top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Hırs, ayrıcalık ve yayıncılığın etik çıkmazı

Defne Akman yazdı: "Kim hangi hikayeyi anlatma hakkına sahip? R.F. Kuang'ın Sarı Yüz'ü, yayıncılığın maskesini düşürüyor, günümüzün en tartışmalı konularına hiciv merceğinden bakıyor."



Haşhaş Savaşı üçlemesi ve Babil adlı fantastik romanlarıyla tanınan R.F. Kuang, Sarı Yüz ile bizleri yayıncılık dünyasının acımasız ve absürt dünyasına götürüyor. Kuang’ın kendisinin de belirttiği üzere Sarı Yüz “absürt bir hiciv.” Beyaz June ve Çin kökenli Amerikalı Athena adındaki iki yazarın dostluk ve rekabet arasında gidip gelen ilişkileri, Athena’nın pankek yerken tuhaf bir şekilde ölmesiyle karanlık bir hal alıyor.

Bu garip başlangıç, olayların olağandışı bir şekilde geliştiği bir anlatının zeminini hazırlıyor. Hikayenin özü, Athena'nın edebi başarısına haset eden June’un etrafında dönüyor. Bu haset ve bilenme, fırsatçılıkla doruğa ulaşıyor: June, Athena’nın I. Dünya Savaşındaki Çinli işçiler hakkındaki yayımlanmamış roman müsveddesini çalıyor.  Çalmakla kalmayıp, Athena'nın romanını kendi adıyla yayıncıya gönderiyor. Bu da yetmiyor, kendine Asyalı çağrışımlar yapan Juniper Song gibi bir ad yakıştırıyor. Bu sayede, yayın dünyasının yüzeysel dinamiklerinden faydalanarak çok istediği şöhrete bir anda ulaşıyor.

Sarı Yüz, bir kültüre ait değerleri izinsiz ve saygısızca kullanma meselesini korkusuzca ele alıyor. Kariyerinde ilerlemek için Asyalı bir kimliğe bürünmek aslında bir zamanlar Hollywood’da yüzlerini sarıya boyayıp yapılan abartılı Asyalı tiplemelerinin edebiyata yansıması. Kuang da bu fikri anlatısının dokusuna işliyor. Yayıncıların ve okurlar neyi “otantik” olarak görür? Kim hangi hikayeleri anlatma hakkına sahiptir? Kişisel hırslar kültürel duyarlığın önüne geçince yayın dünyasında neler olur? gibi sorular soruyor.

Bununla birlikte ne Athena ne de June mükemmel. Kuang, başarılı Çinli Amerikalı yazar Athena’yı tamamen masum bir kurban olarak göstermekten özellikle kaçınıyor. Kusurlarını ortaya koyuyor. Ortamdaki tek Asyalı Amerikalı olmaktan memnuniyet duyması, yayın dünyasının çeşitlilik söylemini kendi avantajı için kullanması, konumunu tehdit edebilecek genç Asyalı Amerikalı yazarlara karşı kıskanç, paranoyak ve hatta neredeyse düşmanca bir tutum sergilemesi, sembolik bir figür olarak pazarlanmaya razı gelmesi gibi. Yani o da bir bakıma June’un istismar ettiği, azınlık yazarları etiketlemeye ve tek tipleştirmeye meyilli yayıncılık sisteminin bir parçası.

June’a gelecek olursak. Athena’nın roman müsveddesini çalması elbette düpedüz hırsızlık. Ancak roman, yayın dünyasında başarıya ulaşmak için verilen umutsuz mücadeleyi ve beyaz bir yazar olarak June'un karşılaştığı görünmez engelleri de gözler önüne seriyor. Ayrıca Athena’nın da başkalarının yaşam deneyimlerinden faydalandığını öğreniyoruz. Yayıncıların ve editörlerin “piyasa potansiyeli” gördükleri hikayelere nasıl yaklaştıkları ve otantiklik kavramının ne kadar muğlak olabileceği böylece ortaya çıkıyor. Sınırların belki de sandığımız kadar keskin olmadığını görüyoruz.

Yaratıcı endüstrilerdeki kültürel sahiplenme, çeşitlilik ve temsil meseleleri de elbette romanın bir parçası. Yayıncıların ve pazarlama departmanlarının yazarları nasıl kalıplara sokmaya çalıştıkları, “çeşitlilik kotası”nı doldurma çabaları ve gerçek temsilin ne anlama geldiği de Kuang’ın hicivinden payını alıyor. Yazarların karşılaştıkları baskılar ve sömürü, edebi kimliğin kırılgan doğası ve başarı ölçütleri de romanın değindiği konular arasında. Çevrimiçi etkileşimin ve sosyal medyanın algıyı nasıl şekillendirip, haset ve paranoyayı körüklediği de önemli meselelerden. Yayıncıların sosyal medya trendlerine nasıl bağımlı hale geldiği ve edebi değerin yerini “viral olma” potansiyelinin nasıl aldığı da eleştiriliyor.

Sarı Yüz’ün gücü yalnızca yayıncılık dünyasına yönelik eleştirisinde değil, kolay cevaplar sunmayı reddetmesinde. Sürekli bilgi akışı sayesinde sosyal ve etik konularda çok daha duyarlı ve bilinçli, temsil, kültürel sahiplenme gibi konuların mercek altına alındığı bir dünyada yayıncıların ve okurların beklentileri, kimin hangi hikayeyi anlatmaya hakkı olduğu gibi konuları ele alıyor. Karakterlerin bilhassa June’un başarıya ulaşma hırsı, sahip oldukları ya da olmadıkları ayrıcalıkları ve hikayelerini anlatırken uymaları gereken etik kuralları mizahi bir dille inceliyor. 

R.F. Kuang'ın cesur ve sürükleyici anlatısı, yayıncılık dünyasının perde arkasına alaycı bir üslupla bakarken, günümüzün en tartışmalı konularını ustalıkla ele alıyor. Edebiyatseverlerin ve güncel tartışmalara ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir kitap.



SARI YÜZ

R.F. Kuang

İthaki Yayınları, 2025

Çeviri: Elif Ersavcı

303 s.

Comments


bottom of page