top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Sus-ma Barbatus!


"Yerel sözcük seçimleri, bir başkaldırı romanı olması, doğayla kurduğu ilişki Yaşar Kemal esintisi getiriyor aklımıza ama Faruk Duman, ustasına yaslanıp yeniyi kurarak yerini sağlamlaştırıyor edebiyat dünyamızda." Faruk Duman'ın en az ilki kadar ses getiren "Sus Barbatus! 2"sini Şule Özyetgin Sarı yazdı.



Ağaç, su, orman, yağmur, toprak dile gelir mi, insanda vücut bulur mu? Elbette. Faruk Duman’ın "Sus Barbatus! 2" romanı tıpkı üçlemenin ilk kitabı gibi doğayı ete kemiğe büründürür, roman kahramanına dönüştürür. Başrollerden biri bizzat kendisine verilir. Kendini kendinden üreten mevsimlerdeki geçişleri hücrelerimize kadar hissederiz. İlk kitapta donarken bu kitapta baharın gelişiyle yavaş yavaş çözülürüz. Kartal nasıl kırarsa ceylanın belini, biz de doğanın gücü karşısında saygıyla eğiliriz.


Doğa tablo gibi değildir eserde. Atmosfer yaratmanın başat öğesidir. Tüm duyularımızı bayram ettirecek denli kanlı canlıdır. Bir kenger sütünün kokusu gelir burnumuza, bir reyhanın, bir kekiğin. Atlar, köpekler hatta yılan bile can yoldaşı olur roman kahramanlarının. Hayvanların bazılarına isimler verilir. Keskin nişancı Jilet’in sonunu getiren kuş DİLBER, Elif’in kıymetlisi ceylan GÖKYÜZÜ, Civan Yusuf’un atı CENNET, Aynur’un sadık köpeği KARAGÖZ’ün izini sürer, onlar için endişeleniriz. Bitkilerle de örülüdür her yan. Bazen zulmeder tuzağına düşürür, bazen karın doyurur, bazen de sığınak olur yağmurdan kaçarken. Ara ara halk türküleri çalınır kulağımıza, ara ara bir mesel. Bir peygamber kıssasında, bir halk hikâyesinde mola veririz.


Yer adları konusunda ketumdur, roman. K. Nehri, K. Köprüsü, K. şehri, Ç. Gölü, A. Dağları ipucu gibi sunulur. Çünkü bu aynı zamanda hiçbir zamana, hiçbir yere ait olmamayı imleyen destansı anlatımı güçlendirmek için de iyi bir seçimdir.

Sözcükler yudum yudum içirilen su gibidir. Bir sözcük bağımsız şekilde noktalanarak bir cümle, hatta iki cümle etkisi yaratır. Anlatıcı adeta, dur hele der okura, öyle bir çırpıda tüketme sözcükleri, iki kez söyle. “Gökyüzü.” “Gökyüzü.” O bunu hak ediyor. Madem hacimli bu romanı okuyup emek veriyorsun, kısa cümlelerimde soluklan.

Yer adları konusunda ketumdur, roman. K. Nehri, K. Köprüsü, K. şehri, Ç. Gölü, A. Dağları ipucu gibi sunulur, çünkü bu yerler ülkemizin hatta dünyanın herhangi bir yerinde karşımıza çıkabilir, farklı yaşantılara fon oluşturabilir. Aynı zamanda hiçbir zamana, hiçbir yere ait olmamayı imleyen destansı anlatımı güçlendirmek için de iyi bir seçimdir.

“Mizah bazen olgulara çok daha ciddi ve çok daha trajik bir bakışı örtebilir."* Haftalarca gözaltında kalıp eve dönen Mustafa Öğretmen karısına sarılıp onu teselli eder, nerdeyse bir bar çalsa halaya durmaya hazır bekler. Aynur’un yer aldığı her sahnede inançlı, mücadeleci kişiliğine muzip cümleler eşlik eder. Orhan gördüğü tüm kötü muamelelere karşın mizahın ipine sarılmaktan geri durmaz. Romanın arka planını oluşturan siyasal olaylar, gözaltılar, tedirginlikler, hoyratça işleyen yaşam akıp gitse de mizah o buğuyu siler.



Kahramanlar çok yönlü işlenir romanda. İz sürücü, Avcı Jilet, katı, önünü alamadığı öldürme tutkusuyla yansıtılıyorken karnını doyurmak için ceylanı avlayıp derisini, kuşlar yesin diye kayalığın üstüne bırakacak kadar insancıl bir karede sergilenir. Civan Yusuf tüm saf, masum zekâsına rağmen Elif’i kurtarma pahasına kendini feda eder ve böylece toplumun geleneklerine karşı koyar, karşı koydukça güçlenir, dönüşür, karakter olur.


Esere adını veren domuz "Sus Barbatus"un ruhu romanın içinde bir bedenden bir bedene geçerek dolaşır. Üçlemenin bu ikinci kitabında yazar, beden değiştiren domuzun esin kaynağına doğrudan göndermeler yapılarak sanki şifresi çözülsün ister gibidir.


Maupassant’ın günlük şeklinde yazılmış bir öyküsü olan “Horla”nın kahramanı, maddesel bir doğası olan, ruhunu ele geçiren bir gücün etkisi altında şunları söylüyor: “ Bizi çevreleyen her şeyin, bakmadan gördüğümüz, tanımadan sürtündüğümüz, yoklamadan dokunduğumuz, karşılaşıp da ayrımsamadığımız her şeyin üzerimizde, organlarımızda, onlar aracılığıyla da düşüncelerimiz üzerinde, yüreğimiz üzerinde, hızlı, şaşırtıcı, açıklanamaz etkileri mi var?”** Bu soru romanın bir nevi ana izleğini oluşturuyor, olan biten her şey üzerinde herkesin bir etkisi var. Bütün bunlar "Sus Barbatus"un halk romanı olma özelliğini güçlendiriyor.

Yerel sözcük seçimleri (zinçar, çıvgın, çavlan, feselli, kalacoş, …), bir başkaldırı romanı olması Yaşar Kemal esintisi getiriyor aklımıza ama Faruk Duman, ustasına yaslanıp yeniyi kurarak yerini sağlamlaştırıyor edebiyat dünyamızda. Bize de “Sus-ma Barbatus!” demek düşüyor.



*Julio CORTAZAR “EDEBİYAT DERSLERİ “ Everest Yayınları İstanbul : Kasım 2020 : s.181

**MAUPASSANT “AY IŞIĞI” Horla öyküsü Can Yayınları, Haziran 2013, 3.Basım : s.166


Kitap:Sus Barbatus! 2, Yazar:Faruk Duman, YKY, 2020, 592 s.





bottom of page