top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

"Bir güzel söz insanın içini üç kış ısıtır"

Kudrettin Yörükoğlu, Başar Başarır’ın yeni kitabı Fukaranın Ahı: Şahane Atasözleri Defterim üzerine yazdı: "Yazar, yüzyılların ötesinden gelen bütün damlaları geçmişe ait bir iz, kültürümüzün bir parçası olarak yorumluyor."



Başar Başarır’ın Havaalanında Satılmayan Kitaplar adında tek bir ciltte basılan ilk üç kitabını okuduğumda epey sevmiştim. Ancak nedendir bilmem, kitaplarıyla bir daha yolumuz kesişmedi. Geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları etiketiyle çıkan yeni kitabı “Fukaranın Ahı: Şahane Atasözleri Defterim”i görünce bu döngüyü kırıp kitabı okumaya başladım.

Aslında Başarır bu çalışmasına kitap değil, “defter” diyor. Bunun sebebiyse atasözlerini derlemesi, yani yaptığı çalışmayı tam bir telif eser olarak görmemesi. Ancak “Fukaranın Ahı”nda sadece atasözleri yok. Başarır, sağdaki sayfalara sevdiği atasözlerini koymuş, hemen soldaki sayfalara da o atasözlerinin anlamlarından, zaman içinde geçirdiği değişimlerden ve onlarla kurduğu kişisel ilişkisinden bahsetmiş.


“BEN ATASÖZLERİNE ÖTEDEN BERİ MEFTUNUM”

Başarır bu fikrin, 2025 Dünya Öykü Günü’nde katıldığı oturumlardan birinde çıktığını söylüyor ama onun atasözleriyle kurduğu ilişki epey eskiye dayanıyor. Evet, Başarır çok uzun zamandır sevdiği ettiği, bir şekilde kişisel bir bağ kurduğu atasözlerini bir deftere kaydediyormuş. Bu yönüyle, “Fukaranın Ahı”nın (gayriresmî de olsa) yılları bulan bir yazım süreci olduğunu söyleyebiliriz.


Beri yandan Başarır, politik doğrucu bir tutum takınıp da atasözlerini “bu cinsiyetçi, bu ayrımcı, bu gerici” vs. diye yok saymadığını söylüyor. Yüzyılların ötesinden gelen bütün bu damlaları geçmişe ait bir iz, kültürümüzün bir parçası olarak yorumluyor ki bu da onun meseleye yönelik hassasiyetini anlamamıza yetiyor.


“GELİN HALI GETİRİR, SERER KENDİ OTURUR”

Başarır bir akademisyen yahut bir dil bilimci değil. Böyle bir iddiası da yok. O bir yazar. Bu yüzden kitap, pardon, defter, daha samimi bir üsluba sahip. Öyle ki yer yer bir günlük, bir deneme okuduğumuz hissine kapılıyoruz.


Bunun en güzel göstergelerinden biri “atasözü” ile “anasözü” ayrımında yatıyor. Başarır bazı atasözlerinde dişil bir zekâ gördüğünden bahsediyor. Genelde evi ya da ev gibi kapalı yerleri imleyen, “Gelin halı getirir, serer kendi oturur”, “Kaynana öcü, oğlu cici”, “Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası” gibi atasözlerini bu dişil zekâya göre okuyor. Her şey bir yana, sadece bu sözler üzerinden bile, yüzyıllar öncesindeki insanların hayatına dair önemli şeyler öğrenebileceğimizi söylüyor.


ORTAK GEMİSİ YÜRÜMÜŞ, ELTİ GEMİSİ YÜRÜMEMİŞ” 

Başarır bazen de atasözlerinin yıllar içinde eğilip büzülerek çeşitli değişiklikler geçirdiğinden bahsediyor. Örneğin sağda “Komşu gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş” diye yazıyor ama solda bu lafın aslını, “Ortak gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş,” diye yazıyor. 

Peki, ne demek bu “ortak”?

Kuma, demek, kuma.

Başarır, başka bir yerde de atasözlerinin sadece durum tespitinde bulunmadığını, uyarı mahiyetinde de kullanıldığını belirtiyor. Örneğin, “Kötü söyleme eşine, ağı katar aşına,” diyor. Yani (ey erkek), eşinin kalbini kırma yoksa eşin yemeğine zehir koyabilir, diyor.


“ANASIZ ÇOCUK EVDE HORDUR, BABASIZ ÇOCUK ÇARŞIDA” 

Atasözlerinde çokça işlenen konulardan biri de kardeşlik, dahası, kardeş düşmanlığı. Malumunuz; Habil’le Kabil’den beri kardeş kavgası, farklı yüzyıllarda ve farklı kültürlerde vücut buluyor.

Başarır’ın buna dair derlediği atasözlerinden sanırım en sevdiğim şu: “Kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da doğurur.”

Çok sert, çok net ve çok etkileyici.

Başarır bazen de atasözleriyle kurduğu kişisel ilişkiyi anlatırken hem sözlerin geçmişine hem de ister istemez kendi geçmişine gidiyor. Diğer bir deyişle; o atasözlerini yazarken, atasözleri de ona kendisini yazdırıyor.

Örneğin akrabalarla, yetimlikle ilgili bir bahiste, babasının ufak yaşta yetim kalıp Köy Enstitüsü’ne gönderildiğini söylüyor, “Anasız çocuk evde hordur, babasız çocuk çarşıda,” diyor. Babasının ömrü boyunca akrabalarını sevmediği için de onlara yönelik, “Tek tek paskalya yumurtası gibi dişime vurdum, hepsi cılk çıktı,” dediğinden bahsediyor.


“ZENGİNİN HOROZU BİLE YUMURTLAR” 

Atasözlerinin çokça konu edindiği meselelerden biri de zengin-fakir ayrımı. Bununla ilgili söylenmiş sürüsüne bereket laf olsa da Başarır, “Zenginin horozu bile yumurtlar” atasözünü seçiyor. Sadece bu mu, hayır, soldaki açıklamalarda, “Fukaranın başucunda durmaktan zenginin ayakucunda ölmek yeğdir”, “Zengin ateş dökecek olsa fukara götünü saksı eder” gibisinden birkaç atasözüne daha yer veriyor.

Tıpkı diğerleri gibi bunlar da toplumsal zihniyetimize dair önemli şeyler söylüyor. Paranın parayı çekmesi, zenginin işinin öyle ya da böyle rast gitmesi; yoksulun, garibanın arka çıkacak kimsesi olmaması dün de bugün de baki, ne yazık ki.


SEVDİĞİNİZ ATASÖZLERİNİ BAŞARIR’A ATABİLİRSİNİZ 

Ahmet Vefik Paşa sanata, edebiyata değer veren bir devlet adamıymış. Açtığı tiyatrolar bir yana, atasözlerini derlediği bir çalışmasını 1871’de bastırmış. Gayet de hacimli bir esermiş. O günlerden yadigâr en değerli şeylerden biri de bu kitapmış.

Başarır da “Fukaranın Ahı”na Ahmet Vefik Paşa’dan ilhamla ve elbette babası Vedat Başarır’dan duyduklarıyla başlamış ve bugünlere kadar gelmiş.


Kendisinin bir tür avcı-toplayıcı olduğunu söylüyor Başarır. Yeni baskılarda seçkiyi zenginleştirmek için kitabın sonuna bir de mail adresini iliştiriyor. Biz de bunu tekrarlayalım. Sevdiğiniz atasözlerini Başarır’a atabilirsiniz: basarbasarir@yahoo.com

Başarır, “defter”inde pek çok konuyla alakalı, pek çok atasözüne yer verse de en sona koyduğu atasözü bir başka. 

Ben de yazıyı bu sözle noktalayayım: 

“Bir güzel söz insanın içini üç kış ısıtır.”



FUKARANIN AHI - Şahane Atasözleri Defterim

Başar Başarır

İthaki Yayınları, 2025

152 s.

Comments


bottom of page