top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
  • Yazarın fotoğrafıLitera

"Geçmişi insanın karşısına usta kılığında dikilirse ne yapabilir?"

Ali Nurdoğan, Cabir Özyıldız’ın ilk kitabı Eski Zaman Türküsü üzerine yazdı: "Adana'nın yeraltı edebiyatı denilse yanlış olmaz. Hâli vakti yerinde olanların, kaygısızların değil; dışlanmışlığın verdiği öfkeyi içinde taşıyanların hikâyeleri bunlar."


Ali Nurdoğan


Öykülerine çeşitli edebiyat platformlardan aşina olduğum Cabir Özyıldız’ın ilk kitabı Eski Zaman Türküsü, Angelopoulos'tan ait olmama ve sürgünlüğe ilişkin bir alıntıyla başlıyor. Epigraf, okuru karşılayacak olana ilişkin ipucu veriyor olsa da bu denli toplum dışında kalmış karakterlerin dünyasına gireceğimizi beklemiyordum. Yakın dönemde edebiyatımızda bu konuda verilmiş iyi örneklerin sayısı pek fazla değil. Kitaptaki öyküler, uzak olmayan bir geçmişin, bir coğrafyanın kaderinin küçük ipuçları gibi. Coğrafyayı da anlattığı hikâyeleri de iyi biliyor yazar. Adana'nın yeraltı edebiyatı denilse yanlış olmaz. Hâli vakti yerinde olanların, kaygısızların değil; dışlanmışlığın verdiği öfkeyi içinde taşıyanların hikâyeleri bunlar. Öfke, kimi zaman mahallenin devrimci abilerinde kimi zaman sokak çocuklarında, seks işçilerinde, bağımlılarda karşımıza çıkıyor. Öfke önemlidir; çünkü bir anlamda kimlik sayılır.



"Bütün bunlara itiraz edip, bir şeyler yapmaya çabalayan bir avuç çengel bıyıklı oğlanla, yeşil parkalı genç kadınsa beyaz toroslarla köşe kapmaca oynayacak, bazen de kuytu, ara sokakların birinde kıpkırmızı karanfillerin solgun gölgelerini artlarına miras bırakıp, yiteceklerdi."

Sırttaki Maymun, Abdulkerim ve Diğerleri öyküsünde coğrafyanın kader sayılan gerçekliğini özetliyor satırlarıyla. Eski Zaman Türkü’süne ilham olan Naze, kitapta en beğendiğim öykü olarak öne çıktı. Naze hakkında başka hikâyeler de okurum diye umutlanmama sebep olacak kadar iyi bir öykü. Karşılaşmalar zordur... Geçmişi insanın karşısına usta kılığında dikilirse ne yapabilir insan başını çevirmek dışında? Hele bir de unutmak istediği bir geçmişse bu. Kar'oğlan ne güzel diyor öyküde: "O olmasa da olur, biz içimizdeki hatırata selam duralım da."


Naze, tikli, Samuray, babalarının kaderlerinin kendi kaderlerinin uzantısı olduğunu düşünen Cabbar, Bedir Ali ve Yılmaz öyküleri bittikten sonra da kafamı kurcalamaya devam ediyor. Anlıyorum ki yazarın öykülerinde koca bir şehrin insanları arkadaşım ya da en azından başına kötü bir iş gelmesin diye düşündüğüm, kaygılandığım yakınlarım oluvermiş. Üstelik dili hiç de ilk kitabını okuduğumuz bir yazar gibi değil, acelecilikten uzak ve olgun. Sarı'nın yeri öyküsünün sonu, aklıma ilk gelen incelikli örnek. Kirpikleri bulut biriktiren, ağlamanın nahif biçimlerini melodrama kaçmadan okura sunan bir dil. Aynı nahiflik Hatice'nin ölümüyle naçar kalan Yusuf'un acısının dillendirilmesinde de okurun karşısında.


Üç beş taksit öyküsü; baba, çocuk ve aile olmak daha da ötesi insan olmakla ilgili bir trajediyi yalınlıkla ortaya koyuyor. Ölümün bilincine erişen baba, yapamadıklarını taksit taksit de olsa yerine getirme hevesinde. Okurda bu nafile çabanın öykü bitene kadar gerçekleşmesi isteğini doğuruyor. Herkes bir noktada ölümlülüğünün bilincine varır, o noktadan sonra hayat aynı akmaz. Odanın ortasındaki tükürük kabıyla düşündürüyor yazar bize bunları.

Temadan farklılaştığını düşündüğüm tek öykü olan Kuş Ağıdı’nda ise yıkık dökük bir aşkı, yine zarif insanların dünyasında basit bir hareketin, jestin uzaklaştırıp parçaladığı insanları anlatıyor. Kurgu ve karakterlerin bu öyküde yer yer okuru ikna etmekte zorlandığını düşündüm. Bununla birlikte duygu yoğunluğunun okura geçmesi için daha çok detaya ihtiyaç duymasından dolayı daha uzun ve ayrıntılı hikâye etmeye ihtiyacı olduğunu hissettirdi. Fakat yazarın dili yine de öyküyü okutmayı başarıyor.


Özgün öyküler okumak isteyenler için Eski Zaman Türküsü’nün çok isabetli bir ilk kitap olduğunu düşünüyor, ikinci kitabında ele alacağı konuların ve coğrafyanın farklılaşıp farklılaşmayacağını merak ediyorum.


ESKİ ZAMAN TÜRKÜSÜ

Cabir Özyıldız

Vacilando Yayınları, 2023

104 s.

Tür: Öykü

bottom of page