top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Kalıcı bir sevince ulaşmak mümkün mü?

Burcu Karakoç, Çetin Balanuye'nin kaleme aldığı Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitabı üzerine yazdı: "Yazar felsefeyi yaşamın tam da ortasına taşıyarak felsefenin üst düzey uğraşların bir formu olarak yorumlanması nedeniyle yaşamdan kopuk olduğu fikrine sevecen bir karşı duruş sergiliyor."


17. yüzyılın öne çıkan filozoflarından biri olan Spinoza’nın temel felsefesini içeren Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitap; sevinç duymanın yaşamdaki kimi kısa anların ötesinde bir yaşam biçimine dönüşebileceğini gösterirken bizi sevinçten uzaklaştıran kökleşmiş fikir ve tutumlardan Spinoza’nın öğretisiyle uzaklaşabileceğimizin, sevincin önündeki engellerin kendimiz ve yaşam algımızla ilgili olduğunun altını çiziyor. Meselenin ufuk açıcı bir perspektifle ele alınması ise zihnimizdeki sevinç tanımını sarsmayı başarıyor.


Çetin Balanuye, Akdeniz Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi. Birçok farklı çalışmanın yanı sıra Spinoza felsefesi ile ilgili kitapları ve çeşitli makaleleri olan Balanuye’nin, Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? adlı kitabı ilk kez 2016 yılında yayımlanmış. Üç ana bölüm ve pek çok alt başlıktan oluşan bu kitap; özellikle sevinç, özgür irade, aşkıncılık ve “Doğa/Tanrı” kavramlarının ne olduğu, hangi bağlamlarda kullanıldığı ve yaşamın özünü anlamada hangi noktada durdukları etrafında şekillenmiş. Balanuye; Spinoza’nın görüşlerini filozofun ünlü eseri “Ethica” yı merkeze alarak analiz etmiş. Analizlere kendi düşünsel süreçlerini de yansıtan yazar; öte yandan kitapta yer alan kavram ve görüşleri kişisel yaşamından derledikleri, gözlemleri ve deneyimleriyle de birleştirerek günlük yaşam pratiklerindeki arka planı felsefeyle kesiştirmiş. Bu yönüyle yazarın felsefeyi yaşamın tam da ortasına taşıması ve felsefenin üst düzey uğraşların bir formu olarak yorumlanması nedeniyle yaşamdan kopuk olduğu fikrine de sevecen bir karşı duruş sergilediğini düşünüyorum.



Yazar; dini, kültürel ve sosyal kodlarla bilinçdışını şekillendiren varsayımların “Doğa/Tanrı” yı algılama biçimini belirlediğini ifade ediyor. Bu algılama biçiminin sevinci öteleyen, insanın insanla ve insanın yaşamla ilişkilerini “keder” kıskacına çeken temel unsur olduğunu dile getiriyor. Özgürleşmenin “Doğa/ Tanrı”yı kavramakla mümkün olabileceğini söyleyen yazar; eylemlerimizin tek belirleyicisi olduğumuz fikrinden uzaklaşmanın sevince kavuşmada etkili olduğunu belirtmiş. Balanuye’ ye göre; yaşamın dinamiklerini fark edip, bu dinamiklerin işleyişinin “Doğa/ Tanrı” ile bağını çözerek dünyaya bakışımızı değiştirebiliriz. Kendi kişisel ve toplumsal dokümanlarımızı çok yönlü bir değerlendirmeye tabi tutarak sevincin önüne kesen duygu, fikir ve eylemleri farklı bir bilinç düzeyine taşıyabiliriz. Böylece farkındalık düzeyindeki değişiklikler yaşamı tüm yönleriyle kabul edebilme iradesini oluşturur.


Spinoza’nın özgür iradenin olmadığıyla ile ilgili görüşlerinin açık ve sınırlarının belirli olması kitabın dikkat çeken kısımlarından biri. Tartışmaya epey açık olan bu görüş, kitap boyunca beni de uzun uzun düşündürdü. Yazar, Spinoza’nın özgür iradeyle ilgili fikirlerini yorumlarken beyinle ilgili yapılan araştırma ve deney sonuçlarından da söz ediyor. Böyle olunca şu sorular zihin egzersizlerini çoğaltıyor: İnsan eylem ve hareketlerinden ne ölçüde sorumludur? Bu yapıp etmelerimizin arkasındaki temel duygu ya da his ne düzeyde bize ait? Bu konuda tüm varlıkların yazgısını belirleyen bir Tanrı görüşünün yanı sıra insanın kendi yaşamını kendi irade ve gücüyle şekillendirdiğini ifade eden fikirler de söz konusu.


Kitapta beni etkileyip öne çıkan bakış açılarından biri de Spinoza’nın insanı beden ve zihin şeklinde iki ana bölgeye ayırmanın yanlışlığını ifade etmesiydi. Ona göre insan, zihin ve beden olarak iki parçadan oluşmaz. Beden ve zihin bir ve bütündür. Ancak birlikte var olup birlikte varlığını sürdürebilir. İnsana olan bu bütüncül yaklaşım, doğayı idrak etme ve insanın doğadaki konumunu “sağlıklı” belirleyebilmesi noktasında da yol gösterici nitelikte olabilir. Ayrıca var oluşu anlamlandırma telaşını ve bezginliği savuşturma, ölümü doğanın sistemi ve akışı içinde olağanlaştırarak korku patolojisinden uzaklaştırma açısından da sağaltıcı bir etki yaratabilir.


Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor? modern dünyada sonu gelmesi istenmeyen mutlu olma arzusundan bambaşka bir görüş ve pratiğin yansıması. Kalıcı bir sevincin mümkünlüğünü belli bir felsefi görüş üzerinden aktaran bu eser; bugünün tüketim reflekslerinden çok uzak, yaşamın özünü ve doğadaki canlıların bağını kavramaya yönelik bir düşünme daveti üretkenliğinde. Kapitalist edimlerle sözde “şifa” çığırtkanlığına devşirilen “kişisel gelişim” sermayesinden pay alma gayretleri son dönemde sıklıkla karşımıza çıkıyor. Tam da bu noktada felsefenin derinliği ve çoklu düşünme yollarını örmesi sahici bir sevince ulaşmada yol gösterici olabilir. Ticaret odaklı mutlak bir mutluluk vaadi ile kalıcı bir sevinç önerisi arasındaki farkları, niyetleri ve bakış açılarını ancak kitabı okuyup analiz ederek görebiliriz. Bu esere bizi mutluluğa vardıracak aracı bir güç olarak bakmak yerine öne sürülen görüşler üzerinde düşünmek, kavramları yorumlamak, yaşamımızda uygulama alanları açmak fikrimce daha sağlıklı bir bakış açıcı olabilir. Bu yönüyle belli bir farkındalık düzeyi oluşturabilecek nitelikte bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Yazarın felsefi terminolojiyi yumuşatan ve anlaşılır kılan dil ve üslubu da kitabı anlamada ve keyifli bir okumaya dönüştürmede epey yardımcı oluyor.


SPİNOZA’NIN SEVİNCİ NEREDEN GELİYOR?

Çetin Balanuye

Tür: Felsefe

Ayrıntı Yayınları, 2016

160 s.

bottom of page