Elçin Poyrazlar: Yazarak direnmeyi sürdüreceğim
"Kara roman, polisiye, suç romanı, ya da günceli anlatmayı isteyen her metinde artık bir başkaldırı var. Gerçekten yazmak süslü cümleler kurarak şıkır şıkır bir üslupla okurları etkilemek değil bana kalırsa. Gerçekten yazmak var olan tüm edebi şablonları, beklentileri, yerleşik konfor alanlarını yıkmak demek."
Oylum Yılmaz, Elçin Poyrazlar ile son romanı Ecel Çiçekleri'nden yola çıkarak, polisiye roman yazmanın inceliklerini, kadın mücadelesinin tekrar tekrar geçtiği zorlu yolları, kadın yazar olmayı, iyilik ve kötülük arasındaki o gergin çizgiyi ve adil bir toplum olma hayalini konuştu.

Oylum Yılmaz
Aslına bakılırsa Ecel Çiçekleri'ni okuyalı çok oldu. Henüz bir adı yoktu ben onu okuduğumda, kısacası bir roman taslağıydı. Okur okumaz çok heyecanlandığımı, bir sürü notlar alarak yazarı Elçin Poyrazlar'ı bunalttığımı hatırlıyorum! Kimliğini, adaleti, cinsiyetini sorgulayan bir kadın dedektif ve sorgulamayı bırakıp direkt ceza kesmeye girişmiş iki belalı kadın arasındaki gerilim ve bu gerilime ek olarak iyilik ve kötülük, hak ve adalet, toplumsal cinsiyetler ve roller arasındaki tüm o gerginliği bir cinayetler dizisi hikayesine çevirip telleri koparmadan titretmek büyüleyici gelmişti bana. Kaleminin ucunu feminizmden, LGBTİQ'dan yana doğru açıp sivrilten bir yazar, bunu da üstelik edebiyatımızın en delikanlı bölgesi olan polisiyede yapıyordu. Kısacası romanın son halini ve yayımlanmasını merakla bekledim. Nihayetinde Elçin Poyrazlar tam bir polisiye yazarı deneyimiyle bu işin altından kalkmış, okurun kalbini ve dikkatini kazanmayı diğer kitaplarında olduğu gibi bir kez daha başarmıştı.
Sevgili Elçin'le kadın mücadelesinin tekrar tekrar geçtiği zorlu yollardan, kadın yazar olmaktan, iyilikten ve kötülükten, adalet hayalinden ve en önemlisi de bir düşünceyi alıp önce suça sonra da cezaya çevirmenin yollarını konuştuk.
Litera'nın kadın yazını dosyası için kaleme aldığın yazında, beni hem bir kadın hem yazan bir kadın hem de bir editör olarak çok düşündüren iki cümlen var: "Bugün milyonlarca kız çocuğu ve kadın, kara kurgudan çok daha kara hayatlarda ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ve o kadınlar edebiyatta ve hayatta harcanabilir bir vahşet nesnesi değil, hayatını eline alan ana kahraman olmak için tutuşuyor." Eğer bana sorsalardı Elçin Poyrazlar, Ecel Çiçekleri'nde de işte tam bunu anlatıyor derdim. O zaman ben de ‘saf ve düşünceli bir romancı olarak gördüğüm sevgili Oylum benim bu metinle yapmayı istediğim şeyi çok iyi kavramış’ derdim :) Suç edebiyatı geleneğinde kadın, erkeklerin taciz, tecavüz ettiği, öldürdüğü, parçalara ayırarak yok ettiği, kurban, mağdur, zavallı, yine gerekirse erkeklerin kendi erkekliklerini kanıtlamak için kurtardıkları, edilgen, ikincil, zayıf, kafası karışık, isterik, duygusal, içten pazarlıklı, baştan çıkarıcı, fettan, başa bela, erkekleri yoldan çıkaran, manipüle eden, sonra da aldatan karakterlerdir çoğunlukla. Ama suç edebiyatı kadınlara bu bakışı bir fanteziden almaz, tam da hayatın kendisidir kurguya yansıyan. Erkeklerin hem hayata hem de metne bakışlarındaki kadınlığı görürüz çoğunlukla. Oysa kara roman, polisiye, suç romanı, ya da günceli anlatmayı isteyen her metinde artık bir başkaldırı var. Gerçekten yazmak süslü cümleler kurarak şıkır şıkır bir üslupla okurları etkilemek değil bana kalırsa. Gerçekten yazmak var olan tüm edebi şablonları, beklentileri, yerleşik konfor alanlarını yıkmak demek. Bu uyanış kadın yazarların taptaze diliyle geliyor ve aynı gerçek hayattaki kadınlar gibi, kadın karakterler de kendi uyanışını yaşıyor. Bir uçta Suat Komiser, bir uçta Ebru ve Burcu var. Kahraman kim olacak peki!? Ecel Çiçekleri’nde ana kahraman tüm kadınlar aslında. Sen, ben, tecavüze uğrayan, öldürülen, ölmemek için ayak direyen, direnen, üreten, varlığını ısrarla bir erkek üzerinden tanımlama baskısına isyan eden kadınlar. Suat Komiser, kadınlığını sorgulayan, hayatında hiçbir kadının ona rol model olmadığı yalnız bir kadın. Karşısında muazzam bir erkek yapı var. O erkek yapının içinde saygınlık kazanmak için kadınlığından kısıyor. Öfke duyduğunda ona ‘adet mi görüyorsun’ sorusu geliyor örneğin. Bazen aşırı tepkiler verebiliyor, hem erkekler dünyasında kabul edilmek istiyor hem de bunun kendinden götürdüğünü görüyor. Ebru ve Burcu’nun tarafı ise çok daha net. Ne istediklerini ve bunu elde etmek için erkeklerin kurduğu sistemin zaaflarından yararlanmayı iyi biliyorlar. Erkeklerin ke