top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Berlin’de Üç Yabancı

Nagihan Kahraman yazdı: "Yabancı, Barbaros Altuğ'un 8 yıl aradan sonra yayımlanan ikinci romanı. Aynı zamanda Biz Burada İyiyiz’le başlayan üçlemenin devam kitabı."


Barbaros Altuğ’la 2014 yılında Biz Burada İyiyiz kitabı ile tanışmıştım. Kitabı okuduğumda bu kadar kısacık bir roman nasıl böyle derin olabilmiş, diye de çok şaşırmıştım. Yasemin, Emre, Deniz ve Ali'nin arkadaşlıklarını konu ediniyor ve yakın tarihe dair bir arka planda geçiyordu roman. Bir yerden sonra Berlin birleştiriyordu onları, orada nefes alıyorlardı bir nevî.



Geçtiğimiz günlerde yazarın yeni kitabı Yabancı, İthaki Yayınları etiketiyle basıldı. Yabancı, Barbaros Altuğ'un 8 yıl aradan sonra yayımlanan ikinci romanı. Aynı zamanda Biz Burada İyiyiz’le başlayan üçlemenin devam kitabı. Tıpkı öncekindeki gibi Berlin var odakta ve üç arkadaş karşılıyor bizleri yine. Dunya, Tuba ve Suna İstanbul’da yaşayan üç arkadaşken hayat onları önce Portekiz’e ardından da Berlin’e fırlatır adeta. Beş günlüğüne Lizbon tatilinde olan arkadaşlar henüz oranın tadını çıkarmaya çalışırken İstanbul'dan bir haber alırlar. Hazırladıkları bir haber dosyası sebebiyle evleri basılarak dosyaya el konulmuştur. Bir daha dönemeyeceklerini anlayan bu kadınlar kendilerine yeni bir yol çizmek durumunda kalırlar. Sırasıyla Dunya’yı Berlin’de, Tuba’yı Lizbon’da ve Suna’yı da Hindistan’da bir hayat kurmaya çalışırken okuyoruz önce. Sonra yine üçünün yolu Berlin'de kesişiyor ve onlara adeta kucağını açan Berlin’i de romanın bir karakteriymiş gibi görmeye başlıyoruz. Bu yönüyle karakterler ve yaşanan olaylar bambaşka olsa da izlenen Berlin rotası sebebiyle Biz Burada İyiyiz’le ortak bir paydada olduğunu görüyoruz bu romanın da.


Yabancı olay gelişimi açısından çift katman üzerinde ilerleyen bir roman. Metnin anlatıcısı olan Dunya’nın arkadaşları ile ilişkisinin anlatıldığı, 2016 yılında geçen ilk zemin ve Dunya’nın 1980 sonrasındaki anıları ile bu yıllarda annesiyle bir türlü kurulamayan bağına ışık tutan ikinci zemin. Bu yönüyle yalnızca Dunya’yı ilgilendiren minör bir mesele üzerinden majör bir meseleye de değinildiği, bir tür parça-bütün ilişkisi kurulduğunu söylemek mümkün. Çocukluğunda annesi ve ablasıyla birlikte dedelerinde kalmaya başladıklarından kısa süre sonra annesi, hakkında hiçbir fikri olmadığı Almanya’ya göçmeye karar verir. Bir heves uğruna Dunya da böylece ilk kez gelmiş olur Berlin’e. Ancak on beş yaşındayken evden ayrılmak zorunda kalır ve yıllarca süren mücadele sonunda bir şekilde İstanbul’a tekrar gelir. Kendi ayakları üzerine basmaktadır artık. Ancak yıllar sonra hayat onu yeniden Berlin’e döndürüverir işte. Ailesinden hep dışarıda, ailesine yabancıdır Dunya. Çünkü cinsel kimliği şekillenirken onun “tuhaf” olduğunu düşünür annesi. Onun "gerçek" bir erkek olamadığını gördükçe daha da çirkinleşir annesinin tavırları. Sonrasında ablası da keser iletişimi kendisiyle. Bu sebeple çocukluğundan beri sevilmediğini düşünür hep Dunya ve kendisiyle ilgili şunları söyler:

“Annesi tarafından, kendisi olmaya çalıştığı için sevilmemiş bir çocuk. Kendi yaralarımı sarmak mümkün olmadı. Ama yaralara da alışılıyormuş.” (s.100)

Bu yönüyle romanın satır aralarında queer kimliğin maruz kaldığı psikolojik şiddeti de okumuş oluyoruz. Hem de insanın en yakını bildiği kendi ailesi tarafından bile.


Romanın arka planında, bunların dışında memleketinden uzakta olmanın yıkıcılığına da değiniliyor. Bu açıdan bakıldığında kitabın ismini yabanda yani dışarıda kalan anlamıyla yorumlamamız da mümkün. Nereye giderlerse gitsinler oraya yabancı kalır bu üç kadın.


Roman hem gerçek hem de mecazi anlamda yabancı olunan yerde olma hâlini ve yaşanan yere yabancı olmayı yansıtıyor iki yönlü olarak. Yer yer arkadaşlıkları da bundan nasibini alır. Çok yakın görünen bu insanların dostlukları sanıldığı kadar güçlü mü acaba? Arkadaşlık ve dostluğu da sorguluyoruz bu sâyede. Bir noktadan sonra yakın ilişkilerinde birbirlerine de yabancılaştıklarını seziyoruz. Görüldüğü üzere bu şekilde romanda yabancı kavramı katman katman açılarak ilerliyor. Yazarın oluşturduğu izlekleri; aileyi, dostluğu, memleketinden uzakta olmayı ve yabancılık hissini, kimliğini oluşturma yolunda özgürlüğü seçmenin ödettiği bedelleri bir çırpıda okuyoruz. Tıpkı diğer kitapta olduğu gibi bunda da yazarın yüz yirmi sayfaya bunu nasıl sığdırdığına hayret ettim. Barbaros Altuğ’un diğer kitaplarıyla aradan bu kadar zaman geçmeden buluşmak dileğiyle. İyi okumalar.


YABANCI

Barbaros Altuğ

İthaki Yayınları, 2022

128 s.

bottom of page