top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Avustralya'dan Hindistan'a...

Nagihan Kahraman yazdı: "Dağlar Kükrediğinde, babasının işi sebebiyle Avustralya'dan Hindistan'a giden Ruby'nin bu kültürü tanımasını esas ala bir macera ve doğa romanı."


Timaş Yayınları'nın Gençlik Kitaplığı serisinden birçok kitap yayımlandı geçtiğimiz günlerde. Mayıs ayı bu yönden oldukça bereketli geçti diyebiliriz. Bunlardan biri de Jess Butterworth'ün Dağlar Kükrediğinde adlı eseri. Yazarın 2021'de Vahşi Doğanın Kalbinde adlı kitabı da Genç Timaş'tan çıkmıştı. Butterworth, çocukluğunu İngiltere ve Hindistan arasında geçirmiş bir yazar. Şu anda ABD'de yaşayan yazarın eserlerinde Hint kültürü önemli tutuyor. Kitabı ithaf ettiği anneannesi sayesinde Himalayalar hikayelerine aşina olduğunu anlıyoruz. Dağlar Kükrediğinde de babasının işi sebebiyle Avustralya'dan Hindistan'a giden Ruby'nin bu kültürü tanımasını esas ala bir macera ve doğa romanı.

Ruby on iki yaşında, babası ve büyükannesi ile yaşayan bir kız çocuğu. Avustralya'da merkezden kilometrelerce uzak, taşradaki bir otelde yaşıyorlar çünkü babası otelin müdürü. Annesi ise bir yılan bilimci olduğundan, doğayı çok seven Ruby'nin üzerindeki etkisi büyük. Fakat annesinin kısa bir süre önce trafik kazasında hayatını kaybetmiş olduğunu öğreniyoruz daha kitabın başlarında. Tam da bu noktada değinmem gereken bir husus var. 11+ okura hitap eden bu kitap duygusal açıdan zorlayıcı olabilir. Anne ya da babasını kaybetmiş küçük bir okur için bu kitabın anne özlemi içeren kısımlarını duygusal açıdan ağır buldum. Bu zor duyguyu babasının ve büyükannesinin desteğiyle aşan Ruby, babasının yeni bir otelde çalışacağını öğrenmesiyle yeniden karmaşık duygularla mücadele etmek zorunda kalır. Çok ani ve hızlı bir şekilde Avustralya'dan Hindistan'a gitmek durumunda kalan bu çekirdek aile, yolculuklarında yalnız değildir. Onlara eşlik eden bir köpekleri vardır ve yolda annesi ölmüş bir bebek kanguru gördüklerinde ölüme terk etmeye gönülleri razı gelmez, yola onunla devam ederler. Yolun sonunda başka bir ülkededirler artık; Hindistan'ın en kuzeyinde, Himalayalar'ın üstünde, yine şehir hayatından oldukça uzak bir yerdedir babasının çalışacağı otel. Bu noktadan itibaren Hindistan'a gidene kadar olan süreç ve Hindistan'a gittikten sonra yaşadıkları olarak iki eksende incelemek mümkün elimizdeki kitabı. Otelin bulunduğu Durga Dağı'na alışma süreci, edindiği yeni arkadaşlar ve elbette doğadaki hayvanlar Ruby'nin en büyük şansıdır. Doğa fotoğrafçısı olmak isteyen bir çocuk için bulunmaz bir cennet! Bu sebeple fotoğraf makinesini hep yanında taşıyan bu akıllı kıza bu coğrafyada yaşayacağı maceralarda yine en büyük yardımcısı makinesi olacaktır.


Dağlar Kükrediğinde'nin değindiği bir sürü mesele var. Aile, korkular, güven, hayvan sevgisi, doğanın dengesi, batıl inançlar ve elbette romanın merkezinde duran kaçak avlanma. Annesi ölmüş bir çocuğun psikolojisi bozulmadan, sorunlar yaşamadan devam etmesi oldukça güç fakat kendisine değer veren babası ve her konuda destek olan seksen dört yaşındaki büyükannesi ve köpekleri sayesinde Ruby sağlıklı bir şekilde atlatmış bu süreci. Birkaç korkusu kalmış elbet, karanlık gibi ya da kazak yapma gibi ama bunları aşması için yeni taşındıkları yer fırsatlar çıkaracaktır kendisine. Himalayalar coğrafya olarak doğanın tam kalbinde bir yaşam sürmelerini sağlar. Ruby kalbi hayvan sevgisiyle dolu, onlarla aynı dünyayı paylaşmayı bilen bir çocuk. Küçük yaşta doğaya saygılı olmayı öğrenmiş ailesinden. Ancak yeni otellerinde işler tahmin ettikleri gibi gitmeyince hepsi için işin içinden çıkılması güç bir mücadele başlar. Çoğu klasik anlatıdaki gibi iyilere karşı kötüler temel çatışmayı oluşturuyor bu romanda da. Çoğu anlatıdan aşina olduğumuz gibi küçük kız kötülerin farkına varır ve ailesiyle birlikte mücadele ederler. Tanıdık olduğumuz bu olay örgüsüne rağmen heyecanımızı ayakta tutmayı başarıyor yazar. Bunca diken üstü konuyla birlikte batıl inançlara da değiniliyor romanda. Dağlar kükrediğinde ne oluyor? Doğal felaketler, seller, depremler... Tüm bunlar tanrıların cezalandırması mı yoksa insanların doğanın dengesini bozmasının sonucu mu? Dağlar ve ormanlardaki hayvanlarla bir arada yaşıyorsak daha doğrusu onların yaşam alanına kentler, binalar, oteller inşa ediyorsak hatayı başka yerde aramamamız gerek. Kitapta bu durumu en iyi ifade eden kısımlardan biri şu: "'Dünya başkalarını düşünmeden keyfinizce sömürebileceğiniz bir yer değil.' dedim, 'İstediğinizi elde etmek için canlılara zarar veremezsiniz. Bunu bile biliyorum. Ve on iki yaşındayım.'"(s.275) Hitap edilen yaş grubunu düşünürsek mesajın bu kadar direkt ifade edilmesi yerinde bir harekettir. Elbette ki kaçak avlananlar, ormandaki bebek leoparları annesiz bırakanlar, kürkleri için onları zehirleyip ticaretini yapanlar cezasız kalmaz roman tamamlanırken. Ruby'nin yaşadıklarının birçoğunun yazarın kendi büyükannesinin yaşadıklarına dayandığını da öğreniyoruz yazarın notu ile. Yaban hayattaki yaşamı, orada varlığını sürdüren birçok türü, doğayı korumayı ve bu tema çerçevesinde bir kitap okumayı isteyen genç okurların oldukça ilgisini çekecek bir kitap Dağlar Kükrediğinde. Doğayla ve hayvanlarla onlara saygılı bir şekilde, bir arada yaşamak mümkün. Böyle bir hayat mümkün. Onları kendimize düşman etmeyelim!


DAĞLAR KÜKREDİĞİNDE

Jess Butterworth

Timaş Genç, 2022

Çeviri: Barış Purut

11+ yaş

288 s.

Kommentare


bottom of page