top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: Papağan-I Şerif Yardım Ve Dayanışma Vakfı

"Coşkun, uzun boylu, kel kafalı, asık ve abus çehresiyle sırım gibi bir itti. Elinde yeni nesil fukara taamı olan noodle’ı bir kap derûnuna koymuş üstüne miktar-ı kâfi su döktükten sonra içine ekmek doğrayıp sıcak sıcak yemekteydi"


Hüseyin Sefa Ak

‘’El kuşu elden ele gül kuşu gülden güle

Baykuş vîrâne sever, şahinler pervaz ile’’

YUNUS EMRE


1

Puhu Sokak otuz numarada iki katlı bir ev vardı. Altı boş olan bu eski evin üst katında Albay Bahri Bey ikamet etmekteydi. Gözleri görmezdi bu ihtiyarın. Gözleri görmediği için hayattan kulaklarıyla zevk almayı öğrenmişti. Bu ihtiyar beyefendinin en büyük zevki oturduğu evin karşısındaki lunaparktan gelen birtakım eğlenti sesleriydi. O her ikindi âdeti veçhile evinin balkonuna kurulur, çubuğunu yakar, lunapark seslerini, cennetin ırmaklarının bu dünyada duyulan sedaları kabul eder ve istifini bozmazdı.

Bu sesleri dinlerken, istifini bozacak bir vaka meydana gelse öfkesi topuğuna çıkar, hemen pisleşip saldırganlaşırdı. Mesela geçen gün balkonda oturmuş, lunaparktan gelen seslerin tesiriyle o büyük ve meşbû-ı rûhâniyyet ikindilerinden birini yaşıyor, gövdesini baştanbaşa saran rahmani huzurla mest oluyordu. O sırada bu mest halini bozan bir nara duyuldu:

‘’Kalkın lan, Kalkın!’’

Lunaparktan Albay Bahri’nin kulağına gelen uyumlu ses dalgalarını bozan bu parazitin sahipleri, cemiyetin parazit, diye adlandırdığı birkaç asalak ve ayyaş takımından kimselerdi. Albay Bahri Bey onlara önce uygun bir dille “Evladım vakit gündüz, yatan kimse yok ki, niçin kalkın, diye bağırıyorsunuz, deyince, ayyaşlardan biri haddi aşıp” Sen karışma kör pezevenk, gir içeri,’’ demişti. Albay Bahri bu lafın altıda kalmayacaktı tabii, eskilerin tabiriyle maslahatı balta kesmez bir adam olduğu için tabancasını belinden çıkarmış,

“Dağılın ulan tırrekler! Defolun,” deyip iki el kurşun sıkmıştı. Kurşun sesini duyan ayyaş takımının yürek selanik olmuş, tabana kuvvet kaçmışlardı. Geçen yine buna benzer bir vaka meydana geldi. Albay Bahri her ikindi olduğu gibi, lunaparktan gelen çocuk seslerini dinliyordu. Fakat duyarlı kulağı lunaparktan gelen masum çocuk sedalalarını bastıran pedofilik bir gürültü işitti. Bu ne ayyaşın tehditkâr narasına ne de para canlısı işportacının ticari sesine benziyordu. Vücudu dehşetle sarsıldı. O şen çocuk kahkahalarının arasında duyduğu parazit oldukça rahatsız ediciydi.

“Ben Osmanlı torunuyum aga!”

“Ben Osmanlı torunuyum aga!”


2

Ses bir insanın sesine benzemiyordu. Zaten şu devirde bu sözü bir insanın söylemesine imkân yoktu. Bu çirkin yakışıksız sese son vermek icap ediyordu. Bunun için bastonuyla güneş gözlüğünü alarak lunaparka gitmek üzere evden çıktı. Lunaparka yaklaştıkça ‘’Ben Osmanlı torunuyum aga’’ sözü daha da duyulur hale geliyordu. Tam lunaparkın kapısından içeriye giriyordu ki o sesin sağ taraftan geldiğini duydu. Burası bir güvenlik kulübesiydi. Albay Bahri şöyle dedi: “Düşman bayrağı gibi dalgalanan ses buradan dalga dalga yayılıyor olmalı.” İhtiyar adam barut