Öykü: Patlıcanlı Börek
“Olmadı da biz de yatılı okulda okuduk, biz de arkamızdan gelenleri okuttuk. İlk göz ağrının gördüğü ilgiyi göremedik.”
Nilüfer Çeken Özbay
Başak akşam gelecek misafirler için yaptığı böreği fırından çıkarıp tezgahın üstüne koydu, ıslatıp bezle örttü. Elini önlüğüne sildi. Kızı arkasından sarılıp “Oh, mis gibi kokuyor anne haydi yiyelim,” dedi. “Olmaz, Pervin teyzenler için yaptım, şimdi yersek akşama yetmeyebilir,” dediğinde bir çocukluk hatırası canlandı gözünde.
Bir hafta sonu babasıyla birlikte babaannesine gittiklerinde heyecanla kapıyı çalmış cevap alamayınca ellerini gözlerine siper edip pencereden içeri bakmıştı. Yaşlı kadının sofranın üzerindeki üstü tüten tepsiyi alıp divanın altına sakladığını görmüştü. Ardından “Kim o?” diye seslenmişti.
Başak, sessizce duvarın yan tarafına saklanmıştı.
“Geldim, geldim.” Babaannesi belini tutarak kapıyı açtığında kimseyi görememişti. “Gavurun kızanları işleri güçleri zulümlük olsun,” diye söylene söylene geri dönmüştü.
Arkasından gelen babasını içeri girmesin diye çekiştirerek durdurmuş, “Lütfen içeri girmeyelim,” demişti.
Halil kızının ağlamaklı halini görünce merakla sormuştu.
“Ne oldu sana?”
“Babaannem bizi sevmiyor.”
“Olur mu hiç öyle şey?”
“Gözlerimle gördüm sofradaki böreği sakladı.”
“Saklamamıştır. Sana öyle geldi belki de. Hadi gel.”
Başak boynunu bükerek babasının peşine takılmıştı. Bu defa kapıyı çalarken az önceki heyecanı kalmamıştı.
“Oynamayın benle bak. Çalıp çalıp kaçarsınız, uğraştırırsınız bu yaşlı kadını. Ananıza babanıza şikayet etçem görceniz gününüzü.”
Babası kapıyı açarak “Oo Ayşe Sultan seni yine kim sinirlendirdi bakayım,” demişti.
“Yok mu bu mahallenin kızanları kapıyı çalıp kaçar oyun yaparlar. Başlarında ana baba yok ki. Sahipsiz bütün günü yollarda geçirirler. Eziyet ederler yaşlılara.”
Halil annesinin elini öpüp divana oturmuş, Başak da babasını takip etmişti.
“Aç mısınız?”
“Açız valla anacım. Mis gibi de börek kokuyor, koy da yiyelim.”
“Ne böreği be çocum. Tarhana yaptım yiyin diye. Kırayım bir baş soğan katık edersiniz yanına.”
Halil kızıyla göz göze gelince üzülmesin diye başını okşamış, hafifçe gülümsemişti.
Annesinin yaptığına anlam veremeyerek sormuştu. “Ana sen niye böyle yapıyorsun? Böreğin kokusu sokaktan duyuluyor. Hadi çıkar da yiyelim.”
“Abinler gelecek akşama. Siz çorbayla soğan yiyin onlara kalsın.”
“Ha şunu baştan desene. Biz çocukken de böyle yapardın sen. Her şeyi yatılı okuldan gelinc