top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Dönüşün, Kendinden Olacak

"Trafik ışıkları korkulu rüyasıdır. Ama en korktuğu, tek yön dar sokaklardır. Girişi vardır, çıkışı nerededir bilinmez. Belirsizliği hiç sevmez Şakir. Bir tek Aysel’in belirsizliğini taşıyabilir."


Öykü Tekşen

Kaçırdım döner kavşağı!

Ben nereden çıkacağım şimdi ana caddeye?

Bu sokak da nereden çıktı?

Bu kadar dar sokak mı olur?

Benim bu arabada ne işim var?

Bu çocuklar neden sokakta?

Oyun parkı yok mu bu memlekette?

Çöp tenekesi yolun ortasına mı konur?

Rögar kapağını kim kaldırmış?

Bu rögarların benimle zoru ne?


“Renklerin içinde, düşlerin içinde doğmak sessizce.” diyor radyodaki şarkıcı. Sen benim hangi rengin içinden geçtiğimi biliyor musun?

Kaçırdım yine kavşağı! Bir türlü dönemiyorum bu kavşaklardan. Sola sapmayacağım halde nasıl oluyor da sol şeritte kalıp sıkışıyorum? Nasıl oluyor da sağa geçemiyorum? Girdim yine tek yön bir ara sokağa. Bu çocuklar neden sokakta?

Oyun parkları nerede bu çocukların? Camı açsam içeri çöp atıyorlar. Camı kapatsam bu şortlu halimle bile yanıyorum sıcaktan. Ne zaman çıkarım bu dolambaçlı sokaktan?

O ne ya!

Yolun ortasına kim koydu bu masayı! Çöp mü o? Şaka mısınız?

Ben şimdi nasıl inerim bu arabadan? Ya beni sıkıştırırsa bu çocuklar?

-“Abi, in de bi’ tur binelim.” derlerse ne derim?

Veremem ki direksiyonu onlara…

Ee ne yapacağım peki ben?


Ne yapacağım, inip çekeceğim bu lanet masayı. Yeminlen bilerek bırakmadılarsa bu masayı yolun ortasına benim de adım Şakir değil. Eşoğluları, oynayacak başka yer mi yok lan!


Şakir söylenerek indi arabadan. İnerken üç kere kontrol etti camları. Arabayı kilitledi, gömleğinin sol cebine koydu anahtarı, ilerlerdi yolun ortasındaki kahverengi masaya doğru. Şakir yürürken sağdaki binadan ses duydu:


-Pişt, aloo, baksana bi’!


Şakir bakmadı.


-Şişşt, aloo, saçsız, sana diyom, kime diyom! Pişt, yemeyiz olum, baksana bi’!


Şakir, açık alnının sırılsıklam olduğunu biliyordu. Kafasını yukarı kaldırsa bir dert kaldırmasa on dert.

El ve kafa mahkum kaldırdı yukarı gözlerini.


-Bana mı dediniz?

-Kime dicem lan saçsız! Senden başka saçsız var mı burada?


Şakir, uzun zamandır babasından kalan yadigar kelliğini doldurmak için saç ektirmeyi düşünüyordu. Bu saçsız, nidasıyla iyice ayyuka çıkmıştı bu isteği. Şu anda bunu düşünecek kadar zaman lüksünün olmadığını da biliyordu tabii ki.

Binadaki kadın devam etti konuşmaya:


-Aç kollarını bakem!

-Efendim! dedi Şakir.

-Aç kollarını aç, tut beni. Salıncam şimdi burdan oraya. Yatır beni yolun ortasındaki masaya.


Şakir anlamadı, bir film setinin içinde olabileceğini düşündü. Çevirdi kafasını sağa, sola…

Sokaktaki değişik yaştaki çocuklar hem Şakir’e hem binadaki kadına bakıp kıkırdıyorlardı.


-Aç dedim aç. Sayıyom.

dedi kadın ve biiir, ikiii… üç demeden atladı aşağıya!


Şakir mi?

Şakir öylece duruyordu sokağın ortasında. Binadan üç demeden atlayan kadın da Şakir’in ayağının altında boylu boyunca kanlar içinde yatıyordu.


Zaman durdu, ılık esen rüzgar durdu. Nergislerin buram buram yayılan kokusu durdu. Sokaktaki çocuklar durdu. Havalanan top durdu. Uçan kırlangıç durdu.

Bir tek yerde yatan kadının kanı durmadı. O akmaya, Şakir’in beyaz ayakkabılarını kanatmaya devam ediyordu.


İşinde gücünde halini, bir telefonla bırakıp, arabaya binen Şakir:

Araba kullanmayı sevmeyen, araba kullanırken her yerini kaşıntı tutan Şakir. Tek bir güç onu arabaya bindirebilir, o da Aysel’in sesi. Aysel’in destek çağrısı. Ne olursa olsun arabası dahi olmayan Şakir, arkadaşından arabayı alır ve yola çıkar.

Şeritleri sevmez Şakir. Şeritler de onu sevmez.

Trafik ışıkları korkulu rüyasıdır. Ama en korktuğu, tek yön dar sokaklardır. Girişi vardır, çıkışı nerededir bilinmez. Belirsizliği hiç sevmez Şakir. Bir tek Aysel’in belirsizliğini taşıyabilir. Aysel nerededir? Her yerde ve hiçbir yerde.

Aysel’in kedisi vardır, canıdır, her şeyidir. Ona bir şey olacak olsa Aysel kendini yok edebilir. Masadadır kedisi. Ölüyordur. Şakir’i çağırmıştır. Gel, demiştir.

Şakir, el mahkum kalkar gider, düşer yola ve sol şeritte sıkışınca dalar tek yön dar sokağa.

Sokakta çocuklar, top oynar.

Sokağın ortasında bir masa!

Masayı kim çekecek?

Şakir.

Peki ya ne olacak sonra?


Masayı çekmek için çıkar Şakir arabadan. İlerler, ilerler…

Ve o arada Şevval pencerededir.

Masasına düşecek avını beklemektedir.

Şevval’in derdi sadece görünmektir.

Ama görünmez Şevval.

Adı da Şerif’tir ya zaten. Unutmuştur Şerif’i, Şevval’i tekrar eder dili, kalbi.

Bir tek kendisi inanır Şevvalliğine bir de sürekli uyuyan kedisi. Kedinin adını da bu yüzden Şevval koymuştur belki.

Duyurur sesini Şerif bir Şevval edasıyla Şakir’e.

Aç kollarını, geliyorum buradan oraya, diye.

Şakir’in tek istediği masayı çekip gitmektir.

Şerif’in tek istediği o masaya yatıp Şevval olmaktır. Bu yüzden üçe kadar beklemez Şerif. Şevval olmak için uçar üçüncü kattan Şakir’in ayağının dibine. Uçarken ağzında tek ifade:

Ne Şerif’tim ne Şevval.

Ama yaşadım içimden taşarak, coşarak.


Şerif’in de Şevval’in de kanı gerçektir, hiç olamadığı kadar.


Şakir duran zamanın, rüzgarın, kırlangıçların, havada süzülen topun, çocukların, nergis kokularının arasından geçti. Ayağının dibinde boylu boyunca yatan vücuda baktı. Hareketsizdi.

Tek hareket, sokak boyunca yol alan kandı. Cebinden telefonunu çıkartmak istedi ama telefonu arabadaydı. Bağırdı hemen çevresine, ambulansı arayın, ambulansı arayın!


Sokak bomboştu, çocuklar aniden yok olmuştu. Havada süzülen top yok olmuştu.

Uçan kırlangıçlar, ılık esen rüzgar, nergis kokuları yok olmuştu.


Şakir’in elinde bir tek zaman akıyordu. Cebinden çıkarttığı köstekli saatinin akreple yelkovanı yerinde sayıyor görünse de saniye kadranı süzülüyordu saatin çemberinde.


Saate baktı. Sayıların yerinde Ay’ın halleri vardı. Yeni Ay, İlk Dördün, Dolunay, Son Dördün. Ve hep yeniden başlayan Yeni Ay. Bu döngüyü ilk defa fark etmişti.

Yerde yatan vücudun yerinden oynamış siyah peruğu, saç olmayan kafasını açığa çıkarmıştı.

Saçsızlık kötü bir şey değildi. Örtmeye çalışmaya da gerek yoktu. Her şeye hep yeniden, yeniden başlanabilirdi.


Eğildi Şakir yerde yatan vücudun boynuna. İki parmağını dayadı yerdeki vücudun şah damarına. Atıyordu. Şakir bağırdı sokağa;

Yaşıyor, yaşıyooor!


Şerif yavaşça döndürdü kafasını Şakir’e:


-Şevval benim adım, dedi.


Şakir bağırdı yeniden;


“Şevval, yaşıyor, yaşıyor!”


Mahalle o gün tanıştı Şevval’le.

Şakir o gün tanıştı Şevval’le.

Şakir o gün tanıştı kendiyle.

Ay gökte dolunaydı.

Şakir o gün tanıştı içinden geçtiği zamanla.

Şakir o gün arabadan inerek, kendine yürüdü.

Şevval o gün pencereden uçarak kendi sesini duyurdu.

Masa o gün sokağın ortasında durarak hikayenin kendisi oldu.

Sokak o gün parke taşlarının arasından kan akıtarak yaşama, adağını sundu:

Tek yön olabilirim, sen gir, yürü labirenti, dönüşün, kendinden olacak, dedi.

Comments


bottom of page