top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Tarihi, tarihçileri utandırabilecek bir keyfilikle yazmak

Nagihan Kahraman, Kolombiya'nın önemli yazar ve gazetecilerinden Álvaro Cepedo Samudio'nun ilk olarak 1962 yılında yayımlanan Büyük Ev adlı romanı üzerine yazdı: "Tarihsel bir olayı burada olduğu gibi kurgu içerisine yedirerek vermek kolay iş değil, bu durum romanın katmanlarını genişletmekle kalmıyor, kitaba sürükleyici bir nitelik de kazandırıyor."


1928 yılında Kolombiya'daki muz işçilerinin grevleri sebebiyle ordu tarafından vurularak katledilmelerine dayanan olay, tarihte "Muz Katliamı" olarak anılır. Ücret artışı, iş güvenliği, haftada bir gün izin, taşeronsuz çalışma gibi temel taleplerle greve giden muz işçilerine ordunun gönderdiği destek birlikleri yardımıyla kurşun yağdırılması, olaya bu ismin verilmesinin ana sebebi. Olaylar esnasında askerler, trenlerden inmelerine bile gerek kalmadan köylüleri öldürür. Çünkü hemen öncesinde general "Dağılın!" diye emir verir ve işçiler dağılmazlar. O gün tam olarak kaç kişinin öldüğü tam olarak hâlâ bilinmiyor. En bilinen söylemle "tren vagonlarına işçileri üst üste dolduracak kadar" şeklinde ifade edilmekte. Katliamın yaşandığı Muz plantasyonlarıyla çevrili Aracataca'da doğan Gabriel García Márquez, tarihteki bu olayı dedesinden dinleyerek büyür ve başyapıtı Yüzyıllık Yalnızlık'ta da detaylı olarak işler: "Yüzbaşı yorgun ve alçak sesle, -Bayanlar baylar, diye ağır ağır konuşmaya başladı. -Dağılmanız için size beş dakika süre veriyorum. Verilen sürenin başlangıcını belirleyen ti borusu, yuhalamalar ve haykırışlar arasında kaynadı gitti. Kimse yerinden kıpırdamadı. Yüzbaşı aynı ses tonuyla, -Bu beş dakika doldu, dedi. -Size bir dakika daha veriyorum, ondan sonra ateş açacağız. Soğuk terler döken Jose Arcadio Segundo, çocuğu omuzundan indirip kadına uzattı. Kadın, -Bu hergeleler ateş açarlar mı açarlar, diye mırıldandı. Jose Arcadio Segundo ağzını açmaya fırsat bulamadı. Çünkü o anda Albay Gavilan'ın kalın, kısık sesiyle kadının söylediklerini haykırarak tekrarladığını duydu. Gerilimden sarhoşa dönen, sessizliğin mucizevi derinliğinden etkilenen ve ölüm tutkusuyla kenetlenmiş kalabalığı hiçbir şeyin yerinden kıpırdatamayacağına inanan Jose Arcadio Segundo, ayaklarının ucuna basarak, başını önündekilerden daha yukarı kaldırdı ve ömründe ilk kez sesini yükseltti: -Sizi gidi hergeleler! diye bağırdı. -Verdiğiniz o bir dakikayı alın da kıçınıza sokun!

Onun bağırmasından sonra olanlar kimseyi korkutmadı. Herkes hayal gördüğünü sandı. Yüzbaşı ateş emri verdi ve on dört makineli tüfek o anda emri yerine getirdi."*


Tarihte Muz Katliamı olarak anılan bu olayı merkezine alan Büyük Ev adlı roman ise ilk olarak 1962 yılında yayımlandı. Yazarı Kolombiya'nın önemli yazar ve gazetecilerinden Álvaro Cepedo Samudio ve adı Gabriel García Márquez ile birlikte Barranquilla Grubu'nda anılıyor. Geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları tarafından basılan Büyük Ev, yazarın başyapıtı kabul ediliyor. Eser, tarihteki gerçek bir olay ile kurmaca gerçekliği bir araya getiriyor. Muz Katliamı'nın yaşandığı yıllarda bir de romana adını veren köyün "büyük ev"lerinden birinde yaşayan bir aileyi anlatıyor yazar. Tarihsel bir olayı burada olduğu gibi kurgu içerisine yedirerek vermek, Gabriel García Márquez'in kitabın önsözünde belirttiği şekliyle "tarihi bu şekilde, tarihçileri utandırabilecek bir keyfilikle yazmak", kolay iş değil ve bu durum, romanın katmanlarını genişletmekle kalmıyor, kitaba sürükleyici bir nitelik de kazandırıyor.

Romanın toplamda on ana bölümü var. Neredeyse hepsinin hem anlatıcısı ve bakış açısı farklı hem de muz işçilerinin grevi öncesi ve sonrası kronolojik olarak verilmediğinden daha çok arka planda anlattığı aile dramı üzerinden takip ediyoruz köyde yaşanan olayları. Köye askerlerin gelişiyle başlayan lineer akış, romanın ortalarında kırılarak yeniden "Perşembe", "Cuma", "Cumartesi" şeklinde ilerliyor. Öte yandan anlatıcılar da devamlı değişiyor, kimi zaman kız kardeş kimi zaman erkek kardeş oluyor. Bazı yerler sadece köylülerin konuşmalarından oluşuyorken mesela bir bölümde "Resmi Karar" başlığıyla sadece alınan mahkeme kararı yer alıyor. Eser çok hızlı ilerliyor; bunda yazarın üslubunun ve sözcükleri kullanış biçiminin etkisi çok büyük elbette ancak roman boyunca diyaloglara bolca yer verilmesinin de payı büyük. Peş peşe diyaloglardan oluşan metin yazmak da okumak da zordur aslında ama Álvaro Cepedo Samudio bunun yetkin bir örneğini sunuyor.



Eseri, İspanyolca aslından Türkçeleştiren Süleyman Doğru'nun yetkin çevirisi de ayrıca konuşulmaya değer. Romanda bolca teknik terim de geçtiğinden, çeviri okurun işini bu anlamda da bayağı kolaylaştırıyor. Gabriel García Márquez, Yüzyıllık Yalnızlık'ında bahsettiği bu olayı, ayrıca anılarından oluşan kitabı Anlatmak İçin Yaşamak'ta da ele alıyor. Meydanın boşaltılması için emir verildikten sonra dağılmayan işçilerin resmen taranmasını dedesinden dinleyen Márquez, bu sebeple Samudio'nun bu romanını önsöz kısmında "cüretkar bir teşebbüs" olarak niteler. Kolombiyalı bir ailenin, muz işçilerinin katledildiği günlerde yaşadıkları olayların karanlık atmosferi ile tanışmak ve bu tarihsel olayı detaylarıyla okumak için önemli bir kitap Büyük Ev. Álvaro Cepedo Samudio ile tanışmayı herkese tavsiye ederim.


*Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel García Márquez, Çev. Seçkin Selvi, Can Yayınları, s.481-482


BÜYÜK EV

Álvaro Cepedo Samudio

İthaki Yayınları, 2023

Çeviri: Süleyman Doğru

112 s.

bottom of page