top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Öykü: O Kapıyı Açma

Evin babasının arkasında yürürken ensemde bir çift meraklı göz vardı. Gözleri hissediyordum ama sahibini görmedim. Adım adım arkamdaydı.

Çağrı Kumsar Batal


Ağlamak istiyordum. Ağlamak için yüz bulacağım kimse yoktu, sustum. Tanımadığım insanların evindeydim. Evin girişinden itibaren kasvet ruhuma çökmüştü. Özellikle ahşap döşemeler kasvetin görülebilen tek sorumlusuydu. Duvarlar, merdivenler acıyı içine hapsetmişti ama ahşapların gıcırtısı sırları fısıldıyordu her adımda. Annem ve babam sadece dünyaya gelmemden sorumlu olmuşlardı. Şimdi ise sorumsuzca tükenmişlerdi. Yalnızdım, yalnızlaştırılmıştım. Ağlamak istiyordum ama ağlayamazdım. Kimse ‘ağlama’ dememişti ama biliyordum, ağlamadım.


Evin babası geldi karşıma. Ya ben çok küçüktüm ya da o gerçekten heybetliydi. Sert, heybetli ve bağıran bakışlara sahip bir adam. Evin annesine baktım, kadın daha çok susuyordu. Çünkü tüm konuşma haklarına el konulmuştu. İçimde çığlıklar büyüyordu, dudaklarımı ısırmakla bastırdım içimi ve tüm seslerimi. Evin babası duygusuz kelimelerle konuşmaya başladı. Daha doğrusu yasakları, kuralları ardı ardına sıralıyordu. Bir yandan da yürüyordu, ardına düştüm. Evi tanıtıyordu. Tanıtmaktan çok girebileceğim ve giremeyeceğim alanları belirtiyordu. Evin babasının arkasında yürürken ensemde bir çift meraklı göz vardı. Gözleri hissediyordum ama sahibini görmedim. Adım adım arkamdaydı.


Ev de evin babasına benziyordu. Belki de bu evde yaşamak zamanla babayı yutmuştu. Heybetli, kasvetli ve karışıktı. Üç katın tamamı bitince durduk. Kocaman parmağını kaldırdı evin babası merdivenleri işaret ederek. ‘Orası çıkmaman gereken yer.’ Yukarıya doğru baktım, üçbuçukuncu kat, yasak olan kat. Bir merdivenin sonunda tek bir kapı. Her zaman kilitli olurmuş, orayı bilmem beni üzermiş, bu konuda meraklı olmasam iyi edermişim. Yeni babam bu sözleri sıralarken evi gezmeye başladığımız noktaya döndük. Yeni annemin yanında bir çocuk duruyordu. Yere bakıyor olmasına rağmen ensemde gezen gözlerin ona ait olduğunu anlamıştım. Görünüşü yeni babama benziyordu ama kalbi başkaydı, hissettim. Yeni babam ‘Oğlum Andrea ile tanış.’ emrini verdi. ‘Merhaba.’ dedim ama gözleri gözlerime değmedi. Utanıyor muydu, korkuyor muydu anlamadım. Anladığım tek şey Andrea bu evde kasvetli olmayan tek ruhtu. Yeni annem ve babam bakışlarıyla anlaşarak uzaklaştılar. Karşılıklı susarak bekledik yeni kardeşimle.


Yağmur, kar, haftalar, aylar geçti. Evin kurallarına uyduğum sürece cezalardan nasibimi almadan yatağıma gidebiliyordum. Andrea sırdaşım oldu. Daha çok ben konuşuyordum, o dinliyordu. Bazen anlattıklarımın hararetiyle ona dokunmaya çalıştığımda hemen geri çekilirdi. Temas etmek de yasaktı bu evde. Hemen her konuşmamızın sonunda üçbuçukuncu katta ne olduğunu sorardım yeni kardeşime. Merakımı bir türlü yenemiyordum ama kapıyı açmaya da cesaretim yoktu. Andrea da her seferinde aynı cevabı veriyordu, ‘Orası bizi ilgilendirmiyor. Vazgeç artık, orayı düşünme.’ Uzun uzun orayı bilmenin beni tehlikeye sokacağını anlatırdı ama o kapıyı açmama nedenim, kapıyı açarsam yeni kardeşimle ayrılacağımızı içten içe bilmemdi.


Boğuluyorum, hayır uyanmaya çalışıyorum. Kabustan gerçekliğe gelmeye çabalıyorum. Kalbim boğazımda atıyor. Gördüğüm kabustu ama duyduğum sesler gerçekti sanki. Etrafıma baktım, odamdayım. Bu saatte odamdan çıkıp evin içinde gezmem yasaktı ama şu an kardeşime doğru koşmak istiyordum. Sabahı bekleyemezdim, korkuyordum. Hem rüyamın etkisi hem ilk yasak eylemimin heyecanı ve korkusu ile parmak uçlarımda odamdan çıktım. Geceleri evde hiç gezmemiştim. Yeni anne ve babamın uykusu ağır mıydı, bunu bile bilmiyordum. Andrea’nın odasının önünde durdum, nefesimi tuttum ve yavaşça kapıyı açtım. ‘Andrea.’ diye fısıltılı seslenişimle geldiğimi anlamasını istedim. Odanın karanlığına gözlerim alışınca yatağın boş olduğunu fark ettim. Geceleri odasında olması gerekirdi. Yasaklar ikimiz için de geçerliydi çünkü. Endişelendim. Evin içinde sessiz adımlarla gezmeye başladım. Nerede olabileceğini düşünürken yakalanmaktan da çok korkuyordum. İçim yasak olan üçbuçukuncu kata bakmam için benimle savaş halindeydi. Kardeşimi merak ediyor olmam oraya bakmam için en geçerli sebep olabilirdi. Kendimi buna ikna etmeye çalışırken yasak merdivenlerin başına geldim. Ayaklarım benden bağımsızdı, bedenim ve ruhum ayrı ayrı hareket ediyordu. İçten içe ne istediğimi biliyordum ama korkuyordum. Yasağı hiçe saymaktan korkmuyordum, kapının ardında göreceklerimden korkuyordum. Nefes almayı bıraktım. Duyduğum çığlık şimdi kapının ardında. Nefesimi tutuyorum ama kalbimi kontrol edemiyorum. Nefesimden daha gürültülü her kalp atışım. Kapıya uzanıyorum, yavaşça açıyorum…


O kapıyı açtığım gün o evdeki son günümdü. Öğretmenlik yaptığım okulun gezi otobüsünde camdan gün batımını izlerken o günlerimi düşündüm. Otobüsün yaptığı zamansız fren şimdiye gelmemi sağladı. Ön kapıya doğru yöneldim, yolumuzu kesmiş bir araç vardı. İçinden heybetli bir adam indi. Çocuklar korkmamalıydı. Onları koruyan beden dilimin aksine içim çığlık atıyordu. Adam otobüsün kapısına yaklaşınca içim sakinleşti, tüm endişelerim bir anda dindi. ‘Lütfen kapıyı açın.’ dedim şoföre. Kardeşim karşımdaydı, bakışlarımız sarıldı ama temas yoktu. ‘Babam öldü, kapıyı yeniden açmanın zamanı geldi.’ dedi. Bunun anlamını sadece o ve ben biliyorduk. Okula kadar bizi takip etmesini ve çocukları güvenle teslim ettikten sonra hemen yola koyulabileceğimizi söyledim.


Yola koyulduğumuzda geceydi. O eve gece girmek istemiyordum. Yolda bekledik, gün doğdu yeniden yola koyulduk. Hiç konuşmuyorduk. Konuşmaya gerek yoktu. Bugünü neredeyse her gün birbirimize yazdıklarımızla planlamıştık. Evin babası ölmüştü, içimde bayram sevinci, yüzümde hüznüm ile kasvetli eve doğru ilerledim. İlk geldiğim gün durduğu yerde duran annemiz bana nefretle baktı. Umursamadım. Büyük salona doğru ilerledim. Dedikodu fısıltılarını duymazdan geliyordum. Herkes babamızın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Kimse onu anmak için gelmemişti aslında, hüzün yoktu ortamda. Yalan konuşmalar, gereksiz teskinler bitti. Herkes gitti.


Evin çalışanları, evin annesi hatta evin duvarları uyudu. Anlaştığımız gibi Andrea ile büyük girişte buluştuk. Yarım olan o kata doğru ilerledik. Bizi yarım bırakan kat. Ayrılma nedenimiz olan o noktadaydık bir kez daha. Paylaştığımız şekilde görevlerimizi yerine getirdik ve büyük giriş kapısında yeniden buluştuk. Andrea fitili ateşledi ve yürümeye başladık. Basamaklar bitti mıcırlı yolda ilerledik. Sonra arkamızı döndük. Buçukuncu katın penceresinden babam ve canavarlarının çırpınışlarını izledik. Eminim o da cenaze törenini keyifle izlemişti bu sabah.

bottom of page