İlkel dürtüler ve ırkçılığın sarsıcı yüzleşmesi
- Gönül Malat
- 31 Mar
- 4 dakikada okunur
Gönül Malat, Boris Vian’ın, Vernon Sullivan mahlasıyla 1946 yılında yazdığı, yasaklanmış ve neredeyse tüm çevirilerinde sansür bulunan kitabı, Mezarlarınıza Tüküreceğim üzerine yazdı: "Metinde olağanüstü bir kurguyla ilkel dürtülerin bile ırkçılık fikrinin üzerinde yer alması, okuyucuya bir yandan okkalı bir yumruk indirirken diğer yandan sızılı ama öğretici bir katarsisin içine daldırıyor."

Hangi çiçek, diğerini ‘sarı açtı’ diye ayıplar?
Hangi kuş, ‘farklı ötünce’ diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar!
Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…*
Boris Vian’ın, Vernon Sullivan mahlasıyla 1946 yılında yazdığı kitabı “Mezarlarınıza Tüküreceğim”** alabildiğine sıra dışı bir metin. Roman, 1949 yılında ahlaki değerlere hakaret, erotizmin aşırı gerçekçi ve tüm çıplaklığıyla betimlenmesi nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde yasaklanmış. Metin, kırkların ABD'sinde yaşanan ırkçılık ve şiddeti, absürt şekilde kıyasıya eleştiren bir kurguya sahip.
Vian’ın, Mezarlarınıza Tükereceğim satırlarındaki yazı türü, “Patafizik” diye adlandırılıyor. Patafizik; istisnalar ya da hayali çözümler üretme bilimi olarak da özetlenebilir. Bilge Karasu’nun tanımıyla “Serendip Yağmuru’na tutulma,” demek de mümkün. Patafizik, metafizik ötesindeki âlemi çalışma alanı olarak seçen bir psödöfelsefedir –sözdebilim- aslına bakarsanız. Modern bilimin kuram ve yöntemlerini de hicveder.
Çoğunlukla anlamsız ve deneysel bir dil kullanır. Terim ve kavram olarak Alfred Jarry tarafından üretilmiştir. Kitabın türünü Kierkegaard’a kadar uzanıp, kabaca “Absürdizm-saçmacılık” çatısı altına almak hiç yanlış olmaz kanımca. Tabii saçmacılık dendiğinde ilk akla gelen A. Camus’tur. Bu akımın çerçevesini belirgince ve berraklıkla çizmiştir. Sisifos Söyleni’nde bu konuyu anlatabilmek için özetle şöyle der; Yaşamın anlamı ancak, dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir, insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir.
Vian’ın, patafizik-absürt tarzını/türünü oyun ve senaryo metinlerinde de ustaca kullandığının altını çizerek incelememize devam edelim. Ayrıca yazarın müzisyen kimliğini, cazı sevdiğini ve çok iyi saksafon çaldığını da söylemeden geçmeyelim.
Mezarlarınıza Tüküreceğim, Vian’ın, Amerika’ya hiç gitmeden tamamen hayal gücüne dayalı olarak kaleme aldığı bir metin. Bu romanda, Henry Miller -özellikle Amerika hakkında- etkisini de yazmazsak metni eksik bırakırız düşüncesindeyim. Miller, tüm kitapları gibi Paris günlerini anlattığı otobiyografik metni Yengeç Dönencesi’nde kısa bir dönem ev arkadaşlığı yaptığı Vian için, “Bir tek Boris’ten ümidim var yazma konusunda,” diye bahseder çünkü.
Yazarın bir diğer kitabı olan Günlerin Köpüğü’nün daha belirgin bir patafizik metin olduğunu ve fakat Mezarlarınıza Tüküreceğim romanının çok vurucu olduğunu da eklemeliyim yazıya. Belki de ırkçılık üzerine Tom Amca’nın Kulübesi -Harriet Beecher Stowe, kölelik/ırkçılık karşıtı bu romanından sonra Lincoln’ün, Amerikan kuzey güney savaşını başlatan yazarın Harriet Beecher Stowe olduğunu söylediği rivayet edilir- ve Bülbülü Öldürmek -Harper Lee- iki kadın yazardan sonra kaleme alınan en vurucu ve çarpıcı romanlardan birisidir diyebiliriz.
Roman kahramanı Anderson, bir Mulattodur -siyah ırktan olan biriyle Kafkas ırkından olan birinin melez çocuğuna verilen isim-. Fakat bir mulattoya değil, beyaza benzemektedir. Anderson bu nedenle ailenin “Şanslı” çocuğu olarak nitelendirilir. Abisi, beyaz bir kıza âşık olur ve bu yüzden ırkçı beyazlar tarafından öldürülür. Anderson, abisinin deri rengi dolayısıyla öldürülmesinden allak bullak olacaktır. Tüm benliği tıka basa kin ve nefret doludur. Bu durum onu, abisinin intikamını almaya yönlendirir. Bunu çok kolay başaracaktır. Çünkü epeyce yakışıklı ve beyaz görünmektedir. Üstelik kimse onun damarlarında aslında bir kara derili kanı aktığını bilmiyordur.
Yazarın, kin ve nefret duygularını ilkel bir dürtüye yani cinsel hazza indirgeyerek kaleme aldığı olağanüstü satırlar okuyucuyu hem şaşırtıyor, hem ürkütüyor. Doğrusu dürtüleri bu kadar net, hatta hayvani boyutta tüm gerçekliği ile ortaya koymasını çok ustaca ve başarılı bulduğumu söylemeliyim. Kitapta ırkçılık, cinselliğin -erotizmin demeli- arkasına gizlenmiş, hatta bilerek saklanmış görünüyor. Yazar, ilkel dürtüleri bile ırkçılık fikrinin üzerine yerleştirerek, biz okurlarını acı acı yüzleşmeye davet ediyor. Bu durum romana hüzünlü olduğu kadar hoş bir nitelik de kazandırmış. Metinde olağanüstü bir kurguyla ilkel dürtülerin bile ırkçılık fikrinin üzerinde yer alması, okuyucuya bir yandan okkalı bir yumruk indirirken diğer yandan sızılı ama öğretici bir katarsisin içine daldırıyor. Bu düşünceye ve anlatıma vurulduğumu söylemeliyim. Vian, siyahların birbirleri arasındaki ırkçılıktan da bahsediyor satırlarında. Durumlarını kolayca kabullenişlerinden! Beyazlara itaat eden siyahlara, bu tutumları nedeniyle göndermeler yapmaktan ve eleştirmekten de geri durmuyor.
Romanda ırkçılık için en belirgin cümle şöyle; benim durumuma düşen, kanlarını unutan, her durumda beyazların yanında yer alan ve her fırsatta siyahları dövmekten çekinmeyen siyahlar. Bu insanları da zevkle öldürürdüm ancak her şeyi yavaş yavaş, zamanında yapmak lazımdı...
Vian’ın metnine bir güzel ironiyi de yerleştirdiğini belirtmeliyim. Yani iki –beyaz- kız kardeşin bir erkek için delicesine yarışmasını. İlkel duyguların hükmünü! Ya da Habil ile Kabil’in güncel ama absürt/patafizik diyebileceğimiz şahane anlatımını.
Yazarın, Anderson’un Lou’yu işkence ederek kin ve nefretini kusarak öldürmesini kaleme aldığı şu satırlar; yeniden güldüm. Yüreğim göğsümde örse vurulan çekiç gibi atıyordu, ellerim titriyor ve sol kolum çok kötü kanıyordu, dirseğim boyunca kanımın aktığını hissettim. Beyazların kardeşimi öldürdüklerini söyledim ona, beni ele geçirmeleri öyle kolay olmayacaktı, ama ona gelince; her ne olursa olsun ölecekti. Göğüslerini bir elimi kasarak sıktım, neredeyse bayılacaktı, yine de bir şey demiyordu. Ölesiye tokatladım. Yeniden gözlerini açtı. Sabah oluyordu. Gözlerinin yaşla ve şiddetle parladıklarını görüyordum; üzerine eğildim; bir hayvan gibi koklamaya koyuldum, haykırmaya başladı… üzerine söylenecek söz yok sanırım.
Kaynaklar
Varoluşa Ait Bir Gerçekliğin Betimleyicisi Olarak “Saçma” ve Amerikan Sinemasında İfade Biçimleri, Çağdaş Emrah Çağlıyan, Dergipark
Yaratım Sürecinde İstisnai Çözümler ve Mutlu Kaza, Serkan Demir SDÜ ART-E, Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi,Aralık’22 Cilt: 15 Sayı: 30
Mezarlarınıza Tüküreceğim, Boris Vian. İtakki yayınları. 5. Basım
Yengeç Dönencesi, Henry Miller. Siren Yayınları.
*Charles Bukowski
**Mezarlarınıza Tüküreceğim, neredeyse tüm çevirilerinde sansürlenmiştir.
MEZARLARINIZA TÜKÜRECEĞİM
Boris Vian
İthaki Yayınları, 2021
Çeviri: Birsel Uzma
112 s.
Comments