top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

"Ben çizgi roman yazarı olacağım"

Aynur Kulak, Fabien Toulme ile ülkemizde yayımlanan çizgi romanları odağında söyleşti: "Kim olduğuma ve ne yapmak istediğime dair mümkün olduğunca samimi ve otantik olmaya çalıştım."


Fabien Toulme ile ülkemizde yayımlanan çizgi romanları odağında yapmış olduğumuz söyleşide çizgi romanlara tutkun olma, fakat para kazanmanın da gerekli olduğu yaşam şartlarında mühendisliği kendine meslek edinerek farklı ülkelere gidip çalışma deneyimlerinden sonra yeniden çizgi romana dönme ve artık yalnızca çizgi roman odağında üretme konularının tamamını detaylı bir şekilde konuştuk. Fransa’nın çağdaş çizgi roman literatürü adına dünyaya kazandırdığı en önemli genç yazarı ve çizeri olan Fabien Toulme’nin hayatı bir tutku hikâyesi. Yayınladığı her yeni kitabıyla okurun dikkatini çeken ve çok sevilen Fabien Toulme söyleşimiz için buyurun lütfen.



Biyografinizi okurken Brezilya'da yaşadığınız yıllarda çizgi romanlara meraklı bir çevreyle tanıştıktan sonra çizgi romanlara meraklı biri haline geldiğinizi okudum. Brezilya’da ne oldu da çizgi romanlara olan merakınız hobi olmaktan çıktı?

Çocukken çizgi roman yazmaya başladım. Her zaman Tintin, Leclerc, Asterix gibi çizgi romanlar okurdum. İlk çocukluk hayalim çizgi roman sanatçısı olmaktı, ancak büyüdükçe bu işten para kazanmanın zor olabileceğini görmeye başladım. Etrafımda çizgi roman yapan insanların ya da sanatın başka bir dalında çalışanların örnekleri yoktu. Bu yüzden daha yaygın bir yol seçmeye karar verdim. Okulda bilim konusunda daha iyiydim ve bu yüzden mühendis olmaya karar verdim. İnşaat mühendisi oldum. Üniversiteden sonra 12 yıl boyunca Brezilya, Benin ve Karayipler'de çalışarak yurt dışında çalıştım. Birçok iş değiştirdim. Bu işleri sevmediğimden dolayı her zaman bir sorun yaşanıyordu çünkü. Yıllar geçtikçe çocukluk hayalim tekrar aklıma geldi. Brezilya'ya çalışmaya geldiğimde bir şirkette müdürdüm ve çizgi roman yapan insanlarla tanışmak istedim. Bu yüzden farklı zamanlarda mühendislik, çizgi roman ve internet işleriyle uğraşarak kısmi zamanlı olarak mühendislik ve kısmi zamanlı olarak çizgi roman yapmaya karar verdim.



Yarı zamanlı mühendislik, yarı zamanlı çizgi roman çalışma günlerinden sonra tamamen çizgi romanlar üzerinde çalışmaya zaman ayırıyorsunuz. Ne oldu da tamamen çizgi roman yazarı olmayı tercih ettiniz?

Seçme şansım olsaydı, her zaman bir çizgi roman yazarı olurdum. Bu tür işlerde asıl sorun para. Bu yüzden çizgi roman sanatçısı olarak çalışmak için Brezilya'dan Fransa'ya döndüğümde mecburdum çalışmaya ve temelde yeterince para kazanmaya başladıktan sonra mühendis kariyerimi bırakmayı başardım. İşte bu yüzden biraz mühendislik, biraz da çizgi roman yaparak zamanımı geçirdim ve ilk kitabımı çıkardıktan sonra beklediğimden daha fazla para kazanmayı başardım.



"Ben çizgi roman yazarı olacağım" dedikten sonra arka arkaya kitaplar çıkaracağınızı ve daha da önemlisi bu alanda uluslararası bir başarı yakalayacağınızı hayal etmiş miydiniz?

İlk çizgi romanımı yaptığımda tabii ki bunu beklemiyordum. Sadece çizgi roman yapabilmenin bile mükemmel olduğunu düşünüyordum. Hatta ilkinin sonuncu olabileceğini düşünüyordum çünkü hiç bilinmeyen bir yazar olmama rağmen çok hassas bir konu üzerine çalışmıştım. Bir görünürlük şansına sahip olduğumu bile düşünmüyordum bu yüzden. Çizgi roman sektörü de kendi içinde oldukça rekabetçidir. Çok fazla çizgi roman çıkar fakat çok az görünürlüğe sahip olur. Yani benim için bu bir rüyanın gerçekleşmesiydi. Bu rüyanın nasıl devam edeceğini asla tahmin edemezdim. Çizgi romanlarımın başka dillere çevrilmesi ve onlar sayesinde başka ülkeleri görmek, hayal edebileceğim şeyler değildi.



Grafik roman dünyasında kitaplarınızın farkının ne olmasını istediniz? Hikâyeleri diğer grafik romanlardan farklı olarak şöyle işlemek istedim, bu anlamda kendime şöyle bir hedef koydum diyebileceğiniz bir düşünceniz oldu mu hiç?

Çizgi roman yapmaya başladığımda, kendime neyi farklı yapmalıyım diye sormadım. Aslında zorluk anlatmak istediğim konu her ne olursa olsun senarist ile illüstratör tarafından çizgi romanın kendi karakterinin nasıl yansıtılacağıydı. Bir şeylerden etkilenme ya da onları etkileme ve doğal olarak onları yeniden üretme eğilimindeyizdir. Bu yüzden, kim olduğuma ve ne yapmak istediğime dair mümkün olduğunca samimi ve otantik olmaya çalıştım.


Bir hikâyeyi çizgilerle anlatma meselesini konuşmak istiyorum sizinle. Zor mu, kolay mı, daha mı çok emek istiyor yoksa normal yazmaktan farksız olarak devreye çizgilerin girdiği bir uğraş mı?

Aslında beynin nasıl yapılandığıyla ilgili bir soru. Bence benim beynim, kelimelerden ziyade planları ve görselleri anlatmaya göre yapılanmış. Kelimelerle yazmayı tam olarak istemezdim, çünkü en başta kelimelerle yazdığım ve sonra görsellerle dönüştürdüğüm bir senaryo ortaya çıkıyor. Kelimeleri kullandığım senaryo yaratımı bana çok güzel bir biçim olarak gelmiyor. Yani cümleleri oluşturmakta en iyi ve en güzel formülleri bulamıyorum. Bu benim için daha çok bir yapı, yani hikâyemin tabanı gibi. Sonrasında bu senaryoyu çizmek bana çok daha kolay ve doğal geliyor. Eğer roman yazsaydım en güzel kelimeleri ve cümleleri bulur muydum emin değilim. Yazarken görseller bana doğal şekilde geliyor, en baştan hangi planları kullanacağımı ve nasıl çizeceğimi biliyorum.



Yeri gelmişken bir hikâyeyi çizerek anlatmanın sizi heyecanlandıran taraflarını da konuşmak isterim.

Ben çizme fikrini seviyorum. Görsellerle çok güçlü bir bağım olduğunu düşünüyorum. Küçükken roman okumaktan ziyade çizgi roman okumayı daha ilgi çekici bulurdum bu yüzden. Roman okumak beni mutlu ederdi ama konsantre olmak için daha fazla efor sarf ederdim. Dolayısıyla benim için daha az doğal bir durumdu. Çizgi roman okumaya başladığımda ise kitabı bittiğinde kapatırdım. Yani daha kuvvetli bir bağım olduğu için hayal etmek ve anlatmakta çizimi kullanıyorum.



Karakterleriniz tam da yaşayan çağımızın insanları. Yaşadığımız çağa kendini kaptırmış, bir şekilde kendi öz isteklerini unutmuş ama saflıklarını koruyan karakterler. Bu anlamda sizin karakterlerinizi çok gerçek buluyorum ve bu insanların sizin çevrenizdeki insanlar olduğuna ve onları gözlemleyip onları çizdiğinizi ve anlattığınızı düşünüyorum.

Bu dönemi, bu çağı anlatmayı gerçekten seviyorum. Bu yüzden çok bilinçli ve çok beslenmiş olmalıyım. Çünkü benden bıkmış insanlar olduğunu düşünüyorum. Size kim veya kimler olduğunu söyleyemem. Bu gerçekten bizim dönemin yansıması diyebilirim. Bu çok havada asılı duran bir şey. Beynimde bir füze olduğunu hayal ederim ve çizgi romanda bulacağınız karakterleri ürettiğini. Kesin olarak bildiğim şey, bir hikâye yazarken her bir karaktere yakınlaşmaya çalıştığımdır. Ama sanırım bu karakterlere çok yakın olduğum için, gerçek ve cisimleşmiş bir şeyler de yaratmam gerekiyor. Bu yüzden insanlar arasındaki ilişkileri çok güncel şeylerle anlatmayı seviyorum.



Şunu merak ediyorum; anlatacağınız hikâye kafanızda ilk olarak çizgiler şeklinde mi beliriyor? Mesela ilk olarak çizimlere mi girişiyorsunuz yoksa hikâyeyi yazıp sonra mı çiziyorsunuz?

Bir hikâyenin doğuşunda tabii ki gizemli noktalar vardır. Ama genellikle, gördüğüm veya duyduğum ve bana dokunan bir olay olur. Aslında durumları, karakterleri hayal etmeye başlıyorum. Örneğin Suzette hakkında konuşacak olursam, bu gerçekten de bir çift olarak yaşama şeklimizdeki bir değişimin gözlemlenmesiydi. Büyükannemi ve çift olarak çok farklı bir yaşam tarzına sahip olan yeni nesilleri düşünüyordum, özellikle de kadın tarafını. Dolayısıyla beni ilk etkileyen bu gözlem oldu. Sonra durumlar ve diyaloglar için fikirler geliştirmeye başladım. Böylece hikâye yavaş yavaş zihnimde şekillendi.



Sizin kitaplarınızda çizgiler kadar renklendirmeler de çok ilgimi çekiyor. Pastel tonda ama canlı renkleri tercih ediyorsunuz. Bu renklendirmenin klasik çizgi romanları hatırlatan bir tarafı var ve hikâyenin ana konusuna da hizmet eden bir yanı var desem ne söylemek istersiniz?

Kullandığım renkler her zaman biraz karmaşık bir seçimden geliyor. Aslında, renk seçimleri pek çok şey tarafından yönlendiriliyor. Her şeyden önce oldukça büyük çizgi romanlar yaptığım bir gerçek. Bunlara göre çok çeşitli renklerde, çok daha gerçekçi renklerle çalışıyorum. Bu çok çalışmayı gerektiyor ve aslında benim için biraz da zor. Bu yüzden koordoneli olanlardan 3-4 ton seçmek ve daha sonra ışık üzerinde çok daha fazla çalışmak, benim için işi daha basit ve hızlı hale getiriyor. Renklerle ilgili neredeyse tematik bir durum var. Yani kendimi 4-5 tonla sınırlamam, hoşuma giden ve bana renk duygusu veren bir tür kısıtlama yaratıyor.



Çizgi romanların ilk oluşmaya başladığı dönemlere baktığımızda çocuklara yönelik olduğunu, daha çok da erkek çocuklara yönelik olduğunu görüyoruz. Ama artık -uzun süredir- kız çocuklara yönelik ve yetişkin pazara da yönelik bir ilerleme var, öyle değil mi?

Tarihsel olarak, çizgi romanların başlangıcında, gerçekten çocuklara ve özellikle de erkekler çocuklara ait bir şey olduğunu söyleyebiliriz. Zamanla diğer türlere de açılmaya başladı, bu da sadece çocukların okuyabileceği anlamına geliyordu, ama tabii ki kızların da. Birçok tarzı, birçok hikâye anlatma biçimini beraberinde getiren bu açılımın çok zengin ve canlı olduğunu düşünüyorum. Bu, giderek daha fazla açılan ve diğer türlere de ihraç edilmeye başlanan bir evren. Yani, çizgi romanların giderek daha fazla görsel-işitsel uyarlaması da yapılıyor.



Teknolojinin çizgi romanlardaki yerini konuşarak devem etmek istiyorum. Teknolojinin çizgi romanlar dünyasındaki yeri ne ve gelenekselciler teknolojinin çizgi romandaki yerine nasıl bakıyorlar?

Teknoloji çoğunlukla yazarların yardımına koşmuştur. Aslında farklı okullarda, sevdikleri için ve üretim daha zanaatkârca bir şeyken gerçekten farklı bir eğlence sağlayan bir yol olduğu için geleneksel şekilde çizim yapan insanlar var. Teknoloji, benim gibi geleneksel ile mücadele edenler için var. Ben daha çok dijitalle ilgileniyorum ve bu, yazarların biraz daha hızlı ilerlemesine yardımcı oldu çünkü çizgi romanlardan geçimini sağlamak her zaman kolay değil. Teknolojiden yardım alabiliyor olmak, biraz daha hızlı hareket etmemizi, biraz daha hızlı yaşamamızı ve biraz daha iyi kazanmamızı sağlıyor.



Yakından takip ettiğiniz çağdaş çizgi roman ustalarını merak ediyorum. Ve Avrupa başta olmak üzere dünyada illüstrasyon mesleğinin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz? mesela hikaye anlaatma çeşitliliği nereden nereye geldi ve teknolojinin gelişmesi çizgi romanları nasıl etkiledi?

Doğal olarak biraz benim dünyama benzeyen çizgi romanları ve yazarlarını örnek vereceğim. Étienne Davodeau, Riad Sattouf, Guy Delisle, Joe Sacco okumayı seviyorum. Ve sonra, daha tarihsel olarak, Tenten'i yapan Hergé, Red Kit'i yapan Morris, Asterix'i yapan René Goscinny var. Bunlar da çalışmalarını çok beğendiğim usta yazarlar.



Peki bu saydığınız isimlerle, çağdaşlarınızla elbet, aranızda bir rekabet var mı?

Çizgi roman pazarının büyüdüğü bir dönemdeyiz. Dolayısıyla giderek daha fazla yayın ve çok sayıda yazar çıkıyor. Bu da bu işin içinde kalmayı oldukça karmaşık hale getiriyor. Nihayetinde karmaşık, çünkü ben bir yazarım, bir yere hizmet ediyorum ve bu çizgi roman işini seviyorum. Aslında yazarlar arasında bir rekabet yok. Birbirimizi sık sık festivallerde, buluştuğumuz anlarda bulduğumuz bir durum var. Yani bu benim çok sevdiğim bir çevre.



Yeni çalışmalarınız var mı, varsa neler?

Evet, Eylül ayında ismi « inoubliable » olan yeni bir çizgi romanım çıkıyor. Fikir, röportaj yaptığım ve bana hayatlarındaki en önemli olayları anlatan insanları bir anı kitabında bir araya getirmek. Bu bir seri olacak ve ilk cilt, bana hayatlarındaki önemli bir anı anlatan altı kişinin altı hikayesi olacak. Olmazsa, Türkiye'de de yayınlanacak "Dünyanın Yansımaları" adlı başka bir seriyle devam edeceğim. Buradaki fikir, dünyanın farklı ülkelerine gidip bir tema etrafında insanlarla buluşmak. En son burada, Fransa'da çıkan ilk cilt mücadele ve bağlılığa adanmıştı. Devrim sırasında Lübnan'a gittim, Brezilya'ya devrim tehdidi altındaki bir favelaya gittim, Benin'e kadın hakları için mücadele eden genç bir kadına eşlik etmeye gittim. Yani fikir, hem dünyayı hem de işleyiş şeklimizi biraz anlamak için bu temayı yaşayan insanlar arasında bir temayı ele almak.

bottom of page