Karmaşık bir tarihten "masallar": İbrani Mitleri
Burak Soyer, Robert Graves ve Raphael Patai’nin kaleme aldığı, İbrani Mitleri üzerine yazdı: "Yazarların masalsı bir dille yazdıkları kitap, sunduğu net veriler sayesinde konuyla ilgili derin bir inceleme alanı açıyor."
M.Ö. ikinci bin yılın başları ve yine M.S. üçüncü bin yılın sonlarında Mezopotamya’nın yerleşik hayatında derin sarsılmalar meydana gelmiş. Özellikle Akdeniz’e doğru yapılan bölgenin demografisinde belirgin oynamalara sebep olmuş. Bu göç yolunu kullanan halk topluluklarından biri de İbraniler’miş. Geleneksel referans kaynağı Tanah olan ve burada yazılana göre Büyük Tufan’ın ardından, Yehuda’ya kadar ilerleyen İbrahim’in soyundan olan İbraniler zamanla kendilerince bir inanç sistemi oluşturup İsrailoğulları’nın ortaya çıkmasına sebep olmuş. Gerisi malum. İbraniler’in tarihiyle ilgili veriler bu kadar basit değil elbette. Ama bizi ilgilendiren asıl mesele hayli karmaşık bir geçmişe sahip bu halkın mitleriyle ilgili en kapsamlı eser sayılan, Say Yayıncılık etiketiyle Uğur Akpur çevirisiyle yayınlanan İbrani Mitleri kitabı. Alanında uzman iki isim, Rober Graves ve Raphael Patai’nin yazdığı kitap, içindeki her mitin kökenine kadar inerek o miti önce yazınsal olarak açıklamaya sonra da sağlamasını yapmaya girişiyor.
İbrani Mitleri, evet, kapsamlı ve ağır bir kitap. Ancak yazarlar Graves ve Patai, çok fazla ve farklı miti ele alsalar da kullandıkları net ifadeler bu mitlerden oluşan bölümlerin anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Birkaç "kolay" diyebileceğimiz örnekle bu durumu açmaya çalışalım: “Önce Yaratılışlar” bölümünde şu mitler yer alıyor: “a) Başlangıçta Tanrı sayısız dünya yaratmasına rağmen, hiçbirinden tatmin olmadığı için birbiri ardına hepsini yıktı. Tanrı, insanlarla dolu olan bu dünyalarda, binlerce nesli yok edip, onlardan hiçbirini geriye bırakmadı.” “(b) Bu ilk denemelerinden sonra Tanrı, Kudretli İsmiyle yalnız kaldı ve en sonunda insana pişmanlık şansı vermedikçe, yarattığı hiçbir dünyanın kendisini tatmin etmeyeceği kanaatine vardı. Bundan dolayı yeni bir başlangıç yapmadan önce yedi şey yarattı: Yasa, Cehennem (Gehenna), Eden Bahçesi, Kutsal Taht (the Divine Throne), Kutsal (Semavi) Çadır, Mesih'in Adı ve Tövbe.” Graves ve Patai ise bunu şu ifadelerle açıklıyor: “1. Adem zamanından günümüze kadar varlığını korumayı başaran fosillerin yaşının dört bin yıldan daha fazla olup olmadığı konusu din adamlarınca her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Eğer dört bin yıldan fazlaysa, din adamlarınca dile getirilen deneysel yaratılışlara ait anlatımlar, Viktorya çağı zoologlarından Philip Gosse'nin teorisiyle karşılaştırıldığında akla daha yatkın gelmektedir. Gosse'ye göre Tanrı, Hıristiyanların inancını denemek için bahsedilen fosilleri kayaların içine yerleştirmişti.” “2. Kutsal Yasa'nın sonsuz olduğu (Matta v. ıs) ve Yaratılışın öncesinde de var olduğu şeklindeki inanç yerleşik bir hal almıştır. Dindeki birbiri ardına gelen tarihi değişimleri teyit eden İbrani miti, bu son merhalede alegori halini almış ve kişisel kurtuluşun doktrinini betimlemiştir.”
Konuya hakim veya yanından bile geçmemiş birisinin bile aşina olduğu meşhur insanın yeryüzüne iniş hikayesinin miti kitapta “İnsanın Düşüşü” bölümünde şu şekilde yer alıyor: “Tanrı, Adem ve eşi Havva'ya Aden Bahçesi'ndeki, meyvesine dokunulduğunda bile ölüm getirecek olan İyiyi ve Kötülüğü Bilme Ağacı haricindeki her ağacın meyvesini yeme iznini verdi. Adem ve Havva'yla birlikte Aden'de bulunan Yılan da kurnazca Havva'ya yaklaşarak: "Tanrı gerçekten; bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin dedi mi?" diye sordu. Havva, Yılana dönerek: "Hayır, ama Tanrı bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz dedi" şeklinde cevap verdi. Yılan, "O halde Tanrı sizi aldattı. Onun meyvesi ölüm değil, bilgelik getirir. Tanrı gözlerinizin açılmasını istemiyor." Bunun üzerine Havva ağacın meyvesini yemeye ikna oldu ve aynı zamanda da Adem'in de bu meyveden yemesini sağladı.” Yılanın birçok farklı coğrafyada ve dolayısıyla inançta olduğu gibi İbranilerde de erkeğin ve kadının düşmanı olarak görülmesi kadim medeniyetlerde ortaya çıkan mitlerin birbiriyle olan ilişkisi, etkileşimini kavramak açısından da önem taşıyor.
Mitler, tek tanrılı dinlerin ve onların referansları kitapların "resmileşmesinden" çok önce kavimler ve medeniyetler hakkında kesin olmamakla beraber bir ipucu elde etmeye yaradığı ve yazınsal olarak ele alırsak da birer "masal" niteliği taşıdığı için her dönem ilgi görmüştür. İbrani Mitleri kitabı da bu ilgiden "nasibini" almayı hak ediyor.
İBRANİ MİTLERİ
Robert Graves ve Raphael Patai
Say Yayınları, 2009
Çeviri: Uğur Akpur
400 s.
Comments