top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Öykü: Babamın Durduk Yerde Kendini Öldürmesine Dair

"Onu evde yalnız bırakarak alelacele yiyip kalktığımız öğle yemeği masası öylece duruyordu."


Ahmet Karadağ


Eve geldiğimizde babam yoktu. Neşeyle basmıştık zile. Kapı uzun süre açılmayınca annem “babanızı tanımıyor musunuz, belki de uyuyakalmıştır odasında, anahtarla açıverin” dedi sinirli sinirli. İçeri girdiğimizde ne bir not, ne de nereye gittiğine dair bir işaret vardı. Onu evde yalnız bırakarak alelacele yiyip kalktığımız öğle yemeği masası öylece duruyordu.

Morgdan cesedini aldığımızda tabuta sığmayacak kadar şişmişti. Bir de kamburluğunu ekleyince üstüne, özel yaptırmak zorunda kaldık tabutunu. Babamın nehirde yüzüstü yatan ölüsünü üç gün sonra balık tutmaya giden iki delikanlı bulmuş. Üç gündür eve gelmiyordu babam, polise bildirmemiştik. Koca adam kayıp mı olacak, illa ki döner demişti annem. Öldüğünü biz de polisten öğrendik. Komiser, anneme, üç gündür eve gelmeyen adamı hiç mi merak etmediniz be kadın, demiş. Sabahın alaca karanlığında önce ne olduğunu anlayamamış delikanlılar. Sonra 155’i arayarak haber vermişler. Adli Tıp “intihar” demiş, savcıdan öğrendik.


Öldükten sonraki hafta her akşam ben, liseye giden erkek kardeşim, annem ve dedemin öldüğü günden beri bizimle yaşayan anneannem bir araya gelip babamın kendini öldürmesi için bir neden aradık, bulamadık.


Annem diyordu ki;

Düşünüyorum da çocuklar, babanızın kendisini öldürmesine hâlâ şaşıp kalıyorum. Önümüzdeki Mayıs’ta tam otuz üç yıl olacak, evlendiğimiz günden beri bir kez olsun bağırmadım babanıza. Baban zaten hiç bağırmazdı. Çok kızarsam eğer, yatak odasına gider orada beklerdim. Günlerce, bazen aylarca konuşmazdım, yatak odasını içerden kilitler almazdım babanızı içeriye. Beterinden saklasın, her evde olur bunlar. Etrafımda döner dururdu rahmetli konuşalım diye. Aylarca yanaştırmazdım yanıma ama birbirimize hiç bağırmazdık. Hiçbir konuda baskı yapmazdım babanıza, üstelemezdim. Mesela canı yemek yemeyi istemiyor mu, Hüseyin çocukluk yapma, hadi gel bir iki lokma olsa da bir şeyler ye, demezdim. Ha, zaman zaman yemeğe çağırmayı unuttuğumuz olurdu ama bunu da sorun etmezdi. Giydiğine ettiğine, saç sakal tıraşına hiç karışmazdım, sağ olsun kendi yıkar, kendi ütülerdi. Bir erkeği bunaltmamak lazım çünkü. Musluk mu damlatıyor, başka kadınların kocalarına yaptığı gibi babanızın başının etini yemezdim. Aman Hüseyin, şu musluk damlatıyor epeydir, bir bakıver, demezdim. Kolları sıvar, takım çantasından musluk anahtarını alır, hallediverirdim. Bir gün olsun üzmedim babanızı. Bir kez olsun, Hüseyin, benim canım şunu istedi, beni bir lokantaya götür, baş başa bir yemek yiyelim demedim. Bazen babanız, hanım gel seni dışarıya yemeğe götüreyim, bak kaç yıl oldu, bir kez olsun gelmedin benimle yemeğe, bu akşam çıkalım dese kabul etmezdim. Ne gerek var onca masrafa. Yarım kilo kıymayı köfte karıverdim mi hepimize fazla fazla yeter, lokantadaki en ala yemekten daha güzel. Masrafa sokmadım babanızı hiç. Eve ne alırsa onu pişirdim, siz şahitsiniz işte, evde şu yok, bu yok diye bir kez olsun babanıza surat yaptım mı? Ellerin karıları her sene bir yere tatile gitti, ben hiç tatile götür beni, demedim. Yaz tatili başladı mı, sizi de alıp üç ay köye anneannenizgile giderdik, tatilimiz buydu işte. Babanız da üç ay kafasını dinlerdi burada yalnız başına. Bir iki kez tatile gidelim baş başa demişti siz daha doğmadan, Hüseyin tatile ne gerek var, sen ona harcayacağın paraya bana bir burma al demiştim, Allah var almıştı da. Cömert adamdı be babanız. Çocuklar, erkeği bunaltmamalı kadın kısmı, erkek bazen de yalnız kalmalı, kafasını dinlemeli, karısını özlemeli. Bilmiyorum ne derdi vardı babanızın, kendini öldürdü de eline ne geçti? Sizi yetim, beni dul bırakıp gitti.


Anneannem diyordu ki;

Sen öyle diyorsun da kızım, asıl ben hiç mana veremiyorum damadımın kendini öldürmesine. Neredeyse on yıldır yanınızdayım. Bugüne bugün ne ben damadımı üzdüm ne de damadım beni üzdü. Zaten evde varlığıyla yokluğu belli değildi Hüseyin’in. Kaç kez yemeğe çağırmayı unutmadık mı? Rahmetli hiç gönül koymaz, niye beni çağırmadınız, ben sizin artıklarınızı yemek zorunda mıyım, demezdi. Geçen ahretlik Münevver anlattı, kahvaltıda ekmek bayat diye damadı epey bir surat yapmış, herkesi azarlamış. Sağ olsun Hüseyin’in hiç ö