Bir Yazar Anatomisi: Bunu Bi’ Düşün: Yazarlık yaşamımda gidişatı değiştiren anlar
Büşra Uyar, Dövüş Kulübü’ne o kontrolsüz gücü veren yazarı Chuck Palahniuk’in Bunu Bi' Düşün isimli kitabı üzerine yazdı. "Palahniuk’in belki her cümlesi kendi anlatı dünyasında bir tür mühendislik dehası olarak işler..."
Bir dönem erkeklerin dilinden düşmeyen –ve her ne hikmetse– karşı tarafın estetik tercihlerini doğrudan küçümseyen o cümleyi hatırlayalım: “Ben felsefesi olmayan film izlemiyorum!”
O felsefesi olan film, sinemanın en muhteşem yıllarından 1999’un başka bir kült mahsülüydü: Dövüş Kulübü (Fight Club). Kadınlar tarafından yetiştirilen erkeklerin rockstar olamayacağını anlamasının öfkesiydi Dövüş Kulübü, en basit ifadesiyle. Sinemada bu denli iyi işlemesinin en büyük sebebi, yönetmen David Fincher’ın son derece titiz ama kirli estetiğiydi şüphesiz. Ama edebi anlamda Dövüş Kulübü’ne o kontrolsüz gücü veren kişi Chuck Palahniuk’in ta kendisiydi!
İtiraf edelim, çoğumuzun Palahniuk ile rahatsız edici ama bir o kadar da keyif veren bir ilişkisi var. Zira “gevezeliğine” alıştığımız bir arkadaş o: Belki ilk sayfasının ilk cümlesinden bizi “o” olduğuna ikna eder ve biz de söz konusu Palahniuk olunca göz deviremediğimiz plot-twistlere, yormayan ama asla seyreltilmeyen dinamik sıçramalara, rahatsız koku ve tatlara, uykusuzluğa, deliliğe kendimizi bırakıveririz. Derli toplu hayatlarımızın keyifli çığırından çıkış anıdır bu, anca bu.
Keyiflidir çünkü özensiz ya da spontane değildir. Palahniuk’in belki her cümlesi kendi anlatı dünyasında bir tür mühendislik dehası olarak işler: Her cümle ya olay örgüsünde, ya zihninizde ya da derinizin altında bir yerlerde, bir anlam üretmeye başlar. Bir tür büyü diyebilirdik ama söz konusu Palahniuk olunca bir tür “merdiven altı uyuşturucusu” diyebiliriz buna. Bu yazıdan sonra elinize alacağınız –ya da bu yazıdan önce yutarcasına okuduğunuz– Bunu Bi’ Düşün: Yazarlık Yaşamımda Gidişatı Değiştiren Anlar ise Palahniuk’in yazar odasından ziyade, kir pas içindeki mezbahasına bir bakış.
Düşbaz’ın Ekim programı kapsamında, Seda Ağar’ın çevirisiyle okuma fırsatı bulduğumuz Bunu Bi’ Düşün’ün tanımı aslında çok basit: Bir tür Palahniuk rehberi.
Palahniuk kaleme aldığı bu rehberde kendi yazarlık serüvenini ele alırken, bir tür “yeraltı edebiyatı” dersi de veriyor. Ancak dünya çapında başarıya ulaşmış bir yazarın üstten bakan o rahatsız edici tavrı yok metinde, kaldı ki, yazar olmak için bu kitabı eline alan bizlerin de bu tavra bürünmesine izin de yok. Tam tersine, belki de Palahniuk’in en büyük amacı, tam da yerli yersiz filizlenen o narsizmi alaşağı etmek. Bu nedenle yine külliyatı boyunca yaptığı şeyi yaparak okurunun steril hayatına saldırıyor: Dersleri boyunca oturaklı metinlere referans veriyorsa gece yarısı akıllara düşen erotik sohbet hatlarına da yer veriyor; Jungla yeniden yeniden anlamlanan rüyalardan dem vuruyorsa, bir öykünün ectasy etkisine sahip olabilme tüyolarından da bahsediyor. Palahniuk’in en ilginç büyüsü ve başarısı da burada kendini gösteriyor aslında: Zira elimizdeki kitap bir süreden sonra kurmaca-dışı olmaktan çıkarak tamamen Palahniuk’i ele veren ama bir yandan da onun anlatı estetiğine tamamen sadık kalan, capcanlı bir metin olarak okurun hayatına nüfuz ediyor.
“Eğer benim öğrencim olsaydınız,” diyor Palahniuk, Bunu Bi’ Düşün: Yazarlık Yaşamımda Gidişatı Değiştiren Anlar boyunca. Okur ise yapması gereken tek bir şey olduğunu biliyor: O “eğer”i cümleden atmak ve Palahniuk’in öğrencisi olabilmek için o terk edilmiş evin kapısının önünde, her türlü zorbalığa rağmen sabırla beklemek!
BUNU Bİ' DÜŞÜN
Chuck Palahniuk
Düşbaz Kitap, 2021
Çeviri: Seda Ağar
Dizi Editörü: Cansu Canseven
224 s.
Comments