Tolstoy ve Dostoyevski tanışıyorlar mıydı?
"Gelelim asıl soruya, dünya edebiyatının iki muhteşem yazarı, Dostoyevski ve Tolstoy, aynı dönemde yaşadıklarına göre, tanışıyorlar mıydı? Hiç, şöyle oturup da edebiyattan, birbirlerinin eserlerinden konuşmuşlar, günümüz edebiyatçıları gibi zamane yazarlarının dedikodusunu yapmışlar mıydı?" Mahir Ünsal Eriş, dünya edebiyatına damga vuran iki büyük yazarın nasıl da bir türlü bir araya gelemediklerinin gerçek hikayesini anlatıyor!
Mahir Ünsal Eriş
Dünya Kupası nedeniyle milyonlarca insanın gözünün Rusya’da olduğu şu günlerde* ben de sözü Rusya’ya getirmek istiyorum. Ama futboldan ya da Dünya Kupası’ndan değil de biraz edebiyattan bahsedeceğim. Aslında daha doğrusu edebiyatın magazin kısmından.
Rus edebiyatından ziyade, yarattıkları değerlerle dünya edebiyatının en büyük yazarları arasına girmiş iki isim var. Fyodor Mihayloviç Dostoyevski ve Lev Nikolayeviç Tolstoy. Bu iki muhteşem yazarın etrafında okurların Dostoyevski’ciler ve Tolstoy’cular olmak üzere ikiye ayrıldıklarını, takım tutarcasına saflaştıklarını biliyoruz. Teşbihim kabahat sayılmazsa, lafı futbolla açtığım için söylüyorum, Ronaldo’cular ve Messi’ciler gibi. İnsan, ister istemez birine daha yakın hissediyor kendini.
Tanrı’nın bu çağda Rusya’ya edebiyat konusunda biraz cömert davrandığını da kabul etmek gerek. Tolstoy ve Dostoyevski’nin aynı çağda yaşamış olması bir yana, bugün Rus edebiyatı dediğimizde aklımıza gelen Çehov, Turgenyev, Gonçarov, Gogol, Puşkin, Lermontov gibi isimler hep, üç aşağı beş yukarı, bu dönemde yaşamışlar. Peki, gelelim asıl soruya, dünya edebiyatının iki muhteşem yazarı, Dostoyevski ve Tolstoy, aynı dönemde yaşadıklarına göre, tanışıyorlar mıydı? Hiç, şöyle oturup da edebiyattan, birbirlerinin eserlerinden konuşmuşlar, günümüz edebiyatçıları gibi zamane yazarlarının dedikodusunu yapmışlar mıydı?
Kısa cevap: maalesef hayır.
Tolstoy, ümit veren bir genç yazar olarak 1855 yılında Petersburg’a geldiğinde bir sürü başka yazarla tanışmıştı. Fakat bu dönemde Dostoyevski sürgündeydi. Birbirlerinin eserlerini okuyorlar, takip ediyorlardı. Yirmi küsur yıl sonra Tolstoy, baş yapıtı Savaş ve Barış’ı yayımladığında Dostoyevski bu muhteşemliğin karşısında hayranlığını gizleyememiş, dostlarıyla paylaşmaktan çekinmemişti. İkilinin birbirine en yakın şekilde teğet geçişi 1878 yılında oldu. Felsefeci Vladimir Solovyev’in bir konuşması sırasında her ikisi de dinleyiciler arasındaydı. Fakat o gün de tanışmaları mümkün olmadı. Kaynayan kalabalığın arasında bir araya gelemediler.
Bundan iki yıl sonra Dostoyevski, Puşkin anıtının açılışı için düzenlenecek törene katılmak üzere Moskova’ya geldiğinde, törenden önce Tolstoy’u Yasnaya Polyana’da ziyaret etmek istedi. Fakat ortak ahbabı, Tolstoy’un kendini kalabalıklardan çekerek münzevi bir hayat sürmeye başladığını, pek öyle ziyaretçi kabul edecek bir havada olmadığını söyleyince bundan vazgeçti.
Hayat imkanları ertelemek için çok kısa!
Aynı yıl, Tolstoy, bir türlü denk gelemediği çağdaşının Ölüler Evinden Anılar adlı kitabını okuyunca bundan çok etkilenerek, zamanın meşhur eleştirmeni Nikolay Strahov’a yazdığı bir mektupta Dostoyevski için, “Puşkin de dahil olmak üzere, yeni edebiyatımızın en iyisi,” der. İki büyük yazarın da birbirlerinin edebiyatına duydukları hayranlık istikrarlı bir şekilde yükselmeye devam etti. Fakat hayatın imkanları ertelemek için çok kısa olduğunu göstermek istercesine Dostoyevski 1881 yılında ölünce hesap ne yazık ki yarım kaldı. Böylece dünya edebiyatının bu en büyük iki Rus yazarı hiçbir zaman tanışamamış oldular.
Tolstoy’un, Dostoyevski’nin ölümüne çok üzüldüğü söylenir. Yazdığı bir başka mektupta, “Bu adamı hiç görmedim, hiç de bir ilişkimiz olmadı. Ama, şimdi o aniden ölüverince, bana en yakın, varlığına ihtiyaç duyacağım en kıymetli insanın o olduğunu idrak ettim. Onu dostum sayıyorum ve bir gün muhakkak görüşeceğimizden eminim,” demiştir.
Dostoyevski’nin eşi Anna Snitkina’nın Tolstoy ve eşiyle arkadaşlık ettiği, Dostoyevski’nin ölümünden sonra defalarca görüştükleri bir araya geldikleri kaydediliyor. Bu ziyaretlerde Tolstoy’un, Anna Snitkina’ya, Dostoyevski’yle tanışmamış olmaktan duyduğu büyük pişmanlığı sıklıkla dile getirdiği de söylenenler arasında.
Roman mefhumunun, yazarlığın ne kadar yukarılara taşınabileceği ile ilgili dünyanın algısını yeniden biçimlendiren bu iki muazzam Rus yazarının, Rus edebiyatının en bereketli çağında yaşayıp da hiç bir araya gelememiş, asla tanışamamış olması elbette dramatik. Ama birbirleri üzerinde bizim hiç bilemediğimiz etkiler bıraktıkları da yadsınamaz. Edebiyat tarihçileri, Tolstoy’un, Yasnaya Polyana’daki son günlerinde, hayatında okuduğu son kitabın Karamazov Kardeşler olduğunu söylüyorlar. Bu da tanışmak sayılır belki.
*Cumhuriyet Gazetesinin 23 Haziran 2018 tarihli “Cuma6tesi” ekinde yayımlanmıştır.
Comments