top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

"Her şey her şeyle bağlantılıdır"

Yazarın fotoğrafı: Şule TüzülŞule Tüzül

Şule Tüzül yazdı: "Her Şeyin Hikâyesi'ni etkileyici bir edebiyat eseri yapan sadece ağaçları anlatması değil. Richard Powers dili, anlatımı, kurgusu ve çok sayıda kahramanı ile bunu başarmış. Altı yüz sayfaya yakın büyük, çok büyük, ormanlar kadar büyük bir hikâye yaratmış."



Ülkemizde ya da dünyanın herhangi bir yerinde ormanların korunduğunu, bunun için devletler tarafından önlemler alındığını düşünüyor musunuz? Ben öyle düşünüyordum. Ülkemizdeki ağaç katliamlarının mevcut politikalar nedeniyle süregittiğini, aslında yasa ve yönetmeliklerle korunduğunu, "medeni" ülkelerde ise ormanların el üstünde tutulduğunu sanıyordum. Ama öyle değilmiş. Avrupa'daki ülkeler gibi birkaç istisna ülke olsa da, dünyanın her yerinde ormanlar ucuzundan ağaç kesmeye yarıyormuş. Parayı kim verirse. Üstelik bu durumu yöneten de ormanlardan sorumlu bakanlık ya da devlet kurumları. Sadece Türkiye'de değil, Amerika gibi büyük ülkelerde de. 


İnsanlar dünyaya yayılmadan önce dünyada altı trilyon ağaç varmış. Geriye yarısı kalmış. Yüz yıl içinde bunların yarısı da yok olacak deniyor.


Oysa bir roman sayesinde öğrendim ki;

Ağaçlar sosyal varlıklardır. Birbirleriyle ve çevredeki her şeyle ilişki içinde yaşarlar. Fotosentez bir mucize ya da sihir olabilir. Hayatın sırrı fotosentez ile açığa çıkar: Işığı, suyu ve havayı yiyerek depoladıkları enerjiyle her şeyi bitkiler yapar. 


Birbirine yakın olan farklı türdeki ağaçlardan birini kestiğinizde diğerleri de zarar görebilir. 


Ormandaki ağaçlar, yetiştirilmiş ağaçlardan farklı davranırlar. 


Ormanlar toprak altındaki hücreleri ile kendilerini iyileştirebilirler.  


Saldırı altındaki ağaçlar hayatlarını kurtarmak için böcek öldürücü kimyasallar salgılıyorlar. 


Bahçendeki ağaçla sen aynı soydan geliyorsun. Yollarınızı bir buçuk milyar yıl önce ayırmıştınız. Fakat şimdi, farklı yollara yapılan muazzam bir yolculuğun ardından bile genlerinizin dörtte biri aynı...


Ormandaki ölü ağaçlar faydalıdır. Eğer bir ormandaki ölü bir ağacı oradan kaldırırsak diğer ağaçları öldüren böcekleri yiyerek yayılmalarını önleyen ağaçkakanların aç kalmasına dolayısıyla ölümüne neden olabiliriz. Çürüyen bir ağaçta canlı ağaçların yüzlerce katı tür yaşar.


Yangın, sanılanın aksine, hayat verir. Büyük orman yangınları, yangınların uzun zaman kontrol altında tutulması nedeniyle çıkıyor. Bazı kozalaklar ateş olmadan açılamıyor. 


Ormanların azalması küresel ısınmayı hızlandırıp kaynakları daha da azaltıyor. 


Bu bilgilerin büyük kısmını bir ay öncesine kadar bilmiyordum. Hepsini bilimsel bir kitaptan ya da belgeselden değil, evet bir romandan öğrendim. Amerika'nın ünlü yazarlarından Richard Powers'ın Her Şeyin Hikâyesi adlı romanından. İlk yayınlanma tarihi 2018 olan roman 2019 Pulitzer ödülü sahibi. The New York Times Book Review yüzyılın en iyi 100 kitabı listesinde. Şu an dünyanın her yerinde milyonlarca okuru var. 


Anlamadığım bir durum var: bu kadar çok okunan böyle bir kitap, binlerce doğa aktivisti ve eylem varken nasıl oluyor da ormanlar hızla katledilmeye devam ediyor? Hatta katliamlara dur diyen insanlar öldürülüyor. Yüz değil, iki yüz değil, altı yüz, yedi yüz yaşında ağaçlar katlediliyor. Tek neden var: İnsan! Aklım almıyor!


"Ağaçlar müthiş bir sesle devriliyor. Ama dikilirken sessizler ve büyümeleri gözle görülemiyor."


Her Şeyin Hikâyesi, ağaçlara yönelik bir saygı duruşu. Bu kitabı okuduktan sonra ağaçlara ve ormanlara hayran olmamak mümkün değil. Kitabı okuduğumdan beri evimde bulunan ya da kullandığım ağaçlardan üretilen eşyaları sayıyorum. Dünyada süregiden sistem her birimizi bu korkunç katliamların parçasına dönüştürmüş durumda. 


Her Şeyin Hikâyesi'ni etkileyici bir edebiyat eseri yapan sadece ağaçları anlatması değil. Richard Powers dili, anlatımı, kurgusu ve çok sayıda kahramanı ile bunu başarmış. Altı yüz sayfaya yakın büyük, çok büyük, ormanlar kadar büyük bir hikâye yaratmış. 


Roman dört bölümden oluşuyor. Kökler, Gövde, Dallar, Tohumlar. Kökler bölümünde romanın on ana kahramanı için ayrı ayrı alt bölümler yer alıyor. Powers bu bölümde kahramanların yaşamları hakkında bilgi ve fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Her Şeyin Hikâyesi'ni sıra dışı yapan özelliklerden biri bu: çok sayıda ana kahramanın olması. Bu kadar çok sayıda kahraman olunca hikâyeler ve bu hikâyelerin birbirine geçişleri de çok fazla. Gövde ve Dallar bölümlerinde bir ağacın yaşam döngüsünde ilerler gibi olay örgüsü de önce gövde gibi ana bir meselenin etrafında büyüyor, sonra da çok sayıda yan hikâyeye dallanıp budaklanıyor. Ana kahramanların her biri büyük hikâyenin büyük parçaları ancak bence bu kahramanlardan Patricia Westerford'a birinciliği verebiliriz. Daha çocuk yaşlarında doğa ve ağaçlarla kurduğu sezgisel iletişim, sonrasında ağaçlara bir ömür adayarak geçirdiği hayatı, ağaçlar üzerine çalışarak ilmek ilmek ilerlediği akademik kariyeri ile çok özel bir insan. Roman boyunca onun sayesinde çok şey öğreniyoruz ağaçlar hakkında. Tohumlar bölümünde Powers, son bölüme kadar okuduğumuz yüzlerce sayfaya değdiğini kanıtlarcasına suratımıza son ve çok sıkı bir vuruş yapıyor. Ve diyor ki "Her şey her şeyle bağlantılıdır."


Kitabın ilk sayfalarında bir cümle geçiyor ağaçlara dair: "Bir şey yalnızca durarak her yere gidebilir." Bir ağaca yapılan güzelleme gibi duran bu cümlenin anlamı kitabın sonunda, yüzlerce sayfaya yayılan hikâyelerden sonra anlamına kavuşuyor. 


Dili çok sıradan ve basit olmasına rağmen kolay tüketebileceğiniz bir roman değil Her Şeyin Hikâyesi. Richard Powers dil ve anlatımda olabildiğince sade olmayı seçmiş. Son derece basit ve doğrudan ağaçları anlatmış. Ne kadar muhteşem olduklarını. Romanı ağaçlar bir başyapıta dönüştürüyor. Romanı bitirdiğinizde bir ağacın, bir ormanın yanında ne kadar küçük, ne kadar işe yaramaz hatta tür olarak ne kadar zararlı olduğumuzun bir kez daha farkına varıyoruz. Çünkü "İnsan sonsuza kadar çalışsa da, ormanların bildiklerini öğrenemez." Powers, romanıyla şu gerçeğin altını çiziyor: "İşe yararlılık ilkesi temelinde dönen bir dünyada, biz de yok olmaya mahkumuz."


İnsanlık tarihi bugün geldiği noktada insanı merkeze koyan korkunç bir dünya taratmış durumda. Teknolojiye ve sahip olduklarımıza baktığımızda çok iyi bir noktada ve en akıllı tür olduğumuz yanılsamasına kapılıyoruz. Her Şeyin Hikâyesi bunun tam tersi olduğunu ve kendi korkunç sonumuzu hazırladığımızı söylüyor. Ağaçlara dair pek çok şeyi bu roman sayesinde öğrendim çünkü bunları bilmemizi istemiyor yaşadığımız dünya. Romanın ana kahramanlarından Adam Appich şu sorunun peşine düşüyor: "Gözümüzün önündeki şeyleri görmemizi engelleyen nedir?" Ve kendini çevre eylemlerinin tam merkezinde buluyor. Psikoloji alanında akademik kariyerini bu sorunun çevresinde inşa ediyor. Yıllar sonra eylem arkadaşı Douglas Pavlicek'le karşılaşıyorlar. Douglas soruyu başka türlü de sorabileceğini söylüyor ona, bazılarının nasıl olup da görebildiğini...


Dünya hâlâ yaşanılır durumdaysa, kendini dünyadaki diğer varlıklardan, ağaçlardan, hayvanlardan, dağlardan, denizlerden, derelerden, cılız bir ot parçasından, bir kum tanesinden üstün görmeyen, onlar kadar bu dünyanın parçası olarak yaşayan insanlar sayesinde. Patricia Westerford ve Her Şeyin Hikâyesi'nin diğer kahramanları gibi insanlar sayesinde.


Her Şeyin Hikâyesi, gözümüzün önündekileri görebilmemiz için yazılmış, görenler tarafından... 


Ağaçlarla ve doğayla uyum içinde yaşarsak daha güzel bir dünyada yaşama umudumuz olacak. Aksi durumda da umutsuz değilim. Hatta aksi durum daha çok umut vadediyor, bizim yok oluşumuza rağmen. Pandemide bunu deneyimlemiştik. İnsanlık yok olursa doğa kendini çok hızlı biçimde tekrar var edebilir. Ağaçlar o kadar akıllı ki, belki o zaman bizden çok daha iyi yeni formlar yaratabilirler. Biz başaramazsak, onlar nasılsa daha iyi bir dünya kurmayı başarırlar. 


Bu şahane romanı dilimize kazandıran çevirmen Kıvanç Güney'e ve İthaki Yayınları'na teşekkürlerimle... 

Comentários


bottom of page