top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

2024'de Özgür Taburoğlu'nun en sevdiği kitaplar

Yazarın fotoğrafı: LiteraLitera

Özgür Taburoğlu, 2024'de okuyup sevdiği ve yazarken ilham aldığı kitapları Literaedebiyat için paylaştı.


Sonuna yaklaştığımız bu yıl içerisinde başka başlıkların yanında sanat eleştirisi, ikonografi temalı metinlere de bakmaya çalıştım. 


İkonografi veya ikonoloji üzerine okurken Erwin Panofsky, Wassily Kandinsky, Arthur Danto, Hans Belting gibi sanat eleştirmenlerinin yapıtlarına odaklandım. Böyle çok farklı dönemlere, farklı açı ve mesafelerden sanat eserlerine bakan metinleri okurken kafamda beliren “ikonik denge” gibi bir kavramın peşine düşmeye çalıştım. İkonik denge, sanat tarihinde çok istisnai anlara denk düşüyor sanırım. Orada iki farklı medeniyet buluşuyor ve ikonkırıcı denilen Doğu, ikonsever sayılan Batı’yla buluşuyor. Özne ve nesne, içerik ve biçim, zaman ve mekân gibi tabiatları farklı, birbiriyle toplayıp çıkaramadığımız kavramlar arasında bir uyum açığa çıkıyor. İran’da Behzad veya Fransa’da Paul Cézanne böyle bir etkiyi yaratabiliyor. Panofsky, Albrecht Dürer’de çağların ve mekanların kesiştiği bir şahsiyet bulur. Kandinsky izlenimcilerde bir benzerini görür. Arthur C. Danto Andy Warhol’da böyle bir taraf yakalar. 

İkonik denge, edebiyatın, sanatın sonunun bir türlü gelmediği geniş bir zamanın işareti gibi görülebilir. İçinde hep bir çelişki barındırıyor; zamanla mekânın kesişmesinde, çekişmesinde beliriyor.   Bu dengeyi sağlayan yapıtlar, onun bunun ölümünü, yok oluşunu, sonrasını, öncesini işaretleyen bir düşünce huzurundan uzak kalmamızı sağlıyor. Orada kültürel birikimle sanatkarın yaratıcılığı bir arada işliyor. Zaten yaratıcı olmayan, geçmişten gelene yorumunu katamayan, onu yeniden icat etmeyen mevcut üslup ve biçimleri de keşfedemiyor. Böyle bir sanatçıda romantik ve klasik meyillere sahip iki ayrı mizaç birleşiyor. Sanatta keşif ve icat aynı anda gerçekleşen, koşut eylemler oluyor bu durumda. Doğulu sanatkara atfedilen sürekli geçmişi, geleneği, ustaların işlerini öğrenen ve onları kusursuz biçimde tatbik etme niyetindeki sanatkâr tiplemesiyle, geçmişi romantik ve avangart meyillerle reddeden, hep yeni ve ilginç olanın peşindeki bir başka sanatçı tiplemesi ikonik dengenin yarattığı verimli aralıkta buluşuyor. Orada hiçbir şeyin sonu gelmiyor, bir şeylerin öncesi ve sonrası olmuyor; modern sonrasına, hakikat sonrasına, sanatın, yazarın ölümüne tanık olmuyoruz. İlkel ve modern sanat sınırlarını kaybediyor. 


Büyük edebiyatçılar, sanatçılar üzerine düşündüğünüzde bu tür ezberlerden, peşin hükümlerden uzak durup, işlerine baktıklarını fark ediyorsunuz. Onlar öncelikle bir şeylere yakalanıyorlar ve kendilerine musallat olan hayaleti sözle, yazıyla, resimle veya başka türden icralarla dile getirmeye çalışıyorlar. Geçmiş ve geleceğe doğru genişleyen bir şimdide, geniş zamanda hayat sürüyorlar. O ânın öncesi veya sonrası olmuyor.

Comments


bottom of page