Kalıcı bir sevince ulaşmak mümkün mü?
Burcu Karakoç, Çetin Balanuye'nin kaleme aldığı Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitabı üzerine yazdı: "Yazar felsefeyi yaşamın tam da ortasına taşıyarak felsefenin üst düzey uğraşların bir formu olarak yorumlanması nedeniyle yaşamdan kopuk olduğu fikrine sevecen bir karşı duruş sergiliyor."
17. yüzyılın öne çıkan filozoflarından biri olan Spinoza’nın temel felsefesini içeren Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitap; sevinç duymanın yaşamdaki kimi kısa anların ötesinde bir yaşam biçimine dönüşebileceğini gösterirken bizi sevinçten uzaklaştıran kökleşmiş fikir ve tutumlardan Spinoza’nın öğretisiyle uzaklaşabileceğimizin, sevincin önündeki engellerin kendimiz ve yaşam algımızla ilgili olduğunun altını çiziyor. Meselenin ufuk açıcı bir perspektifle ele alınması ise zihnimizdeki sevinç tanımını sarsmayı başarıyor.
Çetin Balanuye, Akdeniz Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi. Birçok farklı çalışmanın yanı sıra Spinoza felsefesi ile ilgili kitapları ve çeşitli makaleleri olan Balanuye’nin, Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitabı ilk kez 2016 yılında yayımlanmış. Üç ana bölüm ve pek çok alt başlıktan oluşan bu kitap; özellikle sevinç, özgür irade, aşkıncılık ve “Doğa/Tanrı” kavramlarının ne olduğu, hangi bağlamlarda kullanıldığı ve yaşamın özünü anlamada hangi noktada durdukları etrafında şekillenmiş. Balanuye; Spinoza’nın görüşlerini filozofun ünlü eseri “Ethica” yı merkeze alarak analiz etmiş. Analizlere kendi düşünsel süreçlerini de yansıtan yazar; öte yandan kitapta yer alan kavram ve görüşleri kişisel yaşamından derledikleri, gözlemleri ve deneyimleriyle de birleştirerek günlük yaşam pratiklerindeki arka planı felsefeyle kesiştirmiş. Bu yönüyle yazarın felsefeyi yaşamın tam da ortasına taşıması ve felsefenin üst düzey uğraşların bir formu olarak yorumlanması nedeniyle yaşamdan kopuk olduğu fikrine de sevecen bir karşı duruş sergilediğini düşünüyorum.

Yazar; dini, kültürel ve sosyal kodlarla bilinçdışını şekillendiren varsayımların “Doğa/Tanrı” yı algılama biçimini belirlediğini ifade ediyor. Bu algılama biçiminin sevinci öteleyen, insanın insanla ve insanın yaşamla ilişkilerini “keder” kıskacına çeken temel unsur olduğunu dile getiriyor. Özgürleşmenin “Doğa/ Tanrı”yı kavramakla mümkün olabileceğini söyleyen yazar; eylemlerimizin tek belirleyicisi olduğumuz fikrinden uzaklaşmanın sevince kavuşmada etkili olduğunu belirtmiş. Balanuye’ ye göre; yaşamın dinamiklerini fark edip, bu dinamiklerin işleyişinin “Doğa/ Tanrı” ile bağını çözerek dünyaya bakışımızı değiştirebiliriz. Kendi kişisel ve toplumsal dokümanlarımızı çok yönlü bir değerlendirmeye tabi tutarak sevincin önüne kesen duygu, fikir ve eylemleri farklı bir bilinç düzeyine taşıyabiliriz. Böylece farkındalık düzeyindeki değişiklikler yaşamı tüm yönleriyle kabul edebilme iradesini oluşturur.

Spinoza’nın özgür iradenin olmadığıyla ile ilgili görüşlerinin aç