Gogol'un yazın yolculuğunda Puşkin'in izleri
- Litera
- 15 saat önce
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 saat önce
S. Serdar Yegül yazdı: "Gogol ve Puşkin arasındaki usta-çırak ilişkisi, yalnızca bir öğretme ve öğrenme süreci değil, aynı zamanda karşılıklı güçlü bir etkileşimdir."

Aleksandr Puşkin, 19. yüzyıl Rus edebiyatına yön veren ileri görüşlü bir usta, onun ardından gelen Gogol dâhil diğer yazarlar ise onun düşünce ufkundan ilerleyen çıraklar olarak düşünülebilir. Puşkin ve Gogol’ün usta-çırak ilişkisi incelendiğinde ikili arasında önemli bir etkileşimin olduğu görülmektedir. Dilerseniz bu etkileşime yakından bakalım.

Gogol’ün çocukluğu ve yazarlık arzusu
Annesinin iki ölü doğum yapmasının ardından, ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Nikolay Gogol (1809-1852), evde bir anda ilgi odağı olur. Gogol’ün bebekliği, çocukluğu ve gençliği sürekli sağlık sorunlarıyla geçer. Ailesi Gogol’ü 12 yaşında, zamanın bilimsel bilgisinin en iyi verildiği ve Ukrayna, Kiev’in yaklaşık yüz kilometre doğusunda yer alan yatılı Niyejin Lisesi'ne gönderir. 1821-1828 yılları arasında Niyejin’de öğrenim gören Gogol’u Latince öğretmeni şu sözlerle tanımlar: “Gri üniformalı, uzun saçlı, bir sır saklarmış gibi sessiz duruşlu, tembel bakışlı, beceriksiz yürüyüşlü sarışın bir çocuk. Okuldan ayrıldığı sırada hiçbir dilde fiil çekimini bilmiyordu.”
Niyejin Lisesi'nden mezun olduktan sonra hayatını St. Petersburg’da sürdürmeye karar veren Gogol’u, annesi memleketinde kalmaya bir türlü ikna edemez. St. Petersburg’taki ilk yılında kendisine önerilen mütevazı makamları, ömrümü bir masaya çivilenmiş ve bir büro şefinin talimatlarını yazarak mı geçireceğim diyerek reddeden Gogol, diğer taraftan annesinden düzenli olarak mali yardım almaya devam eder. Annesi ise, sağdan soldan borç alarak ve topraklarını ipotek ettirerek oğluna para göndermeye çalışır. Gogol’un düşünceleri sık sık değişkenlik gösterir; kimi zaman her türlü yoksulluğa göğüs germeye hazır olduğunu söylerken kimi zaman da ayda yüz yirmi rublenin kendisine yetmeyeceğinden yakınır.
İlk kitaba doğru
Diğer yandan Gogol, St. Petersburg’da Niyejin Lisesi'nden eski arkadaşlarıyla buluşur. Birlikte Ukrayna yemekleri yapar, memleket anıları anlatır ve köylülerin basit adetlerini ve toprak sahiplerinin basit yaşantısını özlemle anarlar. Tüm bu konuşmalar esnasında Gogol’un aklına Ukrayna’daki tüm bu yaşantıyı yazarak biraz para kazanabileceği düşüncesi gelir. Hemen annesine; “Sizin zekânız çok keskin ve kavrayışlıdır. Ukrayna’daki gelenek ve törelerimizi de çok iyi bilirsiniz.” cümleleri ile başlayan bir mektup yazar. Annesine, Küçük Rusya’nın (Ukrayna) gelenek, efsane, özdeyiş, şarkı ve giysilerini bilmek istediğini ve tüm ayrıntılarıyla düğünlerin tariflerini ve halk arasındaki batıl inanç, korkutucu masallar ve çeşitli anekdotları öğrenmek istediğini yazar. Annesinden gelen bilgileri, Ukrayna ile ilgili kendi okudukları ve babasının yazdıkları ile birleştirir. Gogol, bütün bu somut bilgilerin, kurguladığı edebi yalanlara inandırıcılık kattığını düşünür. Her belgeyi kullanmasa da, belgelerin elinin altında olması ona güç verir. Hiçbir şeye dayanmadan kurgulamak, onun gözünde bir uçurumdan atlamak gibidir. Gogol, Bir Yazarın İtirafları isimli eserinde, hiçbir zaman düş gücüyle bir şey yaratamadığını, bu yeteneğin onda hiç olmadığını, ancak elindeki somut verileri kullandığı zaman başarılı olabildiğini söyler.
Puşkin-Gogol Arkadaşlığı
1831 yılında St. Petersburg edebiyat çevresine kabul edilen Gogol, başta Puşkin olmak üzere pek çok ünlü yazar ve şairle tanışır. Puşkin ve Gogol içten bir yakınlık kurarlar. Şair Jukovski de zaman zaman onlara katılır. Üçlü her buluştuklarında birbirlerine çalışma ve tasarılarını anlatır ve tartışırlar. Buluşmalar esnasında Puşkin ve Jukovski, Gogol’ün çekingenliğine ve yabaniliğine çokça takılır, onu biraz olsun rahatlatmaya çalışırlar.
İlk Başarı: Dikanka Yakınlarında Bir Köyde Akşamlar
Gogol eski Ukrayna öykülerini anlattığı Dikanka Yakınlarında Bir Köyde Akşamlar isimli kitabının ilk baskısını eline almaz, değerlendirmesi için hemen Puşkin’e koşar. Puşkin eseri bir çırpıda okur ve bir coşku patlaması yaşar: “Hayran oldum; işte, bu içten, katıksız, yapmacıksız, zorlamasız gerçek bir neşe! Ayrıca yer yer müthiş bir şiiri, müthiş duyarlılığı da var! Bütün bunlar edebiyatımızda o kadar yeni ki hâlâ inanamıyorum” der. Diğer yandan eleştirmen Belinski her karşılaştığı kişiye: “Bu nasıl bir ruh, bu nasıl bir neşe, nasıl bir şiir, nasıl bir folklor duygusu! Şimdiye kadar Ukrayna’nın geleneklerini hiç kimse Gogol kadar canlı ve sevimli bir biçimde aktarmayı başaramamıştı” der. Akşamlar yoluyla Gogol, edebiyat çevrelerinde olduğu kadar halk arasında da önemli başarılar elde eder ve şöhrete kavuşur.
Gogol’ü tanınırlığını sağlayan ilk eser
İlaveten Puşkin, Akşamlar’daki bol renkli öykülerin Rus edebiyatının gülünç ukalalarının kafalarını karıştıracağını ve sözde rafine zevklere sahip kimilerini rahatsız edeceğini Gogol’a bildirir. Hazırlıklı olan Gogol, basının pençe darbelerini huzurlu bir ironiyle karşılar.
Gogol’de Puşkin’in izleri
Bir müddet sonra Puşkin fark eder ki, Gogol’un elinde Akşamlar öyküleri dâhil sadece birkaç öykü var ve yeni üretim yapılmıyor. Bunun üzerine Gogol’ü uyarır: “İnsanları tahmin edebilme, birkaç çizgiyle derinlemesine ve sanki canlıymışlar gibi betimleme yeteneğiniz varken,” der Puşkin, “neden daha önemli bir eser yazmaya başlamıyorsunuz? Günaha giriyorsunuz!” Puşkin devamla: “Bana benzinizin solgun olduğunu, çok sayıda hastalığınızın olduğunu ve ömrünüzün ne zaman biteceğini bilmediğinizi söylüyorsunuz. E o zaman neden harekete geçmiyorsunuz?” diye sorar ve bir örnek verir: “Cervantes eğer pek çok takdire şayan öyküsünün yanında Don Quijote’yi yazmamış olsaydı, bugün yazarlar arasındaki yerini asla alamazdı” der.
Puşkin’den başka kimsenin himayesini kabul etmeyen Gogol, yaratıcılık kıvılcımının ona hep en yukarıdan gelmesini ister. Bunun için de yazacağı eserlerin konularını Puşkin’den almaya çalışır. Alır da! Örneğin, Ölü Canlar ve Müfettiş’in konularını Puşkin’den alır. Puşkin ise gülümseyerek şunları söyler: “Bu Küçük Rusyalının yanında her zaman tetikte olmam gerek, beni öyle bir ustalıkla soyuyor ki imdat bile diyemiyorum.”
Puşkin bir gün, Gogol’ün Fransız yazarlarının ciddiye alınamayacağını söylediğini ve özellikle Moliere’i küçümsediğini öğrenir. Çok sinirlenen Puşkin, Gogol’e yazarın dehasının başvurduğu dramatik tekniklerde değil, eserinde ortaya çıkardığı insanlık bütününde olduğunu söyler. Bunun üzerine Gogol, Moliere’yi yeniden okur ve önemini keşfeder. Çünkü Puşkin’in yargısına mutlak bir güveni vardır ve bir tek onun kendisine hem yol göstermesine hem de egemen olmasına izin verir.
Farklar ve yakınlık
İkili arasında önemli farklar da göze çarpar. Cesaretli, cömert ve kadınlara ve kumara düşkün olan Puşkin, hayatında hiçbir riskten kaçınmazken, Gogol kendini hiçbir zaman doğasının dürtülerine bırakmaz. Her zaman tetiktedir. Dolayısıyla Gogol, Puşkin’in içinde hem yazma huzurunun hem de yaşamın düzensizliğinin bir arada olmasını bir türlü anlayamaz.
Diğer yandan Gogol, Puşkin’in özel hayatına ilişkin bazı konuları bilmesine rağmen, ünlü arkadaşına özel hayatıyla ilgili hiçbir soru sormaz. Bu durum üzerine Puşkin de, genç meslektaşıyla güler yüz ve kararlılıkla sadece edebiyat üzerine sohbet etmekle yetinir.
Gogol’ü okurken
Puşkin, bir yandan Gogol’a edebiyat hakkında rehberlik ederken, diğer yandan da Gogol, Puşkin’in eleştiri ve yönlendirmelerini dikkatle dinler ve kendi özgün üslubunu oluşturur. İkili arasındaki usta-çırak ilişkisi, yalnızca bir öğretme ve öğrenme süreci değil, aynı zamanda karşılıklı güçlü bir etkileşimdir. Gogol’ün eserleri okurken bu güçlü etkileşimi düşünmek, sanırım Gogol’ün eserlerine daha farklı bir gözle bakmayı sağlayacaktır.
Kaynak: Henri Troyat, Gogol, Alfa Yayınları, 1. Basım, 2022
Comments