top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

"Bu dükkâna geldiğinize göre sizin de bir derdiniz olabilir mi?"

Serkan Murat Kırıkcı, Hiyoko Kurisu’nun son romanı Sihirli Şeker Dükkânı üzerine yazdı: "11 ülkeyle aynı anda okunmaya hazır olduğu ibaresiyle sunulan kitap, iyileştirici kurgu türünün öne çıkanları arasında."

Kişisel Gelişim kitaplarının okurların ilgisiyle çoğalması ve daha fazla okunmasıyla başlayan süreç bir noktadan sonra kendini tekrara düşüp tatmin etmemeye başladığında en eski formül yeniden devreye girdi. Kategori olarak “Kişisel Gelişim” rafına girmeyen ama konusu ve mesajlarıyla kategorinin değme kitaplarından daha iyi olan romanlar birbiri ardına yayımlanarak bu ihtiyacı artık fazlasıyla karşılıyor. Sıradan insanların hayat karşısındaki farklı sınavlarını anlatan bu romanlar okura alt metinde veriyor mesajını. Büyük laflar etmeden, bir meydan okumaya girmeden, ödevler ve hedefler vermeden, bir başlık üzerinden maddeler sıralamadan dönüp kendine baktırabilen bu romanlar “bunlar da benim yaşadıklarımı yaşamış” dedirtmek üzere kurgulanarak okurla buluşuyor. Kurgulanmış bambaşka bir evrende gezinerek sayfaları çeviren okur hem merak duygusunun peşinden gidiyor hem de içselleştirebileceği karakterlerle kendi yoluna dair fikir jimnastiği yapabiliyor. Bu romanların sıklıkla karşılaştığımız formüllerinden biri de bir dükkanda geçmeleri. Kitapçı, kafe, restoran gibi gidenin gelenin çok olduğu yerlerde geçerek karakter zenginliğine de kapı açılmış oluyor. O kapıyı ardına kadar açan kitaplardan biri daha Athica Books etiketiyle raflarda yerini aldı. Japonya’nın ardından tüm dünyada adını duyuran ödüllü yazar Hiyoko Kurisu’nun son romanı “Sihirli Şeker Dükkânı”, yazarın “Lütfen kalbinizin, kitabın içerdiği gizemli deneyimlerle ısınmasına izin verin” açıklamasıyla okurlarını bekliyor. 11 ülkeyle aynı anda okunmaya hazır olduğu ibaresiyle sunulan kitap, iyileştirici kurgu türünün öne çıkanları arasında.


Kurisu’nun iyi hissetme reçetesi gibi kurduğu öykülerden oluşan yapıyla insan ruhunun derinliklerine doğru yolculuk iddiasını taşıyan romanı fantastik damardan da beslenerek büyülü bir atmosfer sunuyor okuruna. Bir tapınağın arkasında ansızın ortaya çıkan Alacakaranlık Çarşısı, bu dünya ile öteki dünya arasındaki boşlukta var olan gizemli bir mekan. Yalnızca dertleri ve kaygıları arasında varlıkları dengesizleşen insanların görebildiği ve içine çekildiği bu çarşının tek dükkânı da “Sihirli Şeker Dükkânı”. Dükkânın sahibi olan Kogetsu, tuhaf güçlere sahip şekerler satar. Bu şekerleri satın alan müşterilerin hayatları yavaş yavaş değişir. Kurisu bir yandan ana karakterinin öyküsünü işlerken bir yandan da gelen müşterilerin hikâyelerini anlatarak okuru duygudan duyguya gezdiriyor. Kalbe dokunan bu hikâyeler, duygusal ve büyüleyici anlatımla birleştiğinde aynı zamanda ruhsal bir keşif yolculuğuna dönüşüyor.


Altı bölümden oluşan roman, bölüm isimlerini de şekerlerden alıyor. Kararsızlık yaşayan karakterlerin dükkânı ziyaretleriyle hayatlarındaki değişimleri okuyoruz. Aldıkları şeker ile yaşadıkları değişimler ve sorunlara dair çözümler ve çözülmeler. Yazarın fantastik evreni sayesinde hızlıca sayfaları çevirtme isteğine rağmen durup düşünme molası verme ihtiyacı da doğuyor. Zira yaşananlar herkesin başına gelen ya da gelebilecek şeyler. Verilen mesajlar da kulağa küpe olacak cinsten. Kısa kısa masallarla kendi kıssadan hissenizi yaratmanızı istiyor Kurisu. Bunu da başarıyla yapıyor. Yan hikâyelerin ortasına yerleştirdiği özel karakter Kogetsu’nun öyküsü ile başka bir kapı açmakla kalmıyor, metni de okuru da rahatlatıyor.


“Bakın bakın kimler gelmiş! Hoş geldiniz efendim. İnsan bir müşteri görmek ne kadar nadir bir tecrübe! Böyle bir yere gelenlerin çoğu ya dingin ya da intikam arayan ruhlar oluyor. Bir de varlığı dengesizleşmiş insanlar… Burası saklı bir şehrin en derinindeki Alacakaranlık Çarşısı. Yalnızca benim gibi dışlanmışların ve gidecek yeri olmayanların yaşadığı bir yer. Size henüz kendimi tanıtmadım. Benim adım Kogetsu, Sihirli Şeker Dükkânı’nın sahibiyim. Sizinle tanıştığıma memnun oldum.

Bu dükkâna geldiğinize göre sizin de bir derdiniz olabilir mi? Bunu nasıl mı biliyorum? Bilmem… Sadece içime öyle doğdu.” sözleriyle açılan romanın dükkânı keşfe özel bir anlam kazandırmasını ve tekrarlamasını okudukça başka bir evrende olduğumuzu hissediyor ve daha da önemlisi buna çabucak ikna oluyoruz. İlk bölüm “Açgözlü Konpeito”, günde bir tane yenmesi gerektiğini de salık verirken “ufak mutlulukların çözemeyeceği şeylerin de olduğunu” fark ettirmeyi amaçlıyor. Açgözlü ve bencil olma konusunda da söyledikleri var.


İkinci bölüm “Görünmez Wasabon”, ortaokulda alay edilen bir adamın görünmez olma isteğine odaklanıyor. “Keşke görünmez olsaydım! Görünmez olsam görünüşümü dert etmeden gerçek gücümü açığa çıkarabilirdim…” diyen karakterin aslında neleri yanlış anladığını ve düşündüğünü anlatıyor. “Görünmez olmam sonucu kendimin görünmez olmadığının farkına varmış olmam oldukça ironik bir hikâye” diyen müşterisine cevaben Kogetsu tespiti yapıyor: “İnsanlar sahiden tuhaf şeyler düşünüyorlar!”


"Sen karşıdakine gerçek hislerinle yaklaşırsan karşıdaki de sana gerçekten ne hissettiğini söyleyecektir."

Üçüncü bölüm “Saklayamayan Kestaneli Monaka”, arkadaşının değişmesinden rahatsız biriyle tanıştırıyor bizi. Gerçek hislerini saklamanın verdiği zararları irdeleyen öykü "En başından beri fikirlerini açıkça söyleyen bir kişiliğe sahip olsaydım her şey farklı olabilirdi." dedirtiyor okuruna. Arkadaşlıkta, dostlukla içimizden geçenleri söylemememizin yaptığı tahribatlarla ne kadar çok vakit kaybettiğimizin farkına varmamızı istiyor yazar.


"Kim olursa olsun, herkes başkasına yüklemek istediği kötü bir şeye sahiptir."

“İkame Karamel” adını taşıyan dördüncü bölüm rekabetçi bir trompetçi ile tanıştırıyor okurunu. Müzik öğrencileri üzerinden rekabeti, çok pratik yapan çalışan ile yetenekli olanın karşılaştırmalarını ve sonunda da bu rekabetin yarattığı tahribatları anlatıyor. Sonucu ne olursa kazanmak, sandığımız kadar önemli midir sorusunu da kucağımıza bırakıyor. Süreçteki sınırsızlığımızın nelere mal olabileceğini gösteriyor.


“Keşke karşımdakinin kalbinden geçenleri görebilsem! Öyle olursa çok daha iyi iletişim kurabilirdik…”

Kitabın en dokunaklı ve sevgi dolu öyküsü olan “Doğrulamak İsteyen Elmaşekeri” ile yeni bebeği olan bir anne ile tanışıyoruz. “Keşke onların kalbinden geçenleri bilebilsem!” dileği gerçekleşince neler olduğunu. Etrafımız sevgi halesiyle kuşatıldığında ne kadar mutlu ve huzurlu olduğunu görebileceğimiz hikâyenin herkesin kulağına küpe olacak mesajları var. 


Daha fazla öykü ile dilediği kadar uzatabilecekken Hiyoko Kurisu, son bölüm “Fasulyeli Veda Daifukusu” ile ana karakteri Kogetsu’nun gizemini açıklayarak final yapmayı tercih etmiş. İnsana, insanlığa dair umut veren, iç ısıtan öykü ile hiç beklenmedik anda karşımıza çıkabilecek olayların, kişilerin hayatımıza yeni bir yön kazandırabileceğini işlemiş. Tüm bu sihrin nereden geldiğini öğrenmek amiyane tabirle okurun kalbini yumuşatıyor. Belki biraz da sevinç gözyaşı akıtmış olabilir. 


"Bazen bu dünyada, anlamadığın hali anladığından daha fazla mutluluk veren şeyler oluyor." diyerek okura seslenen “Sihirli Şeker Dükkânı”, her bölümde farklı bir duyguyu işlerken bunlarla yüzleşerek gelişme öykülerini içeriyor. Kolayca okunan, akıp giden öykülere eklenen fantastik damarın metni hafifleştirmesiyle mesajlarını çok rahatsız etmeden veriyor. Kıssadan hisselerini okuruna bırakıyor parmakla göstermeden. Son sözü de Kogetsu’nun ağzından veriyor: 

“Sihirli Şeker Dükkânı’nı insanları kurtarmak için açtım…” gibi övgüye değer bir sebebi olmadığını söyleyip ekliyordu: “Bu sadece vakit geçirmek için bir eğlence. Bunu sakın unutmayın...”



SİHİRLİ ŞEKER DÜKKANI

Hiyoko Kurisu

Athica Yayınları, 2025

Çeviri: Ahmet Can Aşkın

Tür: Roman

152 s.

Comentarios


bottom of page