top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

“Çocuk kitaplarında öğretici olmanın pek bir önemi yok. Hayatın kendisi zaten bir okul”

Burak Soyer, Mustafa Orakçı ile Bitirim İkili serisinin son kitabı Amazon Ormanları’nda odağında söyleşti: "Bir gün yanımdan geçerken omzuma dokundu. “O kadar okuyorsun, bir tane de sen yazsana.” dedi. İlk kıvılcım bu cümle olabilir."


Çocukların severek okuduğu Levent, Bitirim İkili Nuri ve Avni ile Kağan serilerinin yazarı, çocuk edebiyatının usta kalemlerinden, Mustafa Orakçı’yla Bitirim İkili serisinin son kitabı Amazon Ormanları’nda vesilesiyle bir araya geldik. Kahramanları Nuri ve Avni’yi azılı düşmanları Rüstem’in peşinden bu kez Amazon Ormanları’na sürükleyen Orakçı’ya okurluğunu, yazarlığını, çocuklara ve çocuk edebiyatına bakışını sorduk o da sorularımızı içtenlikle yanıtladı.


Çocuk kitapları okumaya nasıl başladınız? Kimleri okuyordunuz, kimlerden beslendiniz?

İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Babam bana renkli, resimli bir kitap hediye etmişti: Pinokyo… O kitabın resimlerini hâlen hatırlarım. Ama bende asıl yer eden ise dördüncü veya üçüncü sınıfta okuduğum Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı Jules Verne kitabı oldu. Halının üzerine oturdum, okumaya başladım ve bitirdim. Bitirdiğimde bir süre yerimden kalkamadım. Adeta büyülenmiştim. Jules Verne sevgim o zaman başladı. Hâlâ da devam etmekte… Onun dışında dönem dönem değişkenlik gösterdi. Mahallenin çocuklarıyla dönüşümlü okuduğumuz, Kızıl Maskeler, Red Kit'ler ise tonlarca… İlkokul üçüncü sınıftan sonra ablamın yanında kalıp okula gitmeye başladım. Aynı zamanda okul müdürümüz olan eniştem okumamla özellikle ilgilendi. Her gün bir kitap okuyarak devam ettim. O zamandan sonra da bir daha elime ne geçerse onu okudum. Okuma alışkanlığımı eniştem ve müdürüm, öğretmenim Fehmi Aydın’a borçluyum.



Sizi çocuklar için yazmaya iten ne oldu?

Ben yazmaya çok geç karar verdim. Hep içimde vardı. Ama bir türlü yazmadım. Öğretmen olduktan sonra yirmili yaşlarımın başında başladı yazma maceram. Bir dağ köyünde öğretmenlik yaparken sınıftaki kitaplıkta birkaç tane kitap vardı. Kötü tercümelerdi. Ben bundan daha iyisini yazarım dedim. Öyle başladı. Bir başka yazma sebebim ise babamdır. Beni evde sürekli kitaplığın önünde kitap okurken görürdü. Bir gün yanımdan geçerken omzuma dokundu. “O kadar okuyorsun, bir tane de sen yazsana.” dedi. İlk kıvılcım bu cümle olabilir.



Çocuk kitapları mutlaka “öğretici” olmak zorunda mı? Örneğin sadece mizah ya da macerayla dolu bir çocuk romanı küçük okurlar için bir şey ifade etmez mi?

Ben önce bir öğretmen sonra bir yazar olarak birisinin parmak sallayarak “şunu yapmalısınız, şunu yapmamalısınız” demesini sevmiyorum. Öğrenciyken de şimdi de sevmiyorum. Çocuk kitaplarında öğretici olmanın pek bir önemi yok. Hayatın kendisi zaten bir okul… Ayrıca çocukların yetişkinlerden daha akıllı ve makul olduklarını düşünüyorum. Bence onlara öğretilecek şeyler olabilir ama onlardan öğrenecek de çok şeyimiz var.



Çocuk edebiyatında çocuklar, sınırsız hayal gücü, merak etme, soru sorma, öğrenme hevesine sahip oldukları için yazarlar konu sıkıntısı çekmeyeceğini ancak diğer yandan da bu özellikleri sebebiyle yazılan eserlerin onları tatmin edecek nitelikte olması gerektiğini ve bu yüzden de yazarları zorlayacağını düşünürüm. Katılır mısınız bu görüşüme?

Kesinlikle haklısınız. Video oyunlarının, internetin, televizyonun ve daha pek çok şeyin olduğu günümüzde hayal gücü bakımından çok zengin örnekler var. Çıta sürekli yükseliyor. Yazar olarak söylenmemişi söylemek, daha iyisini yapmak gittikçe zorlaşıyor. Çocukların beğeneceği eserler oraya çıkarmak daha güç hâle geliyor.



Sizin çok beğenilen Levent ve Bitirim İkili serileriniz var. Çocuk edebiyatında iyi bir seri yakalamak ve bu ivmeyi sürdürmek zor mu?

İnsanın ilk kitabını yazması, onu yayımlatması oldukça zor. (Gerçi şimdi daha kolay sanki.) Kitabı yazmak bir tecrübe, seri haline getirip devam ettirmek, ona bir ivme kazandırmak daha farklı bir beceri. Bu beceriyi ben deneme yanılma yoluyla öğrenmeye çalışıyorum. Bir karakteriniz seviliyor, kitap ilgi görüyorsa o karakter üzerinden devam etmek, beğenilen eseri seri haline getirmek daha doğru bir yaklaşım diye düşünüyorum.


Bu ay çıkan serinin yeni kitabında Bitirim İkili’yi bu kez Amazon Ormanları’na gönderiyorsunuz. Daha önce de dünyanın dört bir yanında yine Rüstem’in peşindelerdi. Avni ve Nuri’nin Rüstem’in peşinde dünyaya dolaşarak yaşadıkları maceralarda, “gizli öğreticilik” diye tanımlayabileceğim bir tarz yaratıyorsunuz. Daha açık konuşmak gerekirse; kitaptaki "Bilgi Notu" olarak ayırdığınız kutularda ayrı bir not düşüyorsunuz ama zaten siz o notları düşmeseniz de macera Amazon Ormanları’nda geçtiği için kitabı okuyan bir çocuk, “Amazon Ormanları nedir?” diye soracaktır muhtemelen. Bu sebeple de katı, didaktik bir “öğreticilikten” ayrıldığını düşünüyorum. Doğru mu yorumluyorum?

Böyle düşünmenize çok sevindim. Önceki sorularda da söylediğim gibi “Bu böyledir, şu şöyledir” demeyi sevmiyorum. Bitirim İkili’yi yazarken okuyucunun başka bir yere bakma ihtiyacı hissedeceği noktaları yarı ciddi yarı esprili bir dille açıklamaya çalıştım. Amacım okuyanların farkındalık sahibi olmaları… Amazon Ormanları’nın azaldığını, oradaki yaşam zenginliğini anlatmaya çalıştım. Amazon’a gitmedim ama oranın yok olmasının burada beni etkileyeceğini biliyorum. Bu sebeple de Nuri ile Avni’yi dünyanın enteresan yerlerine götürmeye çalıştım.



Avni ve Nuri’nin ilişkisini biraz Karagöz’le Hacivat’a benzettim ben. Böyle bir etkileşim aklınıza geldi mi hiç? Zira Avni’nin Nuri’den çekmediği kalmıyor. Ona laf da anlatamıyor…

Bu hiç aklıma gelmedi. Bu benzetme beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim. Aklıma gelmedi ama Karagöz ve Hacivat kültürümüzün ve doğal olarak bizim bir parçamız. Ben espri becerisinin öğrenilebildiğini düşünüyorum. Hiçbir dayanağım yok ama böyle düşünüyorum. Karagöz’ün ve Hacivat’ın, Nasrettin Hoca’nın bizim ve mizahımız üzerinde etkisi olduğunu hissediyorum. Nuri’nin Karagöz’e benzemesi normal sanırım.



Rüstem karakterini nasıl yarattınız? Çünkü çocuk edebiyatı için "ip üzerinde" bir karakter. Mafyatik bir tip. Dolayısıyla şiddetin devreye girme durumu söz konusu. Bu sınırı nasıl çektiniz?

Rüstem salt kötü değil. Oldukça beceriksiz. İçinde biraz olsun insanlık var. Nuri’yi ve Avni’yi sevmiyor, kötü planlar peşinde de olabilir ama Nuri de az kötü değil.



Okuduğumuz kadarıyla Avni ve Nuri’nin maceraları devam edecek. Sırada onları neler bekliyor? Küçük dostlarımız için ufak bir ipucu istesem?

Bir sonraki kitapta işler değişecek. Rüstem zamanda kaybolunca Avni ile Nuri geçmişe bir yolculuk yapacak. Bir Viking kılıcı ile yollara düşecekler ve her zamanki gibi başlarına gelmeyen kalmayacak. Oldukça farklı ve çok eğlenceli bir macera bekliyor onları…


BİTİRİM İKİLİ - AMAZON ORMANLARI'NDA

Mustafa Orakçı

Timaş Çocuk, 2022

160 s.

bottom of page