“Çocuk kitaplarında öğretici olmanın pek bir önemi yok. Hayatın kendisi zaten bir okul”
Burak Soyer, Mustafa Orakçı ile Bitirim İkili serisinin son kitabı Amazon Ormanları’nda odağında söyleşti: "Bir gün yanımdan geçerken omzuma dokundu. “O kadar okuyorsun, bir tane de sen yazsana.” dedi. İlk kıvılcım bu cümle olabilir."
Çocukların severek okuduğu Levent, Bitirim İkili Nuri ve Avni ile Kağan serilerinin yazarı, çocuk edebiyatının usta kalemlerinden, Mustafa Orakçı’yla Bitirim İkili serisinin son kitabı Amazon Ormanları’nda vesilesiyle bir araya geldik. Kahramanları Nuri ve Avni’yi azılı düşmanları Rüstem’in peşinden bu kez Amazon Ormanları’na sürükleyen Orakçı’ya okurluğunu, yazarlığını, çocuklara ve çocuk edebiyatına bakışını sorduk o da sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Çocuk kitapları okumaya nasıl başladınız? Kimleri okuyordunuz, kimlerden beslendiniz?
İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Babam bana renkli, resimli bir kitap hediye etmişti: Pinokyo… O kitabın resimlerini hâlen hatırlarım. Ama bende asıl yer eden ise dördüncü veya üçüncü sınıfta okuduğum Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı Jules Verne kitabı oldu. Halının üzerine oturdum, okumaya başladım ve bitirdim. Bitirdiğimde bir süre yerimden kalkamadım. Adeta büyülenmiştim. Jules Verne sevgim o zaman başladı. Hâlâ da devam etmekte… Onun dışında dönem dönem değişkenlik gösterdi. Mahallenin çocuklarıyla dönüşümlü okuduğumuz, Kızıl Maskeler, Red Kit'ler ise tonlarca… İlkokul üçüncü sınıftan sonra ablamın yanında kalıp okula gitmeye başladım. Aynı zamanda okul müdürümüz olan eniştem okumamla özellikle ilgilendi. Her gün bir kitap okuyarak devam ettim. O zamandan sonra da bir daha elime ne geçerse onu okudum. Okuma alışkanlığımı eniştem ve müdürüm, öğretmenim Fehmi Aydın’a borçluyum.

Sizi çocuklar için yazmaya iten ne oldu?
Ben yazmaya çok geç karar verdim. Hep içimde vardı. Ama bir türlü yazmadım. Öğretmen olduktan sonra yirmili yaşlarımın başında başladı yazma maceram. Bir dağ köyünde öğretmenlik yaparken sınıftaki kitaplıkta birkaç tane kitap vardı. Kötü tercümelerdi. Ben bundan daha iyisini yazarım dedim. Öyle başladı. Bir başka yazma sebebim ise babamdır. Beni evde sürekli kitaplığın önünde kitap okurken görürdü. Bir gün yanımdan geçerken omzuma dokundu. “O kadar okuyorsun, bir tane de sen yazsana.” dedi. İlk kıvılcım bu cümle olabilir.
Çocuk kitapları mutlaka “öğretici” olmak zorunda mı? Örneğin sadece mizah ya da macerayla dolu bir çocuk romanı küçük okurlar için bir şey ifade etmez mi?
Ben önce bir öğretmen s