top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

İstanbul’u bir yerde her yerinde adımlarının izi bulunan yazardan okuyun

Nagihan Kahraman yazdı: Reha Tanör’ün kitabı, Ud Çalan Kadınlar, İstanbul’daki bazı “yerler” ve o yerlerin yazarda çağrıştırdığı “düşünceler”i anlatan bir deneme kitabı.



İstanbul; orada yaşayanı yaşamayanına, onu seveni sevmeyenine uçsuz bucaksızmış izlenimi veren, adeta büyülü bir şehir. Sınırlarını aşıyor İstanbul çoğu zaman; tarihiyle, kültürüyle, coğrafyasıyla, sokaklarıyla, müziğiyle… Daha pek çok şey sıralanabilir şüphesiz. Bir de “yerler”i var tabii. Mimari açıdan insanda hayret uyandıran ve saatlerce karşısına geçip izlenen bazı yerleri ya da üzerinden sadece geçip gidilen yolları, köprüleri, merdivenleri… Her şekilde İstanbul kendisine hayran bırakmayı biliyor insanı. Yıllar içinde hakkında yüzlerce, binlerce kitap yazılmış, bir o kadar da film çekilmiştir. Hikayeler, romanların hep merkezinde İstanbul olmuştur yıllar boyunca. Çünkü o bir roman kişisi gibi adeta durur tüm heybetiyle. Bundan sebeptir ki hakkında gezi yazıları, denemeler de bolcadır. Bu yazımda bunun yeni örneklerinden biri olan Ud Çalan Kadınlar’dan bahsedeceğim. Reha Tanör’ün kitaplarının bir yenisi olan bu eser “Sana Michelin’li Sofralardan Baktım Aziz İstanbul” alt başlığını taşıyor. Yahya Kemal’in kendisiyle özdeşleşen “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!” dizesiyle başlayan “Bir Başka Tepeden” adlı şiirine gönderme olan bu başlık, tıpkı bu şiir gibi Ud Çalan Kadınlar’ın da İstanbul’a bir övgü niteliği taşıdığını daha en baştan ilan ediyor. 


Reha Tanör’ün eserin başında açıkladığı üzere Ud Çalan Kadınlar, İstanbul’daki bazı “yerler” ve o yerlerin yazarda çağrıştırdığı “düşünceler”i anlatan bir deneme kitabı. Galata Köprüsü, Camondo Merdivenleri, Beylerbeyi, Fatih ve Harbiye bunlardan bazıları. 1947’de İstanbul’da doğan ve Galatasaray Lisesi ile ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren, İstanbul’un her yerinde adımlarının izi bulunan yazarda, bu “yerler”in uzun bir listesi vardır muhakkak. Sadece bu kitap içine sığabilen kısmının bile tadı damakta kalıyor. Bugüne kadar pek çok alanda birçok kitabı yayımlanan Reha Tanör’ün yeme-içme kültürüne dair de kitapları mevcut. Dünya mutfaklarına, ülke kültürlerine ve ödüllü restoranlara hakim olan yazarın bu kitabı da hem bir İstanbul rehberi hem de İstanbul’un kalburüstü restoranlarına dair bilgiler içeriyor. Kitabının alt başlığında “Michelin’li Sofralar” denmesinin sebebi de bu. “Michelin Yıldızı”, olağanüstü yemekler sunan restoranlara verilen bir ödül. Malzemelerin kalitesi, lezzetlerin uyumu, pişirme tekniklerine hakimiyet, şefin kişiliğinin yemek deneyimine yansıması ve müfettişlerin ziyaretleri arasındaki tutarlılık restoranların Michelin Yıldızı’nı alabilmesindeki kriterler. (https://guide.michelin.com/tr/tr/article/features/what-is-a-michelin-star-tr) Yazar da İstanbul’un semtlerinden bahsederken konuyu bölümlerin herbirinde Mikla, Nicole, Kıyı gibi Michelin Yıldızlı restoranlara getiriyor ve yemek kültürü ve adabıyla ilgili birçok bilgi sunuyor okura.


Ud Çalan Kadınlar, toplamda beş ana bölümden oluşuyor: “Köprü ve Sisifos’un Kayası Üzerine”, “Camondo Merdivenleri ve Çaresizlik Üzerine”, “Berber Ömer’in Dükkânı ve Kuşaklar Üzerine”, “Fatih-Harbiye ve Ud Çalan Kadınlar Üzerine” ve "Recebin Kahvesi ve Armağanın Değeri Üzerine”. Bölümlerin adlarından anlaşılacağı üzere yazarın hayatta daima çabalamak zorunda olma, çaresizlik, kuşaklar arası ilişkiler gibi pek çok konuyla ilgili söyleyecekleri var. Hayatından bol bol örnekler sunarak yapıyor bunu; çocukluğundan, evliliğinden, okul hayatından yaşadığı yerlere, geçirdikleri hastalıklara kadar. Okurdan çok kendine anlatıyor o günleri adeta, tam da bir denemeden beklendiği üzere. Bazen de uyarıyor okuru; bahsettiği yerlerin şimdinin değil geçmişin İstanbul’unda kaldığını söylüyor. Örneğin “Köprü ve Sisifos’un Kayası Üzerine”de Eminönü ile Karaköy’ü kucaklaştıran Galata Köprüsü ve çevresinin 1960’lardaki hâlinden bahsetmektedir. Hukuk fakültesinde okuduğu yıllarda her sabah düzenli olarak Beylerbeyi’nden binip Köprü’ye oradan da otobüsle Beyazıt’a gidişini ve aynı yoldan her akşam geri dönüşünü anlatıyor. O yıllarda Köprü’nün iki tarafında vapur iskelelerinin dizili olduğunu; Haliç tarafındakiler ile Marmara tarafında olanları karşılaştırmalı olarak gösteriyor uzun uzun. “Gösteriyor” diyorum çünkü geçilen yerleri, sokakları öyle bir betimliyor ki okur da yazarla birlikte adeta bir İstanbul turuna çıkıyor. Devam ediyor aynı bölümde Köprü’nün altındaki ve üstündekilerine. Kahveleri, balıkçıları, çınlayan tramvayları geçiyor, Yeni Camii’ye Mısır Çarşısına uzanıyor. Satırları okurken İstanbul’u “adım adım” dolaşıyorsunuz Reha Tanör’le birlikte. Ayasofya Camisi, Sultanahmet Camisi, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı’yla başlayıp Sirkeci’ye doğru Sepetçiler Kasrı, Düyunu Umumiye binası, Beyazıt Kulesi diye devam ediyor satırlar. Yazar karşıya da geçiriyor okuru; Üsküdar’da Mihrimah Camisi, Yeni Valide Camisi, Atik Valide Camisi ve Orta Valide Camisi. Oradan Kadıköy’e Selimiye Kışlası’na, Çengelköy’e… Bölüm boyunca elbette ki Galata Kulesi’nden Altın Boynuz’dan (Haliç), Balat’tan ve daha bir sürü yerden bahsediyor. Oraların hem tarihinden, hem mimarisinden söz ederken kendi anılarıyla da süslüyor oraları. Yazar da hatta bu yüzden “‘Köprü’den Bakıldığında Görülen Yerler’ turu” der anlattıklarına. Diğer bölümlerde adı geçen Camondo Merdivenleri’ni, Beylerbeyi’ni, Fatih ve Harbiye semtlerini de aynı bu misafirperverlikle gezdiriyor okura. Yazar, İstanbul’u öyle iyi tanıyor ve öylesine sahiplenmiştir ki  bir ev sahibi edâsıyla anlatıyor onu şehrinde birer konuk gibi gördüğü okurlarına. 


Ud Çalan Kadınlar’la ilgili söylenecek daha çok şey var. Özellikle Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye romanındaki Neriman’ın yaşadığı Fatih’i ve Harbiye tramvayına atlayarak sık sık çıktığı Beyoğlu’nu yine tıpkı diğer bölümlerdeki titizlik ve derinlikle anlatıyor “Fatih-Harbiye ve Ud Çalan Kadınlar Üzerine” adlı bölümde. Doğululuk ve Batılılığın enstrümanlar aracılığıyla dahi sembolleştiğini; kemençe, ney, ud gibi “Doğulu” müzik aletlerinin karşısına keman gibi “Batılı” bir müzik aletinin konulduğu roman üzerinden Reha Tanör de kendi “ud çalan kadınlar”ını anlatıyor.  Bir deneme kitabı ama aynı zamanda anı ve gezi yazısı özellikleri de gösteren ve aynı zamanda İstanbul’un tarihine, mimarisine, yemek kültürüne dair pek çok “şey” içeren bir kitap Ud Çalan Kadınlar. Meraklısına muhakkak öneriyorum. 


UD ÇALAN KADINLAR

Reha Tanör

İthaki Yayınları, 2024

Tür: Deneme

Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page