Edebiyatçılar için aşırı “Sosyolojik” sosyologlar için aşırı “Edebi”!
"Edebiyat açısından akademik, sosyoloji açısından da edebi denildiği an konu zıt alanlara taşınmış olsa da edebiyat ve sosyoloji arasındaki bu çatışma-rekabet ilişkisi aslında birbirlerinden nasıl da beslendiklerini çok iyi gösteriyor." Gisèle Sapiro'nun kaynak niteliğindeki çalışması Edebiyat Sosyolojisi'ni Aynur Kulak değerlendirdi.

Aynur Kulak
Gisèle Sapiro, Edebiyat Sosyolojisi'nde ilk olarak, ele aldığı konunun mustarip olduğu yanını anlatmaya başlayarak türler arası karşılaştırmada ne ile karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. Bazı ülkelerde edebiyata, bazı ülkelerde ise sosyolojiye dahil edilen edebiyat sosyolojisi, yarım yüzyıldan beri bu alanda üretilen çalışmalara tezat oluşturur bir kurumsallaşma eksikliğinden mustarip şekliyle, edebiyatçılar için aşırı “sosyolojik”, sosyologlar için ise aşırı “edebi” görülüyor, deniyor. Böylesine bir tespitteki “aşırı” nitelemesi edebiyatı ve sosyolojiyi zıt köşelere fırlatsa da birbirini çok etkilemiş, birbirinin içine geçmiş iki çok önemli disiplin söz konusu. Gisèle Sapiro’nun Edebiyat Sosyolojisi kitabı bu konuyla ilgili söz alarak önemli tespitleri, önemli savları ile konunun temeli ve niteliği konusunda bizleri aydınlatırken aynı zamanda 18. yüzyıldan başlayarak edebiyat ve sosyolojiyi nasıl birbirinden ayıramayacağımızı, somut diyebileceğimiz edebi ve sosyolojik karşılaştırmalar eşilğinde sunuyor. Buna altın tepside sunulmuş fırsat da diyebiliriz aslında çünkü Sapiro üniversitelerimizin edebiyat fakültelerinde ders başlığı olarak bile bulunmayan 'Edebiyat Sosyolojisi' alanını tanıma imkânı yaratıyor. Böylelikle konu tanışma dileğinin ötesine geçmiş oluyor.
Edebi ve sosyolojik ayrılmazlık
Edebiyat açısından akademik, sosyoloji açısından da edebi denildiği an konu zıt alanlara taşınmış olsa da edebiyat ve sosyoloji arasındaki bu çatışma-rekabet ilişkisi aslında söz konusu disiplinlerin birbirlerinden nasıl da beslendiklerini çok iyi gösteriyor. Özellikle edebiyata yönelik teoriler ortaya konduğunda, -ki kitapta ilk olarak Gisèle Sapiro tarafından bu teoriler ortaya konuyor- tartışılacak bir şey kalmıyor fakat, tartışma devam ediyor. Etmesinde hiçbir sakınca yok elbet, çünkü aslında bu tartışmalar toplumsal yaşam üzerinden edebi bir boyut kazanıyor.
Bizler toplumu ve başka yerlerde yaşayan diğer toplumları, sanat türleri, en çok da edebiyat metinleri üzerinden tanıyoruz. Sapiro konuyu 18. yüzyıldan itibaren ele almaya başlıyor: “18. yüzyılın sonundan itibaren, muhtelif toplumsal evrelerin (aristokrasiden burjuvaziye ve alt tabakalara kadar) ya da mesleki evrelerin (gazetecilerin, doktorların, okumuşların) adetlerini, evlilik, aile, okul gibi kurumları, toplumun dönüşümlerini ve toplumsal hareketliliği (sınıf atlamayı, düşüşü) betimlemeye çalışmıştır.” Honor