top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Camlar

“Sigara mı içtin sen?"

Orkun Çay


Diğer salılar kadar nefret ettiği bir salı günüydü. Sabah her zamanki gibi karısından önce uyandı. Olabildiğince gürültü yapmamaya çalışarak duşa girdi, kıyafetlerini salona çıkarmıştı. Orada giyinirken televizyonu açtı. Sabahları onun seveceği bir şey olmuyordu kanallarda. Artık çıkması gerekiyordu. Ceketini eline aldı, evden çıktı. Apartmanın önüne yanaştırdığı arabasının arka koltuğuna bıraktı ceketini. Radyoyu açtı, her zamanki rotasına girdi. İş yerine geldiğinde her zamanki yere park etti arabasını. Yukarı çıkarken kahve aldı kendine. Şirkette dokuzuncu yılıydı ve sonunda kendine ait bir odası olmuştu. Öğlene kadar rutin toplantılarla, küçük sohbetlerle geçirdi vaktini. İçinden gelmiyordu çalışmak. Dışarısı çok sıcaktı, o yüzden öğle yemeğini yemekhanede yemeye karar verdiler iş arkadaşlarıyla. Sıkıcı, eğlenceden uzak buluyordu onları ama elinden bir şey gelmeyeceğini de biliyordu. Şirket içindeki dedikodular ya da ikinci el araba pazarı dışında konuşacak bir şeyi olmayan bir avuç muhasebeci. Yemekten sonra sigara içmek için kapı önüne çıktılar. Karısına söz vermişti sigarayı bırakacağına dair, onlara katılmadı ve yukarı çıktı. Günlük işleri biriktiğinden “bir an önce çalışmaya başlasam iyi olur” dedi içinden. Sabah masasının üzerine bıraktığı dosyayı önüne aldı. Açtığında gördüğüne inanamadı, dosyanın içi cam kırıklarıyla doluydu. Stajyerin dikkatsizliği olmalıydı bir şekilde. Ayağının dibindeki çöp kovasına boşalttı camları. Tahmin ettiğinden daha fazla cam çıkmıştı dosyanın içinden. Üzerinde durmadı, incelerken dosyayı önceki ayın raporlarına bakmak için çekmeceye attı elini. Parmaklarındaki sızıyla elini çekmesi bir oldu. Çekmecenin içi cam kırıklarıyla kaplıydı ve üç parmağına birden batmıştı camlar. En çok orta parmağında tırnağının altına batan sızlıyordu. Parçaları temizledi elinden ama kanamaya devam ediyordu. Çantasından çıkardığı kağıt mendille sardı parmaklarını. Stajyerin işi olamazdı, birinin ona şaka yaptığına inandı. Kim bu kadar aptalca bir şaka yapar diye düşündü sonra. Yemektekileri getirdi aklına ama hiçbiri böyle bir şey yapacak insanlar değildi. Onlar dışında da samimi olduğu biri yoktu şirkette. Parmakları sızlamaya devam ettikçe daha çok sinirlendi. Çekmeceden dosyaları dikkatlice çıkardı, kalan camları çöpe döktü. Dosyaların her birinden cam kırıkları çıkıyordu, bir kısmı üzerine döküldü. Çöp kovası dolmuştu neredeyse, üzerindekileri silkeledi. O sırada aklına diğer çekmeceler geldi. Hepsinde durum aynıydı. Biri onunla uğraşıyordu. Masadaki sürahiye uzandı, bir bardak su koydu sakinleşmek için. İçerken dilinde bir acı hissetti, tükürdü ağzındaki suyu. Su ağzından kanla beraber çıktı. Sürahinin dibine çökmüş camları gördü, parçalardan biri diline, biri de damağına batmıştı. Dişlerinin arasında hissediyordu hala bazı parçaları. Eliyle aldı dişinin arasına gömüleni, diğerlerini tükürmeyi başardı. Aynada dilini kontrol etti, büyük bir kesik gördü. Ağzının içine sızıyordu kan. Yutmuş olabileceği parçaların vereceği zararı düşündükçe sinirden yerinde duramaz oldu. Ayağa kalktı, odanın içinde yürüyordu ve bastığı her yerden cam sesi geliyordu. Sandalyenin arkasına astığı ceketin cebinden telefonunu almak için hamle yaptığında ince bir çığlık attı. Ceketinin cebi camla doluydu, bir avuç camın içine sokmuştu elini. Tüm bunların gerçek olamayacağına ikna etmeye çalıştı kendini, bir yandan da kanayan eline bakıyordu. “Mantıklı düşünemiyorum, hava almalıyım” dedi. Yanından geçerken stajyere baktı, bir şey bilmediğini anladı bakışlarından. Cesaret edemez zaten dedi içinden. Bir şey söyleyecek gibi oldu, dilinin acısı yüzünden vazgeçti. Kapının önüne çıkıp duvara yasladı sırtını, sigarayı bırakmamış olmayı diledi bir an için. Çalışması gerekiyordu, farkındaydı biriken işlerin ama “her yerden cam çıkarken nasıl çalışacağım” diye düşündü. Bunları yapacak kimse gelmiyordu aklına. Odasına dönerken içecek otomatına gelince durdu. Şişe sudan da cam çıkamazdı. Pantolonunun cebini yokladı bozuk para bulmak için. Pantolonun cebine nasıl girmiş olabilirdi cam kırıkları? Bacağından süzülen kanı hissetti. İki parmağını soktu cebine, camların içinden bozuklukları çıkardı. Paraları atıp, suyu seçti. Suyun hazneye düştüğünü duyunca almak için elini soktu. Haznenin içi camla kaplanmıştı. Elindeki camları temizledi, elinin acısına direnerek kapağını açtı. Suyu içerken damağındaki acı şiddetlendi. Sızı her yudumda artmasa bunun bir karabasan olduğuna inanabilirdi. Pantolonun üzerine çıkmıştı kan lekesi. İşler umurunda değildi artık, bir an önce gitmeliyim buradan dedi. Odasına girdi, dosyayı yanına almak için çantasını açtı. Gördüğü manzaradan sonra her şeyi olduğu gibi bıraktı, ceketini de. Asansörle otoparka indi, anahtarı çıkarmak için elini tekrar cebine sokması lazımdı. Dişlerini sıkarak ucundan yakaladı anahtarı. Paramparça olmuştu elleri, ağlayacak gibi oldu. Torpido gözünde gizlediği yarım paket sigara geldi aklına. Açar açmaz yağmur gibi cam kırıkları boşaldı paspasın üzerine. Elini uzattı torpido gözüne, camların içinde paketi buldu. Paketin içinde camlardan sağ kurtulmuş bir sigara çıkardı, arabanın çakmağıyla yaktı. Bileklerinden dirseklerine akan kanı seyretti, titriyordu elleri. Beyaz gömleğine sildi kanı. Koltuğu yatırıp sigarası bitene kadar öyle kaldı. Eve gidip her şeyi anlatmalıydı karısına, belki o mantıklı bir açıklama bulabilirdi. Eline peçeteler sardı, biraz olsun hafifletiyordu direksiyonu tutarken hissettiği acıyı. Nasıl anlatacağını düşündü dosyayı, çekmeceyi, sürahiyi, ceplerini. “aklımı kaybediyorum” dedi, kendi kendine konuşuyordu. Biri ona oyun mu oynuyordu, yoksa bu aklının ona oynadığı bir oyun muydu emin olamadı. Yol boyu bunları düşündü. Peçeteler almaz olunca pantolonuna damlamaya başladı kan. Her yeri kan içinde eve girdiğinde karısının vereceği tepkiyi düşündü, korkmasını istemezdi. Daha önce hiç bu saatte eve dönmemişti üstelik. Sabah çıktığı yer boştu oraya park etti. Apartmanın kapısına geldiğinde alışkanlıkla anahtarını çıkaracaktı, durdu. Zili çaldı, çok geçmeden kapı açıldı. Merdivenleri çıkarken her basamakta cebindekiler biraz daha batıyordu. Kanlar içinde kapıya vardı. Karısı kapıyı açtı, yüzü asıldı birden. “Sigara mı içtin sen?” dedi.

Birlikte uzun bir hayatları olacaktı.

bottom of page