top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

17. Yüzyılda Roma'da Bir Kadın Ressam: Artemisia Gentileschi

Fatmagül Okten Mert

Sanat tarihi yazımında kadının özgürlüğünü incelediğimizde etrafı eril çitler ile çevrili cinsiyet eşitsizliğini çok net görebiliriz. Kadının sanat dünyasında kendi kimliği ile sürekliliğini sağlayabilmesi verdiği mücadeleler ile ancak 1960 yılları sonrasında gerçekleşmiştir. Ancak mevcut zamana gelene kadar da tarihe adını yazdırmış, mücadelesi ile hem kendi döneminin kadınlarına hem de kendisinden sonra gelen kadınlara ışık tutmuş isimler olarak tarihte var oldular. Onlardan biri 17.y.y da Roma’da yaşayan, yüzyılın dikkat çeken kadın ressamlarından biri olan Artemisia Gentileschi’dir.

Artemisia,1593 yılında Roma’da dünyaya gelir. Babası ressam Orozio Gentileschi’dir. Küçük yaşta annesini kaybeder ve mecburen çocukluğunu yaşayamadan ailesinin bakımı ile ilgilenmek zorunda kalır. Bir süre sonra babasının resim atölyesine gidip gelmeye başlar. Burada resme ilgi duyan Artemisia’nın ilgisi babası tarafından fark edilir. Fırçasının özgünlüğünü gören Orozio, onu arkadaşı ressam Agostino Tassi’nin atölyesine gönderir. Kadınların okullara kabul edilmediği eril egemen dünyada hiç kuşkusuz ona yaratılan imkân dahilinde resim eğitimi alabileceği için mutlu olmuş olmalı Artemisia. Çünkü kadın- erkek arasındaki en büyük eşitsizliklerden biri de eğitimdi.

Artemisia Gentileschi - Kendi portresi

Atölye’ye gidip gelmeye başlayan Artemisia, orada hayatı boyunca silinmeyecek korkunç bir olay yaşar. Hocası olan ressam Tassi’nin tecavüzüne uğrar ve bu durum bir süre daha devam eder çünkü Tassi, onunla evlenmek istediğini söyler. Artemisia’nın ona inanmaktan başka çaresi yoktur. Bir süre daha bu durum böyle devam eder ta ki Tassi, evlenmek istemediğini söyleyene kadar. Bu süreçten sonra Artemisia’nın babası Orozio, Tassi’ye dava açar. Mahkeme sonuçlandığında, Tassi’ye 5 yıl Roma’dan uzaklaştırılma cezası verilir. Fakat Tassi, gerçekten Roma’dan uzaklaştı mı, yoksa Roma’da kaldı mı; bunu tam olarak hiç kimse bilemedi. Ama bildiğimiz bir şey var ki Artemisia başına gelenlerden sonra yaşamdan uzaklaştırıldı.

Ressamın başına gelenleri anlayabilmek için 17.yy’a Gentileschi’lerin evine gidelim birlikte, bu evin pencereleri tüm gün kapalı, kalın perdelerin hiç açılmadığı, kapkaranlık bir dünya ve, tüm bunların arkasında karanlığın içinde bir kadın. Başına gelenlerden sorumlu tutulup karanlığın içine hapsedildi Artemisia. Tarihin kadına biçtiği rol tekerrür ediyordu. Ama o, tarihten sıyrılıp gelen kadınlarından biriydi. Kapatıldığı karanlığın içine bir mum yaktı. Tuvali ile fırçası ile dünyasını aydınlattı. O mum ışığından yayılan özgürlüğü daha sonra tüm sanat tarihine yayılacaktı. Babası onun resimle hayata tutunduğunu görünce Artemisia’yı o karanlıktan çıkarmaya karar verdi. Ancak bu bireysel bir özgürlüğe giden yol ile olmadı. Bir evlilik ile çıkabilirdi o evden ve babası onu, Floransalı ressam Piero Antonio Satiattesi ile evlendirdi. Fakat bu evlilik onun için sıradan bir evlilik hayatı değil, mesleki bir iş birliği oldu aslında. İçine çekildiği karanlıktan fırçası ile çıkan bu kadın, Floransa’ya yerleştikten sonra sanat çevresinin ilgisini çekmeye ve birçok kişi tarafından tanınmaya başladı. Özgünlüğünü destekleyen isimlerden biri de Floransalı Medici ailesiydi. Yaşadığı dönemde bu destek bir ressam için oldukça önemliydi. Sonunda verdiği kişisel mücadelesi, yeteneği, kararlı duruşu ile büyük bir yol kat eden ressam Artemisia, Floransa’da Arte Designe‘a kabul edilen ilk kadın ressam oldu.

Sanatsal yeteneğinin en görkemli, en bilinen örneği olan Judith, Holofernes’in başını keserken isimli eserini 1611-12 yıllarında yapmıştır. Esere konu olan hikâye apokrif İncillerden birinde yer almaktadır. Asurlular, Yahudilerin yaşadıkları toprakları işgal eder. Halkını korumak isteyen cesur bir kadın olan Judith, hizmetlisi Abra ile bir şekilde Asur ordusunun içine sızmayı başarır. Halkına ihanet ediyormuş gibi görünerek Asur komutanı Holofernesin güvenini kazanır. Bir gece bir ziyafet sonrası sarhoş olan Holofernes’in çadırına girer ve yardımcısı Abra’nında yardımı ile Holofernesin kılıcını alıp başını keser. Ve kesik başı alıp çıkar. Bu olaydan sonra korkuya kapılan Asur ordusu Yahudi topraklarından ayrılır.

Artemisia, tıpkı Caravaggio gibi bizi olayın yaşandığı ana götürür. Işık ve gölge etkisi ile bizlere o cinayet anını yaşatır. İki kararlı, kendinden emin kadın, topraklarını işgal eden bir halkın komutanını öldürürlerken ki görüntüsü izleyiciyi de sarsar. Artemisia’nın resmindeki kadınlar güçlüdür, tıpkı kendi gibi. Bu eserdeki Judith de tüm kadınların kararlı duruşunun temsilidir. Artemisa’nın yaktığı o mum ışığı karanlığın içinde kadınların yolunu aydınlatan mumlardan biridir. Tuvalde topraklarını işgal eden bir ordu komutanının karşısında iki güçlü kararlı kadın var. İşte Artemisa Gentileschi de eril güçler tarafından işgal edilmeye çalışılan kadın yaşamının da tam olarak böyle kararlı bir şekilde karşısındadır. Hala yanıyor o ışık tüm gücü ve kararlılığı ile....

bottom of page