da bir eşek neden tıraş yapmasın? Tek yapmamız gereken farklı bir pencereden bakıp sıradanlığın kibrine baş kaldırmak.


 

Öyküleriniz için büyülü gerçekçi denebilir mi?

Büyülü gerçekçi akımından etkilendiğimi inkâr edemem. Paralel bir gerçeklik yaratmak tek düze ve sıkıcı gerçeklikten kaçmanın bir yolu. Ayrıca gerçek olamayacağını sandığımız birçok şey gerçekleşirken yarattığım gerçeğin gerçek olmaması için bir neden yok. 



Düş Berberi adlı öykü kitabınız nasıl doğdu?

Aslında daha önce de bir öykü kitabı çıkarabilirdim. Kitabım yayımlanmadan önce birçok basılı ve online mecrada öykülerim çıktı. Ancak doğru zaman diye bir şey olduğuna inanıyorum. Ülkemizde yazdıklarınızı kitlelere ulaştırmak oldukça zor. Yazan çok, okuyan az. O yüzden emeklerinizin karşılığını almak istiyorsanız doğru yayınevi ile çalışmak önemli. Metinlerarası ile bir yazar arkadaşımın vasıtasıyla iletişim kurdum ve ardından Düş Berberi doğdu. Editörüm Mahmut Yıldırım ile iyi bir sinerji yakaladım. 



Sizin için kitabınızdaki en gözde öykünüz hangisi? Neden?

Bunun için tek cevabım yok. Yazmak, Ben Babamın Kırık Kalbiyim ve Zamanın Saçları öne çıkanlardan. Saydığım bu metinlerdeki duygu, kurgu, dil kullanımı, metaforlar ve alt metinler oldukça yetkindi benim için. 



Öykülerinizde masal kahramanlarını günümüze taşıyarak okurda nasıl bir etki yaratmayı umuyorsunuz?

Okurların zor ve sıkıcı olan bu hayattan kısa süreliğine de olsa farklı bir evrene kaçma hakları var. Ve ben bunu sağlamak istiyorum. Masal kahramanları benim istediğim şekilde ve kurallarım dâhilinde öykülerime her zaman konuk olabilirler. Öykülerimin üzerinde yerleri var. Her nasıl ki ben gerçek dünyayı zaman zaman terk edip masal dünyasına dalıyorsam onlar da kendi dünyalarının dışına çıkıp bizi ziyaret etmeliler. İnsanların onlara ihtiyacı var.  Hem kim bilir, gerçek sandığımız bu hayatlar da tanrının masallarıdır. 



Nükleer Tıp alanında çalışan bir doktor olarak masallar kadar tarihle de iç içe olmanızı neye borçlusunuz?

Tarih mistik ve gizemlidir. Bir hazinedir. Benim için keşfedilmemiş topraklara benzer. Ben ise keşfetmeyi severim. Tabi biz tarihi bize anlatılan kadarıyla biliyoruz. Özellikle Osmanlı Dönemi’nin o çok katmanlı dokusu ilgimi fazlasıyla cezbeder. Benden önümüzdeki zamanlarda "Zamanın Saçları" adlı öykümdeki gibi Osmanlı Dönemini baz alan ve günümüzle tarihi birleştiren öyküler okuyacaksınız. 



Ölmüş ya da yaşayan hangi yazarla bir araya gelmek ve ona ne sormak isterdiniz?

Hasan Ali Toptaş ile bir araya gelmek isterdim. Yazarın dil kullanımındaki ustalığı, düşle gerçeğin iç içe geçtiği kurguları örnek alınasıdır. Ve ona kendi yazdığı Gölgesizler romanındaki Cennet'in oğlunun sorusunu sorardım: "Kar neden yağar kar?" İhsan Oktay Anar'la da görüşmek isterdim. Tarihi, mizahı, felsefeyi, fantastiği ve metafiziği harmanladığı kurguları büyüleyicidir. Ona da şunu sormak isterdim: “Yazarken sahip olduğunuz motivasyon nedir ve mizah sizin için ne ifade eder?”



Bir yazar olarak amacınız ve hedefiniz nedir? Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz? 

Belki bir on yıl önce bu soruya farklı cevaplar verebilirdim. Daha kesin ve net cevaplar... Anlam arayışının anlamsızlığının farkına varınca insan biraz keskinliğini kaybediyor galiba. Ucu aşınan bir kurşun kalem gibi. Ama arada o kalemin ucunu tıraşlamak iyi geliyor. Sorunun cevabına gelecek olursam: Keşfetmek, üretmek ve paylaşmak...

Comentarios


bottom of page