top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook

Önce öfkelenmek kaydıyla özgürleşmeye doğru!

Aynur Kulak, Düşbaz Yayınları’nın Gloria Steinem’in özgürlük, feminizm, öfke üzerine güçlü, akılda kalıcı aforizmalar üzerine kaleme alınmış kitabı Gerçekler Sizi Özgürleştirir Ama Önce Öfkelendirir! odağında kapsamlı bir inceleme yazdı.


ree

Gloria Steinem’in Gerçekler Sizi Özgürleştirir Ama Önce Öfkelendirir (The Truth Will Set You Free, But First It Will Piss You Off!) adlı kitabı, sadece kitabın ismiyle değil henüz kitabın giriş kısmında yazılan her detayla merak uyandırıcı. 

“Şiirle gazeteciliğin arasında bir yerde, özlü sözlerin* büyülü dünyası yer alır. Bu sözler gerçek de olabilir, hayal ürünü de. Kişisel de olabilir, politik de. Akademide de doğmuş olabilir, sokakta filizlenmiş de. Hepsinin ortak yanı, akılda kalacak kadar çarpıcı ve kolayca hatırlanabilecek kadar kısa olmalarıdır. Özlü sözlere bir bakıma, 'gündelik hayatın şiiri' de diyebiliriz.”

Konuya ilişkin –Gerçeklere ve Özgürleşmeye- dikkat çekici bir bakış açısı ve yaklaşımla selamlıyor bizi Gloria Steinem. Bunun üzerine Steinem’ın, yarım yüzyılı aşkın süredir feminist hareketin en belirleyici, en direngen ve en üretken isimlerinden biri olarak kabul edildiğini öğreniyorum. “gündelik hayatın şiiri” dendiğinde bir hayalin peşine düşüldüğü, hakikatlerle karşılaşıp bunları kolayca atlattığı düşünülebilir fakat Steinem’ın kadına şiddetten, çocuk istismarına, ırkçılıktan özgürleşmeye kadar uzanan geniş yelpazede çalışmaları var. Gerçeklere ve özgürleşmeye tutkusu onu etkili bir aktiviste dönüştürmüş ve girişimde bulunduğu her alandan etkili aforizma hikayeleri doğmuş.


“Aforizmalar, hikâyelerin özüdür. Fikirleri, adaleti, öfkeyi, insanlığı, umudu, kahkahayı, öğrenmeyi, bizi anlayan ya da kendimizi anlaşılmış hissettiren her şeyi aktarabilmek için hikâyelere ihtiyacımız var. Kendi hikâyemizi anlatacak kelimelere hepimizin ihtiyacı var. Umarım onlardan bir kısmını bu sayfalarda bulursunuz.”


Gerçekler Sizi Özgürleştirir Ama Önce Öfkelendirir, Steinem’in uzun yıllara yayılan konuşmalarından, makalelerinden, denemelerinden ve özellikle de ünlü “aforizmalarından” oluşuyor. Kitabın bütünü için bir tür yaşam rehberi, ilhamını mücadelelerden alan bir direniş manifestosu diyebiliriz. Aynı zamanda kitap, Steinem’in karakteristik mizahını, öfkesini, sabrını ve mücadeleden hiç eksilmeyen umudunu bir araya getiriyor. Kısa cümleler hâlinde parlayan düşünceler hem bireysel hem de kolektif olarak güçlü bir toplumsal bilinç yaratma amacı güdüyor.


Steinem klasik anlamda bir deneme ya da hatırat yazmamış; daha çok düşünce parçalarının, yıllar içinde kristalleşmiş feminist ilkelerin ve kişisel deneyimlerin harmanlanmış kronolojisi. Bununla beraber bölümler, belirgin bir kronoloji yerine tematik kümelenmelerle ilerliyor: kadın dayanışması, beden politikaları, erkek egemen dil, yaş alma, direniş, mizah, adalet mücadelesi…Bu yapının önemli bir etkisi Steinem’in sözlerinin bir ritim gibi akıyor olması. Bizler –okurlar- her cümlenin kısa ve çarpıcı formu sayesinde, neredeyse bir şiir kitabı okur gibi ilerliyoruz. Bu, feminist edebiyatta sık görülmeyen ancak oldukça etkili bir yaklaşım. Steinem, “başka türlü uzun metinlerde kaybolabilecek düşünceleri” aforizmalar halinde keskinleştirerek feminist politikanın hafızaya kazınabilir bir hâle gelmesini de sağlıyor.

“Bir kadın için en devrimci eylem, kendi isteğiyle bir yolculuğa çıkması, en büyük ödül ise döndüğünde “hoş geldin”le karşılanmasıdır”

“Birbirini destekleyen, birbiriyle düzenli aralıklarla sohbet eden, kendi deneyimlerini ve gerçeklerini paylaşan, yalnız olmadığını gören kadınlardan oluşan seçilmiş aileler kurmalıyız. İşte bu, her şeyi kökten değiştirir.” 

Kitabın başlığında yer alan meşhur söz; “Gerçekler sizi özgürleştirir   ama önce öfkelendirir!” içeriğin tematik omurgasını oluşturuyor. Gerçekler, özgürleşmeye açılan kapıdır ama o kapıdan geçmeden önce yüzleşme, öğrenme ve kabullenme sancısı kaçınılmazdır. Öfke ve özgürleşme arasında oluşan girift bağın ne kadar kuvvetli olduğunu, bu kuvvetin oluşabilmesi adına özgürleşmeye doğru giden yolda hiçbir adımın kolay olmayacağını anlayabilmek önem kazanıyor.


ree

Steinem’e göre öfke, özellikle feminist mücadelenin olumsuz bir duygusu değil, aksine bir uyanış işareti. Kadınların kendilerine dayatılan rolleri, cinsiyet normlarını, ayrımcılığı ve sessizleştirme mekanizmalarını fark etmeleri, doğal olarak öfkeyi doğuruyor; bu öfke de harekete geçmenin motor gücünü oluşturuyor. Kitap, bu duygunun bir utanç kaynağı değil; politik bir enerji olduğunu, değişim için dönüştürücü bir itki yarattığını gösteriyor bizlere.

“Kadınlar sadece rahimleri olduğu için değer gördükleri sürece, aklımız ve yüreğimiz hak ettiği değeri bulamayacak.”

“Doğum yapmak, zafer kazanmaktan daha hayranlık uyandıran, kendini savunmaktan daha etkileyici ve her ikisi kadar cesur bir eylemdir.”

Steinem özellikle şu fikri vurguluyor:

“Öfke bireyseldir ama değişim kolektif bir eylemdir.”

Dolayısıyla kitap, kişisel uyanışla toplumsal mücadele arasındaki bağı sürekli görünür kılıyor; özellikle feminizm üzerinden yapıyor bunu. “Topluluklara duyduğum bağlılık, bir feminist hareketle başladı.” diyor mesela. Toplumsal mücadele veya kolektif eylem siyasetle de ilgili elbet, hatta kaçınılmaz olarak siyasetle ilgili. Nasıl yönetileceğimizi seçmek ve dolayısıyla yönetilme biçimlerimiz insana dair oln her şeyin politik olana dair olduğunu gösteriyor bizlere. Demokrasiden yola çıkarak şunları söylüyor Steinem:

“Demokrasi ailede başlar.” 

“Aslında bu cümledeki “demokrasi” kelimesinin yerine “şiddet”i, “empati”yi veya başka herhangi bir kavramı koyabiliriz. Ailede yaşanan hiçbir şey sadece ailede kalmaz. Burada sadece biyolojik aileyi kastetmiyorum; birlikte yaşadığımız ve güvendiğimiz herkes buna dahildir. Şiddet veya istismar yüzünden güven kırılırsa iyileşmesi nesiller sürebilir” 

Bu noktada  Steinem’in kişiliğini tanımlayan en önemli öğelerden biri olan mizahın kitapta merkezi bir yer tuttuğuna geçebiliriz. Çünkü Steinem için mizah yalnızca bir süs ya da hafifletici unsur değil; patriyarkanın ciddiyet söylemini kıran, hiyerarşiyi bozan, otoriteyi sarsan politik bir araç. Steinem’in keskin esprilerle örülü üslubu, feminist politikanın genellikle “ağır” ve “sıkıcı” gösterilmesine meydan okur nitelikte. Mizahın işlevi feminizm için bir nevi direniş psikolojisi. Dünyayı değiştirmek uzun soluklu bir mücadeledir, gülmek ise bu yolda dayanıklılığı artıran en insani yöntemlerden en önemlisidir.

Kitapta dikkat çeken bölümlerden biri Steinem’in yaş alma üzerine düşünceleri. Toplumun kadın bedenine yüklediği beklentiler, yaşla birlikte yoğunlaşan görünmezlik, güzellik mitleri ve bakım emeği gibi konular, Steinem’in sade ama etkili cümleleriyle yeniden şekilleniyor. Zaman zaman kendi hayatından örnekler veriyor; bu kişisel deneyimler evrensel feminist sorunların anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Yaş almanın kadınlar için bir kayıp değil, deneyimin ve güçlenmenin bir devamı olduğunu savunuyor Steinem. Sık vurguladığı şu fikir ise, kitabın temel taşlarından biri:

“Erkekler yaşlandıkça saygınlaşır; kadınlarsa yaşlandıkça görünmezleşir. Bu döngü kırılmalıdır.”


Steinem’in feminist düşünceye en büyük katkılarından biri “sisterhood” yani kız kardeşlik ilkesid. Kitap boyunca bu dayanışmanın farklı yönleri -kadınların birbirine güvenmesi, destek vermesi, hiyerarşiden uzak ilişkiler geliştirmesi ve toplumsal değişimde yan yana durması- belirgin şekilde işleniyor Steinem’e göre kız kardeşlik, yalnızca duygusal bir bağ değil, politik bir yapı. Kadınların birbirini yargılamak yerine dinlemeyi öğrenmesi, patriyarkanın ürettiği rekabet modelini aşmanın ilk adımıdır. Bu dayanışma fikri, kitabın neredeyse her bölümünde farklı alt başlıklar eşliğinde yankısını buluyor.

Steinem, devrimci dönüşümün her zaman büyük hareketlerden doğmadığını, bazen çok küçük bir davranışın, bir sözün, bir reddedişin bile büyük etkiler yaratabileceğini göstermek niyetini açıkça ortaya koyuyor. Kitap boyunca yer yer aktivizmin pratik tarafı madde madde açıklanıyor:

  • Bir konuşmada doğru bir soruyu sormak,

  • Kendine güvenmeyen bir kadına destek vermek,

  • Bir yanlış söylemi nazik ama ısrarlı biçimde düzeltmek,

  • Sessiz kalmamak,

  • Kendi hayatının iplerini geri almak…


Anlıyoruz ki, Steinem’in aktivizm anlayışı, her okurun gündelik yaşamına kolaylıkla adapte edebileceği bir pratikler bütünü. Bu yönüyle kitap, yalnızca teorik bir feminist metin değil, aynı zamanda bir yaşam kılavuzu.

Kitapta yer alan illüstrasyonlar ve tipografik düzenlemeler, metnin enerjisini yansıtma adına önemli bir unsur. Okur, sayfalar arasında ilerlerken hem politik hem estetik bir deneyim yaşıyoruz böylece. Bu biçimsel tercih, Steinem’in feminist iletişim anlayışıyla uyumludur ve cümlelerinin aforizma niteliği, kitabı görsel açıdan da akılda kalıcı hâle getiriyor.

Gloria Steinem’in Gerçekler Sizi Özgürleştirir Ama Önce Öfkelendirir kitabı Steinem’in ömrü boyunca inşa ettiği düşünsel birikimin kısa, yoğun ve damıtılmış bir özeti olmasının yanı sıra feminizmi hem duygusal hem politik hem de estetik bir düzlemde anlatan gözden kaçmaması gereken bir metin.



GERÇEKLER SİZİ ÖZGÜRLEŞTİRİR AMA ÖNCE ÖFKELENDİRİR

Gloria Steinem

Düşbaz Kitap, 2025

Çeviri: Elif Doğan

176 s.

Yorumlar


bottom of page