Öykü: Evin Düzeni
- Litera
- 22 May
- 4 dakikada okunur
"Bittikten sonra her odayı şöyle bir göz ucuyla süzmezse muhakkak eksik bir iş kalıyordu. Kontrol etmeden hiçbir şey düzgün yapılmıyordu. O’na göre. Kocasının da döneceği tertemiz bir evi olacaktı."
Özgenaz Ürekli
İnsan bazen kimseyle ama özellikle kendisiyle baş başa kalmak istemiyor. Bu kadın da öyle. Aynanın karşısında durur. Yüzünü yıkar kendine bakmadan. Su damlacıkları hep leke bırakır. Kurur. Bir sonraki toz almaya dek oradadır. Leş gibi olur. Bugün de aynısı oldu. Sabah erkenden kalktı. Çeşmeyi sonuna kadar açtı. Ilınana dek su aktı. Havluyla yüzünü silerken es kaza aynayla göz göze geldi. Yemyeşil badem gözleri gözlerine değip göz bebeklerinden alnının çatına dosdoğru bir şimşek çaktı. “Aldatılacak kadın mıydım ben” diye içinden geçirdi. Saçlarına dokundu. Hem sert hem kırıktı. Evlenmeden önce ayda bir kuaförde gittiğini hatırladı. Çocukları okula bırakınca ilk iş saçlarına bakım yaptırmaya karar verdi. Sonra belki vakti kalırsa bir alışveriş merkezine uğrayacak, dantelli ve saten kumaştan rengârenk iç çamaşırları alacaktı. Mesajlar aklına geldi. Fotoğrafı büyütünce bu defa da telefonun ekranına akan gözyaşları leke bıraktı. Adam, kendisini aldattığı kadına onlardan hediye almıştı. Teşekkür eden öteki, hepsini büsbütün yatağa sermişti. Çektiği fotoğrafları kalp ve öpücük işaretleriyle süslenen fotoğraflar mesaj ekranında duruyordu. Yatak ne kadar da düzenli. Battal boy pamuk saten gül kurusu nevresim takımı jilet gibi. Arkadaki komodin ceviz, tek çekmeceli İskandinav tarzı. Kadın ötekininkini çok beğendi. Başta kocası olmak üzere artık onun olmayan ve O’nda olmayan ne varsa bir parmak tıkırtısıyla olsun isterdi. Gerçeklere döndü. Peri değildi. Kendi odasındaki komodin beyaz mdf üç çekmeceli. Evlenirken para çıkışmayıp mecbur kalınca alındı. Öteki, mesajında “Çok güzeller. Giymek için sabırsızlanıyorum. Bugün gelebilecek misin?” diyordu. Adam ateş işareti atarak cevap vermişti. Kadın, güzel komodinli ötekinin, fotoğraf attığı adamın onunla evli olduğunu bildiğini böylece anlamıştı. Yoksa niye fiil çekimini –ebilmek diye yapsındı. Dağınık bıraktığı yatağa aldırmadan hızlıca üzerini giydi. Yatak odasından çıktı. Mutfaktan dünden hazır ettiği beslenme çantalarını aldı. Muz, dereotlu peynirli poğaça ve küçük salatalık dilimleri. Çocuklara yarın aynısı olana dek son kez hadi dedi. Evden çıktılar.
Öğlene doğru sabahki halinden eser kalmadı. Çocukları okula bırakınca kuaföre gitmekten vazgeçti. Çünkü bugün evde temizlik vardı. Bildiği yollardan olsa bile arabanın ekranındaki canlı konum veren haritaya baka baka eve dönüyordu. Kontrol kimde ve nereye varıncaya kadardı? Sorular daha zihninde yer etmemişti. Çok iş vardı. Yeni aldığı bezlerin yerini söylemeyi unutmamalıydı. Temizliğe gelen kadına nasıl temizlik yapacağını söylemezse olmazdı. Bittikten sonra her odayı şöyle bir göz ucuyla süzmezse muhakkak eksik bir iş kalıyordu. Kontrol etmeden hiçbir şey düzgün yapılmıyordu. O’na göre. Kocasının da döneceği tertemiz bir evi olacaktı. Arabayı park etti. Hızlı adımlar attı. Düşündürmeyen adımlar. Önce sağ sonra sol sonra tekrar sağ ayağıyla dümdüz devam etti. Koşmak ya da yavaşlamak istemiyordu. Düzeni bozmak da. Parkın yanından geçerken nefesi düzensizleşti. Bir sıcaklık hissedip terledi. Rüzgâr falan esmedi. Fısıltılar duydu. Onlar üşüttü. Yürümeyi bıraktı. Banklardan birine oturdu. Sonbaharın sarıdan kahverengiye dönüp dallarından kopan yaprakları sere serpe yerlerdeydi. Artık kimse hava durumu haberlerini okuyup izlemiyor ya hani, onun ruhu da aynı öyleydi. Saat başı bulutların yeri değişti. Güneşi bir önlerine bir arkalarına alıp götürdü de hiçbirisini izlemedi. Uzaktaki ikili salıncakta el ele tutuşup sallanan bir genç kız ve oğlanı gördü. Hiç komik olmayan bir şakaya güldüler. Kocasının ilk kahkahasına âşık olduğunu hatırladı. Telefonundan bir fotoğraf açtı. Gülünce sağ köpek dişi iyice belirginleşen adamı uzun uzun seyretti. Elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Sırası değildi. Evde onu bekleyen bir ton şey var diye düşündü. Elini bir çekse hepsi dağ olup birikirdi. Onsuz o ev yanar küle dönerdi. Yoksa vazgeçmek kolay değil miydi? Değil. ona göre.
Biriken başka şeyler vardı. Saçlarındaki kırıklar birinci ve acildi. Ve ufak belli belirsiz düşünceleri zihninin kıyısında sert bir kayaya çarpıp köpürüyordu. Bazısı es kaza hikayenin başından beri gözünden akıyordu. Yalnız kalmaktan korkuyordu. Adamın onu bırakıp gitmesinden korkuyordu. Annesi gibi dul bir kadın olmak istemiyordu. Evinden ayrılınca tıpkı üst kat komşusu kadın boşanınca yaptıkları gibi onun hakkında da konuşacaklarını bildiğinden komşularının ağzına laf vermek istemiyordu. Ona göre boşanmak ve onla ilgili her şey milletin ağzına laf vermekti. Fırsatını bulunca kimse ona acımazdı. Ya da çok acırdı. İşte o yüzden kimsenin kendisine acımasına geçit vermek istemiyordu. Evlenince toplum tarafından kendisine bahşedilen evli kadınlara özgü dokunulmazlığını kaybetmek istemiyordu. Evliyse çocuğun sorunlu olsa bile bu sen evlisin diye değildi. Ama dulsan o çocuğun öyle olması bir tek onun yüzündendi. Evliyse kocaman bavullarla tatilden döndüğünde karşılaştığı kişiler sadece tatil nasıldı diye sorardı. Dulsa çocukları babaya bırakıp giden sorumsuz anneydi. Üst kat komşusu boşanmaya kalkışınca, çünkü bu ancak bir kalkışmadır başka türlüsü mümkün olmaz, uzun bir süre nafaka bağlanana kadar geçim sıkıntısı çekmekten ve o zaman içerisinde çocuklarına bir başına bakamamaktan korkuyordu. Evlenmeden önce bıraktığı öğretmenlik mesleğine dönse çocuklarına yeterince vakit ayıramamaktan korkuyordu. Hikâyenin en uzun cümleleri bir tek bu korkularınındı. Banktaydı. Bacak bacak üstüne atmış hareketsiz duruyordu. Karıncalanmaya başlayan sadece alttaki bacağıydı. Zihnindekilere engel oldu. Ayakları yerinden kalkarsa eve dönüp o kocaman bavulu toplamaktan korkuyordu. Nihayet kapıya yavaş yavaş yürüyebildi.
Temizliğe gelen kadın anahtarıyla girmiş, çoktan alt katın işini yarılamıştı. Salonun camlarına sıra gelmişti. “Abla dikkat et, çok eğiliyorsun. Bir gün şu camdan düşeceksin diye ödüm kopuyor,“ dedi. Korkularından birini sesli söyleyivermişti. Bu, kolay olmuştu. Bunun dışındakiler zordu. Ayna gerekiyordu, henüz su damlacıklarından lekelenmemiş. Çorabıyla bastığını zannettiği halıda çıplak ayağını hissetti. Sökülen yer rahatsız etti. Yatak odasına girdi. Komodinin ikinci çekmecesinden yeni bir naylon çorap aldı. Değiştirirken çorabı, küçücük bir delikten ince uzun bir çizgi halinde bel lastiğine varana dek sökük hızla ilerledi. Evin parkesinden betona ulaştı. Tuğlayı gördü. Onu da geçti. Toprak ve kaya parçalarının arasında öbek öbek karıncalara rast geldi. Karıncalar kadına ve ötekine selam söyledi. Sökük dış kapıya yöneldi. Durmadı. Zihninde bir soru belirip de kadının korkularına varana dek dosdoğru devam etti. Soru: Kontrol kimde ve nereye varıncaya kadardı. Bu sefer haritaya bakmadı. Cevabı yoktu.
Comments