Öykü: Tek Kişilik File
"Yalnız olunca ürperiyorum biraz. Yanımda olsan hiç korkar mıyım? Sarılırım sana, getiririm şahadeti yıkılırsa yıkılsın tepeme tuğlalar, taşlar. İstemiyorum kimsesiz canım çıksın."
Şebnem Oral
Bugün yataktan kalkmak istemedim. Sağıma döndüm seni aradım yoktun, bari kokunu duyaydım. Kırk gün oldu gideli alışamadım. Elli yıl aynı yastığa baş koymuşuz, alışılır mı? Helva yapmayacağım bugün. Üstümü giyinirken hatırladım, dün pazara gidip senin için patlıcan almıştım en sevdiğin yemeği pişireceğim birlikte yiyeceğiz. Gittiğinden beri sekiz kilo verdim. İnanmıyorsun di mi? Valla oldu işte. Deme öyle gitmeseydin de şişko kalsaydım be Osman Bey.
Bazı geceler yataktan gıcırtılar duyuyorum, hafif de sallanıyorum. Tansiyonum mu düştü, deprem mi oluyor diye kalkıyorum, yok bir şey. Yalnız olunca ürperiyorum biraz. Yanımda olsan hiç korkar mıyım? Sarılırım sana, getiririm şahadeti yıkılırsa yıkılsın tepeme tuğlalar, taşlar. İstemiyorum kimsesiz canım çıksın. Sen beni ziyarete geliyor olmayasın? Doğru ya, şimdi anladım. Korkmam artık o gıcırtılardan iyi oldu bunu fark ettiğim. Kalk Hayriye çok işin var, öğlene karnıyarık pilavı hazır edicen bide cacık yapıcan. Hatırladın mı Osman Bey bu kuşaneyi bana hem ocak üstünde hem de fırında kullanılıyor diye sen almıştın. Yine onu çıkardım, bugün de onda pişireceğim. Ne sağlammış. Sen de sağlamdın be Osman’ım. Bak bunu her zaman demem sevildiğini bil. Civan gibi adamdın. Beni sana verdiklerini duyunca mahalledeki bütün kızların çatırtı sesleri bana kadar varmıştı. Böyleyken nasıl oldu da bir ay içinde toparlandın gittin. Hiç mi belirti vermedi ya da verdi de her zaman olduğu gibi sen mi kulağının üstüne yattın. Hep yapardın, benden saklamışsındır yine. Neymiş beni üzmeyecekmiş. Söylemesem de seni sevdiğimi biliyorsun değil mi derdin. Biliyordum bilmesine de deyiverseydin bugün onlara sarılırdım. Ah Osman Bey, şimdi başımı nerelere koyayım söyle bana. Seni de üzdüm dimi? Olan oldu diyorsun. Mutfağımdaki en sevdiğim şey şu elektrikli radyo. Yemek yaparken aç şarkıları, türküleri dağıt gamını derdin hep. Bugün de öyle yapacağım. O şarkılar ruhuna gitsin. Hurilerle bir göbek atarsın belki. Yok bir sıkıntın değil mi oralarda? Olur mu? Eğlenceye daldım diye duanı eksik eder miyim? Yemeği bitireyim oturup okuyacağım yedi Yasin.
Sen gittikten sonra mutfak ilk defa dağılacak. Yemek pişirmiyorum kendime. Yumurta, peynir, domates, ekmek pratik, kolay şeyler. Yalnız yenmiyor be Osman’ım. Ben de yiyemiyorum mu diyorsun o neden? Çocuklarla mı çok oynuyorsun? Onların peşinde koşmaktan unutuyorsundur sen. Bir çocuğumuz olaydı evlendireydik onu, kocasını, torunları da çağırırdım bugün. Hep seni konuşurduk. Olmadı işte. Benim ömrüm çocuklu ailelere gıpta etmekle geçti. Rabbim yüzümüze güleydi böyle hu Allah olmazdım. Tek başına kalmak ne zormuş, tek file bile ihtiyaçlarıma yetiyor her şeyi yarım kilo alıyorum.
Yakında ben de gelirim yanına. Biliyor musun Osman Bey, korkmuyorum ölümden. Böcekler çok muydu? Ne zaman geldiler ilk ziyaretine? İşte bir onu düşününce içim ürperiyor. Evde sarımsak da vardı hem de Taş köprü pazardan aldıydım bir başına bir ayağına koyacaktım, unutuverdim. Üzüntüden ne yaptığımı biliyor muyum ki ben. Seni başladılar mı yemeğe? En çok da o güzel okka burnunu yerlerse! Yemeyecekler, elli ikinci gününde o kendi düşecek, merak etme acımayacak. O gün de duanı eksik etmem, eder miyim? Yemek deyince gözüm mutfaktaki masaya takıldı. Kızma sakın, ben onu camın önüne aldım. Yıllardır, oraya koyarsak beni ve buruşuk bacaklarımı görürler diye duvara bakarak yedirttin yemeklerimizi. Zaten üç beş lokma yiyorum onu da duvarda senden kalan izleri arayarak tatsız tuzsuz yemek istemiyorum. Beni karşılayacaksın ama di mi? Senin gibi yatağımda ölmek istiyorum, ecelimle. Tek korkum, yalnızım diye hırsızın uğursuzun birine hedef olmak. Bakkala giderken çok para almıyorum, eskiden de tembihlerdin. Yatarken yanıma senin baba yadigarı bıçağını alıyorum, yastığımın altına. Kullanır mıyım bilmiyorum ama bir güven veriyor işte. Çok konuştum yine Osman Bey. Elim işliyor ama bak karnıyarığı sürdüm fırına. Üzeri kızardıkça mis gibi kokusu yayıldı mutfağa, tüm eve. Her gün kapıdan adımını atar atmaz duyduğun kokuları derin derin içine çeker, evi ev yapan işte bu mis gibi yemek kokularıdır derdin. Çek içine Osman Bey, ruhun şad olsun.
Kardeşini çağır bari uğraştın o kadar diyorsun duyuyorum, gelmez anam cenazenin ertesi işim var diye çekti gitti. Gidiş o gidiş. Dilimin ucuna geldi küfredeceğim, sevmiyorsun bilirim. Toprağı bol olsun annem de sen başkasın derdi hep bana. Ben hepinizin kıymetini bildim bildim de benimkini bilen…
Neyse bana bir titreme geldi kızartma kokmasın ev diye bütün camları açmıştım, dur kapatayım. E açmamışım, açmıştım ama ne oluyor bana unuttum mu? Yüce Rabbim her şeyi unuttur, Osman’ımı unutturma sakın. Hadi Bey sofra hazır bugün tabağımı karşına değil yanına koydum. Afiyet olsun.
Çok güzel, temiz , yalın bir anlatım. Duygusu çok güzel ve okura geçiyor. Kaleminize , yüreğinize sağlık 👏👏👏👏
Harika