top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Dünyaya kadın eli değmeli; Renkli Çiçeklerim Var

Yetgül Karaçelik, Özge Doğar ile sekizinci kitabı Renkli Çiçeklerim Var üzerine söyleşti: "Benim öykülerimde kadınlar birbirleriyle savaşmıyor, didişmiyor. Onlar iyi bir dünya kurabilmek için mücadele ediyor."

 

Yetgül Karaçelik


Özge Doğar’ın son kitabı Renkli Çiçeklerim Var, raflardaki yerini aldı. Çiçekçi Pembe’nin hayalleri üzerinden 12 öykü kadınlığa, geleceğe umut oluyor.




"Renkli Çiçeklerim Var" bir kadın kitabı mı? Sadece kitabın adı bile, bir kadın kitabıyla karşı karşıya olduğumuzu çağrıştırıyor sanki...

Bilinçli olarak bir kadın öykü kitabı yazayım, diyerek bilgisayarın başına oturmadım. Merkezim, Çiçekçi Kadın Pembe’ydi. Çünkü yanından geçip gittiğimiz ne güzelim çiçekleri görüyoruz ne çiçekçi kadınları. Göremediğimiz pek çok şeyin arasında onlarda eriyip gidiyorlar. Kendi kabuklarımıza çok fazla döndük. Bireyselleşme ile bencilleşmeyi birbirine karıştırdık. Dünya kendi kişisel sorunlarımızdan çok daha büyük bir yer ve aslında bizim sorunlarımızın temelinde de koskoca bir dünya, toplumsal ağlar var. Bu kitap bittiğinde kadınların toplumla, eril dünyayla ve içinde bulundukları sınıfla sorunları olduğunu gördüm çünkü bunu görüyordum. Yazabilmem için görmem hissetmem fark etmem gerekiyordu. Ben bunlara temas etmişim.


Tüm edebiyatçılar gibi, öykücüler de bir kenardan önlerinden geçip gitmekte olan hayatı izlerler. Kitabınızdaki çiçekçi kadın da öyle... Öykücü ve çiçekçi kadının, kenardan hayatı izleme/gözleme şeklini bilinçli mi kurdunuz? Çiçekçi kadın sizsiniz gibi geldi bize...

Çiçekçi kadın, bazen ben oldum, bazen bütün kadınlar. Çiçekçi kadın, görünememekten şikâyetçi, görünmek istiyor. Hem kadın olarak görünmek istiyor hem de işçi olarak. O yüzden sesleniyor “Renkli Çiçeklerim Var” budayım, bakın bana, der gibi. Onun hayalleri, kadınların yüzyıllardan beri sürdürdükleri bir varoluşun yansıması. Aynı zamanda geleceğe de sesleniyor. Biz birbirimizle ve doğayla anlaşamazsak sermayedarların elinde müşteri konumunda bile olamayacağız. Yapay zeka ve teknoloji kontrolsüzce ilerlerken ya da ilaç piyasası bizi ele geçirirken insani yanlarımız nerede duracak? Doğaya yüzümüzü ne zaman dönmeyi düşünüyoruz…. Yok olduğumuzda bunların da önemi olmayacak.


Kitabınızdaki öykülerden de sezdiğimiz, anladığımız gibi kadın hep iyilikten, barıştan, sevgiden yana... Öykülerinizde, kadının bu kavramlarla bağlantısı çok net anlaşılıyor. Ama siz bir şeye daha işaret ediyorsunuz: Bunlar yetmez, mücadele de etmek gerekir. Kadınları mücadeleye çağıran bir kitap diyebilir miyiz "Renkli Çiçeklerim Var"?

Kadın güzelleştirir, girdiği her ortamı kibarlığa nezakete çevirir. Dünyaya kadın eli değmesi şart. Bu kadar kaba sabalığı kadınların elleri ve yürekleri temizler. Eril dünyanın yutmadığı bir kadın enerjisinden bahsediyorum. Benim öykülerimde kadınlar birbirleriyle savaşmıyor, didişmiyor. Onlar iyi bir dünya kurabilmek için mücadele ediyor. Çünkü mücadelenin olmadığı yerde teslimiyet ve yok oluş başlar. Bir yerde kadınlar hala mücadelenin içindelerse üstelik emekleri için mücadele ediyorlarsa o yerde, umut vardır çünkü kadınlar vazgeçmemişlerdir.


Öykülerinizde, kadın vurgusu yanında, sınıf vurgusu da dikkatimi çekti. Sınıfın tartışıldığı, sınıf mücadelesinin edebiyatta adeta demode bulunduğu bir süreçten geçiyoruz. "Sınıf" edebiyatta nasıl ötekileştirildi ya da buna katılır mısınız? Sınıfın sizdeki, öykülerinizdeki yeri nedir?

Sınıf mücadelesi devam ediyor, devam eden bir sürecin demodeliğinden bahsedemeyiz. Üstelik işçi sınıfı daha da genişledi, çoğaldı, büyüdü. Sistemin çarkı, artık daha büyük kitleleri avucunun içine aldı. Edebiyatın bunu görmemesi mümkün olabilir mi?

İş bulmak zor, iş bulduktan sonra ağır iş koşullarında çalışmak da zor. 

Edebiyat, sınıftan ayrı düşünülemez. Her yazar kendi gözlüğünden kendi penceresinden yazar ve kendi baktığı sınıftan bakar. Ben işçi sınıfından bakıyorum; bunun içine holding çalışanı da giriyor, temizlik işçisi de. 


bottom of page