top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

Bir yazar için ölülerle uzlaşmak…

İlke Kamar, Margaret Atwood'un Ölülerle Uzlaşmak “Bir Yazarın Yazmak Üzerine Düşünceleri” adlı kitabı üzerine yazdı: "Kitap yazma süreçlerindeki mücadeleler, engeller, yazma arzusu ve dürtüsü, yazmanın nasıl bir his olduğu gibi sorulardan yola çıkarak “niçin yazarız?” meselesini etraflıca irdeliyor."

İlke Kamar


“Yazmak üstüne bir kitap bu… Fakat nasıl yazılacağı hakkında değil; kendi yazılarım hakkında da değil, herhangi bir çağda veya ülkede yaşamış herhangi birinin yazılarıyla da ilgili değil. Nasıl desem? Diyelim ki yazarın (erkek ya da kadın, ki cinsiyet her zaman az çok fark yaratır) konumuyla ilgili. Diyelim ki bu kitap, sözcük madenlerinde mesela kırk yıl boyunca çalışıp didinmiş bir erkek ya da kadının -ne tesadüftür ki ben de bu işi aşağı yukarı bu kadar zamandır yapıyorum-bir gece yarısı uyanıp da bunca zaman ne yaptığını düşündükten sonra, ertesi gün yazmaya başlamayı düşünebileceği türden bir kitap. O kadın neler yapmış? Neden ve kimin için? Hem yazmak ne demek ki? İnsani bir faaliyet, bir uğraş, meslek, para kazanma aracı ya da hatta bir sanat olarak ne demek ve neden onca insan yazma ihtiyacı duyuyor?”

Alıntıladığım bu bölüm, Margaret Atwood ‘un Ölülerle Uzlaşmak “Bir Yazarın Yazmak Üzerine Düşünceleri” alt başlığıyla yayımlanan kitabından. Dost Körpe’nin çevirisiyle Doğan Kitap tarafından okuyucuyla buluşturulan kitabın hareket noktası yazmak ve yazarlık. Eserleri tür olarak çoğunlukla bilimkurgu kategorisine dâhil edilse de çağdaş dünya edebiyatı yazarı olarak da kategorize edilen Margaret Atwood birçok prestijli edebiyat ödülüne sahip bir yazar. Antilop ve Flurya, Kalp Gidince, Tufan Zamanı, Penelope, Başka Dünyalar, Damızlık Kızın Öyküsü, Kör Suikastçı ve Nam-ı Diğer Grace gibi birçok kitabı Türkçeye çevrilen Margaret Atwood ‘un yazar ve yazarlık konusundaki görüşleri bu kitapta karşımıza çıkıyor.



Atwood ’un Cambridge Üniversitesi'nde Empson Konferansları başlığında verdiği altı sunumun metinlerinden oluşan kitap yazma süreçlerindeki mücadeleler, engeller, yazma arzusu ve dürtüsü, yazmanın nasıl bir his olduğu gibi sorulardan yola çıkarak “niçin yazarız?” meselesini etraflıca irdeliyor. “Kimin için yazıyorsun?”, “neden yazıyorsun?”, “yazdıkların nereden geliyor?” gibi yazma uğraşının nedenlerini değerlendirmeye çalışıyor. Atwood’a göre “Neden Yazarız?” sorusunun sıralanacak pek çok yanıtı var: “Dünyayı olduğu gibi kaydetmek, unutulan geçmişi ortaya çıkarmak, intikam arzusunu tatmin etmek, haz vermek, eğitmek, doğaya ve okura ayna tutmak, toplumu ve aksayan yönlerini resmetmek, ölüme burun kıvırmak, çocuklarım ayakkabı giyinsinler diye para kazanmak, bana tepeden bakanlara tepeden bakabilmek amacıyla para kazanmak…” bunlardan sadece birkaçı. Ama neden ne olursa olsun, yeni bilgilileri gün ışığına çıkarmak ona göre, en önemli amaç olmalı. Kitabın en dikkat çekici varsayımı Atwood’a göre yazarların ‘çift kişiliğe’ sahip olması. Atwood yazar olan benlikle yazar olmayan benliğin varlığına vurgu yapıyor. Bu ikili benlik yapısı ise öykü anlatıcılığıyla öykü yazma arasındaki farkı doğuruyor:

“Bütün yazarlar çifttir. Bunun sebebi basittir: Okuduğunuz kitabın yazarıyla asla tanışamazsınız. Kitabın yazılışıyla yayımlanışı arasında çok fazla zaman geçmiştir ve o kitabı yazan kişi artık başka biridir. Veya en azından söylenen bahane budur. Bir yandan, yazarın sorumluluklarından kaçmasının kolay bir yoludur ve bu ciddiye almaya değmez. Ama öte yandan, gayet doğrudur da.”

Atwood, öykü yazarı ile ve öykü anlatıcılığı arasındaki farkı da bu ikili benlik yapısı üzerinden değerlendirirken içinde bulunduğumuz çağı post-romantik olarak nitelendiriyor. Yazarların öykü anlatır numarası yapmasının kadim bir “hile” olduğunu oysa gerçekte yazarın illüzyonu yaratan bir yazım tarzı bulmuş olduğunu ileri sürüyor: “Fakat bir yazar bizi istediği kadar kandırsın, öykü anlatıcısıyla aynı şey değildir. Her şeyden önce o, öykü anlatıcısının tersine, kurgularken tek başınadır. Öykü anlatıcısı, tıpkı aktör gibi, seyirciler karşısındadır ve onların anlık tepkilerine karşılık vermesi gerekir. Onunki bir performans sanatıdır: Enstrümanı, mimik ve jestleriyle desteklenen sesidir. Karşısında seyirciler olduğu için bazı sınırların içinde kalmak durumundadır.”


‘Ölüler tarafından korunan hazine’

Ölülerle Uzlaşmak, yazma sürecine dair tasvirleri içerse de genç yazarlara yol gösteren, “nasıl yazılır?” türünden bir kitap değil. Başta kendi olmak üzere Platon, Oscar Wilde, John Milton gibi birçok yazardan yola çıkarak ‘yazma teorilerini’ ele alan bir çalışma. Her ne kadar yazma üzerine tavsiyeleri olsa da hiçbir tavsiyenin işe yaramadığını da söylüyor Atwood.

Kitabının dikkat çekici bir diğer bölümü ise çalışmaya da ismini veren İniş: “Ölülerle Uzlaşmak Yeraltı Dünyası’na kim ve neden iner?” Atwood bu bölümde anlatı türünden yazıların yazılmasında faniliğe karşı içten içe duyulan korku ve ilginin neden olduğu hipotezini tartışmaya açıyor. Bunu yaparken de kendi anlatımıyla “Yeraltı Dünyasına” yani geçmişe bir yolculuk yapmaktan geri durmuyor. Dudley Young, Ann Maria Mac Donald, John Irving, Çehov, Leon Edel, Dante, Borges gibi birçok yazara referansta bulunarak yazarların Yeraltı Dünyası yaptıkları ziyaretlerin nedenini anlatmaya çalışıyor. Adwood, çeşitli kültürlerde ölülerle kurulan, ilişkileri ele alırken Gılgamış gibi destanlardan da yararlanarak hipotezini destekleyici bulgular elde etmeye çalışıyor. Ona göre bütün yazarlar ölülerden bir şeyler öğrenmek zorundadır: “Yazmayı sürdürdükçe, sizden önceki yazarların eserlerini keşfedersiniz; ayrıca, onlar tarafından yargılandığınızı ve sorumlu tutulduğunuzu hissedersiniz. Ama sadece yazarlardan değil, eskiden yaşamış herkesten, her şekilde bir şeyler öğrenebilirsiniz. Çünkü ölüler geçmişi, öyküleri ve bazı gerçekleri kontrol eder; dolayısıyla da eğer anlatıcı olmak istiyorsanız, geçmişteki bu zaman katmanlarıyla eninde sonunda ilgilenmeniz gerekir. Söz konusu dün olsa bile, şimdiki zaman değildir. İçinde yazmakta olduğunuz şimdiki zaman değildir.” Atwood göre Yeraltı Dünyasına gitmek ve ölülerin koruduğu o hazineyi almak çok önemli yazarlar için, ama yetmez. Geçmiş zamandan aldıklarınızı tekrar zamanın içine koymak ve dönüştürmek gerekir. Yoksa ölüler tarafından korunan hazinenin de bir anlamı olmayacaktır.


ÖLÜLERLE UZLAŞMAK - Bir Yazarın Yazmak Üzerine Düşünceleri

Margaret Atwood

Doğan Kitap, 2021

Çeviri: Dost Körpe

Editör: Aslı Güneş

207 s.

bottom of page